19/05/2009 | Yazar: Selçuk Candansayar

Dincilerin dillerinden düşürmeyip, herkese bol keseden dağıttıkları şu ‘hoşgörü’ kavramının içerdiği gizil faşizmin paçalarından sızması için çok da fazla zorlanmaları gerekmiyor.

Dincilerin dillerinden düşürmeyip, herkese bol keseden dağıttıkları şu ‘hoşgörü’ kavramının içerdiği gizil faşizmin paçalarından sızması için çok da fazla zorlanmaları gerekmiyor. Aslında o kadar pamuk ipliğine bağlı ki hoşgörüleri, ‘merhamet’lerinin de sınırlarını çiziyor.

Özellikle doksanlı yıllardan başlayarak, dinciler, hoşgörü kavramına sıkı sıkıya tutundu. Bu stratejik bir karardı. İkiyüzlü Batı’nın terörizmle İslam arasında kurduğu ilintiye karşı geliştirilen bir tanıttı. İslam üzerinden konuşurken kendilerinin takındığı bir tutumu onlar da yine dinin bir özelliğiymiş gibi göstermeye çalıştılar.
 
İslam hoşgörü dinidir, derken kendi büyüklenmeci ruh hallerini dinle cilalamaya başladılar. Bu taktiğe İslam dininin kendisinin son ‘semavi’ din kabul edilmesinin de katkısı oldu.
 
Hemen kimse şu soruyu sormadı; hoşgörü kavramının anlamı nedir? Kim kimi hoşgörür? Hoşgörenle görülen arasında nasıl bir ilişki vardır?
 
Aynı durum son zamanlarda yine dincilerin kullanıma sürdüğü ikinci bir kavram için de geçerli: Merhamet! İnsanlığı merhamet duygusunun kurtaracağını, günümüzün kanlı çekişmelerinin ‘modernizmin’ merhamet duygusunu yok etmesiyle ilişkili olduğunu iddia etmeye başladılar. Yine aynı soruyu kimse kimseye sormadı; kim kime merhamet eder?

İkisi de çok şirin ve albenili görünen kavramlar olan hoşgörü ve merhametin içerdiği anlam ve inşa ettiği ilişki tarzı üzerinde durmak gerekiyor. Çünkü her ikisi de kendisini iktidar, en güçlü, en büyük olan olarak görenin kullandığı kavramlardır.

İlkin her ikisi de bir sınır çizer, daha kullanıldıkları ilk anda. Hoşgörülenler varsa hoşgörülmeyecek olanlar da vardır ve merhamet varsa merhamet edilmeyecek olanlar da olacaktır.
 
Meselenin özü buradan başlar. Hoşgörü ve merhamet ancak, büyükten küçüğe, güçlüden zayıfa, ezenden ezilene yönelik olabilir. Bir yoksulun zengini, kendisini sömürdüğü için hoşgörmesini bekleyebilir misiniz? Bir kadının kendisini döven erkeği, bir çocuğun kendisini taciz eden saldırganı, bir ülkenin kendisini işgal edeni?
 
Örnekler daha da artırılabilir ama durum değişmez. Öyleyse hoşgörü ve merhamet ancak güçlüden zayıfa, o da güçlünün belirleyeceği sınırlar içinde ve yine onun karar vereceği durumlar için geçerli olabilir.
 
Ali Bulaç örneğinde dincileri alalım. İnsanların hayat tarzlarına, inançlarına  gösterdikleri ve gösterilmesini bekledikleri hoşgörü, iş gey ve lezbiyenlere gelince, bir çırpıda düşmanlık, dedikodu ve linç çağrısına dönebilmektedir. Türbana özgürlük diye bağırırken ve bu bağırtıyı bin bir dereden kes yapıştır toparlanan sosyolojik, felsefi vs vs tanıtlarla sıralarken, eşcinsellik söz konusu olduğunda, ‘Afganistan’da sivilleri öldürenler eşcinseller (miş)’ düzeyi açığa çıkabiliyor.
Ali Bulaç, bilmez mi, bu lafı bir kere ‘ettiğinde’ ne kadar eleştirilirse eleştirilsin, sokaktaki cahilin buna körü körüne inanacağını? Bilir tabii ve tam da bildiği için, buna güvenerek, bile bile yapar. Çünkü ona göre de gey ve lezbiyenler, merhamet edilmemesi gereken lanetlilerdir!
 
Bir taşla hem de kaç kuş vurur. Onu dinleyen sokaktaki adamın ‘aptallığına’ güvenir. Çünkü o adamın aptal olduğunu asıl kendisi düşünmektedir. Dahası kendi ideolojisinin sokaktaki adamı, aptal, cahil, yönetilmesi, yönlendirilmesi, günaha yatkın bir güruh olduğunu varsaymaktadır. Bu ‘aptallar sürüsünün’ ancak dinle ‘adam edilip, denetlenebileceğine’ inanmaktadır. Onları ancak ‘Allah korkusu’nun durdurabileceğini düşünmektedir.
 
Bu durumda her terbiye edilene, gösterilmesi gereken lanetliyi de inşa etmesi zorunludur. Tıpkı kendisinin onlara gösterdiği hoşgörü ve merhamet gibi, onların da hoşgörüp, merhamet edecekleriyle, hoşgörmeyip, merhamet etmeyeceklerini de onlara talim ettirmesi gerekmektedir.
 
Verilmesi gereken ilk yanıt, ‘Sen kim oluyorsun da, beni hoşgörmüyorsun, kendini ne sanıyorsun ki bana merhametten söz ediyorsun?’ olmalıdır. 


Etiketler: medya
İstihdam