11/05/2011 | Yazar: Kürşad Kahramanoğlu

Birinci Beraat’ın üzerinden birkaç gün geçmeden, Bay Kuzu’nun bana ve BirGün’e karşı bir dava daha açmış olduğunu öğrendim.

Birinci Beraat’ın üzerinden birkaç gün geçmeden, Bay Kuzu’nun bana ve BirGün’e karşı bir dava daha açmış olduğunu öğrendim. Bu sefer de yine bu köşeden, 09.03.2011’de yazdığım “Gençler” başlıklı yazımda “Dünyanın neresinde, ilk defa kitabı basılmış genç bir yazar, gururla, neşeyle övünmek yerine, böyle saklanmak zorunda kalır dersiniz? Bu sorunun cevabını hemen büyük harflerle vermek istiyorum: İNSAN HAKLARININ NE OLDUĞUNU BİLMEYEN TOPLUMLARDA. O toplumlar ki, Aliye Kavaf gibi Bakan, Burhan Kuzu gibi hukukçu çıkarır!”.*

Kuzu Bey ve avukatları bu cümlelerin “...yazarın, müvekkilin şahsına yönelik duyduğu şahsi kin ve nefretinin bir tezahürü” olduğunu iddia edip 10.000,00 TL manevi tazminatın “davacıya verilmesini talep” etmekteler...

Bakan Aliye Kavaf ve Burhan Kuzu, AKP’nin en bilinen homofoblarıdır. Homofobi, eşcinsellere ya da eşcinselliğe karşı duyulan irrasyonel nefret, korku, hoşnutsuzluk ya da ayrımcılık demek. Bakan Kavaf’ın bu şöhreti neden hak ettiğini hepiniz hatırlayacaksınız. Kuzu Bey’e gelince, o da yeni “demokratik, birey özgürlüklerine saygılı yeni bir anayasa” yazmanın ilk açıkça tartışılmaya başladığı günlerde, "Eşcinseller de eşitlik istiyor, verecek miyiz? Tabii ki vermeyeceğiz!" demişti. Yani ortada bir “şahsi kin ve nefret” varsa, o da Aliye Kavaf ve Bay Kuzu’dan kaynaklanmaktadır. Mağduru ise, BirGün ve şahsımdır. Ve de Türkiye’deki sayılarının 7 milyon civarında olduğunu tahmin ettiğim eşcinsellerdir.

Homofobi çok sinsi bir ayrımcılık türüdür, isbatı zordur. Genellikle toplumda zaten var olan önyargılar kullanılarak bireylere veya bir gruba karşı homofobik muktedirler tarafından kullanılır. Mesela son olarak, BTK’nın yayınladığı internetteki yasaklanacak kelimeler listesinde görüleceği gibi. Dikkat ettiyseniz “genel ahlak” gibi muğlak bir kavram kullanılarak uygulanmak istenen sansür gey ve bu kelimenin orjinal, İngilizcesi “gay” kelimelerini de içeriyor. “Gay” kelimesinin ahlakla, yakından uzaktan bir ilişkisi yoktur. İngiliz dilinde esas anlamı “neşeli” olan, eşcinsellerin negatif anlamlarla yüklü kendilerine verilen adlardan arınmak için seçtikleri bir isimdir. İktidarın önemli bir parçası olan Bakan Kavaf ve Burhan Kuzu gibi isimlerin yarattığı politik ortamda, aynı iktidarın atadığı BTK bürokratları bütün bilimsel verilere, hukuka rağmen bu kelimeleri “ahlaksızlık” göstergesi olarak ilan edip, sonra da müdafaa edebiliyorlar! Hukukun üstünlüğünün olduğu demokratik ülkelerde bu bir suçtur. Adına da “Nefret Suçu” diyoruz.

Kuzu Bey ve avukatları ülkemizin içinde bulunduğu hukuk eksikliğinden ve çarpık sistemden faydalanarak, beni otosansüre zorlamak, BirGün’ü de zor durumda bırakmak için kendilerine hukuku hiçe sayacak yandaş veya kendilerinden korkan hakim aramaktadırlar. Dünyanın hiçbir bağımsız ve hür hakim veya mahkemesi, her türlü kendi önyargılarına rağmen, hakaret içermeyen bir yazıya “burada hakaret var” diyerek, ceza verip basın hürriyetini kısıtlamaz, kısıtlıyamaz. Ben de otosansür yapmam, BirGün de Kuzu Bey’den korkmaz! Kuzu Bey’in kötü ve tutarsız bir hukukçu olduğunu yazmaya devam ederiz.

Kuzu Bey’in avukatlarına ders olsun diye, dünyadan güncel “demokrasilerde, hukukun üstün olduğu ülkelerden birinden” iyi bir hukuk insanı nasıl olur örneği vereyim: Federal Almanya Başbakanı Angela Merkel’in geçtiğimiz Pazartesi yaptığı “Bin Ladin’in öldürülmesinden memnun olduğu” yolundaki açıklama, Hamburg İş Mahkemesi yargıçlarından Heinz Uthmann tarafından “uygunsuz ve değer yoksunu” bulundu. Hakim Uthman, Başbakan’ın Alman Ceza Yasası’nın 140’ıncı (3 yıla kadar hapis yatabileceği) maddesinden yargılanmasını istiyor. Merkel’in bu açıklamalarının “Hıristiyan ahlakındaki merhameti ve hukuk devleti ilkelerini çiğnedeğini” iddia ediyor. Yani hukukun üstün olduğu Almanya’da, ABD’nin kendi yarattığı bir canavarı, “Waterboarding” denilen, insanda boğulma hissi yaratan işkence biçimi ile elde edilmiş istihbarat ile yakalayıp, sorgusuz, sualsiz infaz edip, cenazesini denize atmasını beğenmenin hukuk devletinde yeri olmadığını söylüyor.

Hamburg Yüksek savcısı Wilhelm Möllers de gerekli işlemin yapılacağını bildirdi. Türkiye’nin Başbakanı da, Cumhurbaşkanı da Ladin’in bu şekilde infaz edilmesinden rahatsız olmadılar, hatta onlar da memnuniyetlerini bildirdiler. Türkiye’nin en iddialı hukuk insanlarından biri olarak, siz nerelerdeydiniz Kuzu Bey? Kürşad Kahramanoğlu ve BirGün’le uğraşmayı bıraksanız da, ciddi bir hukuk insanı olduğunuzu gösterseniz diyorum. Yoksa parti başkanları tarafından atama yolu ile milletvekili olunan ülkelerde, millet meclisi anayasa komisyonu başkanı olmanın bir anlamı yok mu?

*Bu ve diğer yazılarımı kaçırmış; merak edenleriniz olursa,  www.pinkpope.net ten okuyabilirsiniz.   


Etiketler: insan hakları
İstihdam