26/06/2014 | Yazar: Deniz Deniz

Fatih-Harbiye çatışması yaşayan bir sosyo-kültürel dokuya Rojava-Harbiye sendromu yaşatan düzene küfrede küfrede…

Fatih-Harbiye çatışması yaşayan bir sosyo-kültürel dokuya Rojava-Harbiye sendromu yaşatan düzene küfrede küfrede…

Ben onları kırmızı ışıklardan tanırım. İstanbul’un Türkiye Cumhuriyeti’nin yani TC’nin kırmızı ışıklarından tanırım. Türkçe dilenirler, Kürtçe sevinirler. Bana aşinalar artık, ben de onlara... Artık her gördüklerinde benden Kürtçe dilenirler. Arabamın camına yapışırlar, bazen çok para veririm bazen hiç vermem. Harbiye’de Hejar var mesela. Sürekli sümüğü akar. "Fırat Marmara’ya akar" mı bilinmez ama Rojava’dan kalbime aniden bir hüzün akar. Nedense o anlarda Hejar’a bağırır, "Sümüğünü sil kız" falan derim, hemen kazağıyla siler, kazağının benden de arabamın camlarından da çok çok daha temiz olduğunu bilirim. Onlar arabamın camları kirlenmesin diye imtina eder, oysa bilmezler ki ben onları kirletirim diye ödüm kopar. Fatih-Harbiye çatışması yaşayan bir sosyo-kültürel dokuya Rojava-Harbiye sendromu yaşatan düzene de kurtuluşum olan yeşil ışığa da küfrede ede ayrılırım onlardan...

Trans Onur Yürüyüşü için Harbiye’den geçerken ya aceleden ya da kırmızı ışığa takılmadığımdan olacak Hejar’ı da göremedim. Onu görememiştim ama yürüyüşün ortasında biz dönmelere aval aval bakan diğer Suriyeli çocukları fark etmem zor olmadı. Onların da sümüğü akıyordu. Tam içlerinden birine "Sümüğünü sil lennn" diyecektim ki, nedense vazgeçtim. Çünkü hortlak görmüş gibi bakıyordu korteje. Peki Hejar neden bana öyle bakmamıştı? "Ne kadar saçma! Ne bileyim" diye cevapladım kendimi.
Ayrıca bu Suriyeli mülteci ve hatta belki potansiyel mürteci, gerici, doğulu veletle uğraşacak halde değildim. Bugün bizim onur yürüyüşümüzdü ne de olsa. Ne çok yürümüştük, ama yürürken neyi kat edebilmiştik, bilmiyorum... "Daha ne istiyorsun bak güzellik kraliçeniz de var!” diyordu bir ses, diyordu birileri… Allah nazardan saklasın, gerçekten güzel, Azra Akın’la yarışacak derecede güzel… "Peki bu onur sana, size yetmez mi" diyordu o ses, diyordular... Yeter miydi? Devam etti o ses: "Bak daha az evvel, sen görmedin ama içinizde iki tane Femen grubu üyesi de vardı. Biri üstsüz şekilde sizin sloganlarınızı göğüslerine kazıyıp teşhir etti, öteki hızını alamayıp otobüs durağına çıktı, soyundu memeleri sallana sallana ’kahrolsun sizin ahlakınız" diye bağırdı. Polise dönüldü ’Polis fuhuş yap’ denildi. Duymadın mı? Peki ya ’hepimiz orospuyuz’ sloganını da mı duymadın? Bak haftaya tüm bunlar Ramazan’da oruçluların gözü önünde tekrarlanacak. Sen hâlâ onur duymayıp bu Suriyeli bücüre takılıp, aval aval etrafa bakıyorsan, yani yuh sana! "
 
Tam o sese "ya bir siktir git kafamdan diyecektim" ki, dibimde ve elbette bütün basının dibinde saksafon güzelimiz bitiverdi: "Çok güzel saksafon çalarım! Çok güzel yalarım! Dibine kadar yalarım!" İşte o an aklıma bir anayasa profesörünün vaktiyle söylediği "Türkiye’nin bu tür şeyleri konuşması için yüzyıl geçmesi lazım" şeklindeki sözleri, bir diğer iktidar vekilinin de yürüyen onurlulara "hasta" deyişi geliyor.
Ben böyle seslerle gel-gitlerle boğuşurken, kontrat yapmayı yürüyüş nedeniyle ertelediğim evimi tutmak isteyen yeni evli çift de arayıp duruyor bir yandan. Onları bekletmemek adına kafamda yürüyüşe dair bin bir cevapsız soruyla, dönüş yoluna girip telefonlarını "Bizim kızların Taksim’deki yürüyüşündeydim o yüzden bakamadım tele. Şimdi çıktım yirmi dakika sonra evde buluşalım" diyerek cevaplıyorum. "Bizim kızların Taksim’deki yürüyüşü" varolan şüpheyi depreştirmeye yetiyor. Ben eve geçerken onlar bakkala uğruyor. Ellerinde kontrat ve temizlik malzemeleriyle evimi kiralamak için gelenler, benim bu ülkedeki onurum teyit edildikten sonra telefonuma şu mesajı bırakıyorlar: "Deniz hanım, özür dileriz, evinizi çok beğenmiştik. Siz de çok iyi bir insansınız. Ama malum sebepten dolayı vazgeçtik. Benim açımdan sorun yok ama eşimin ailesi kabul etmez böyle bir şeyi...”
"Deniz ablaaaaa!!!!"
"Hejar!!! Sümüğünü sillllllllllll!!!!!"
Ve yine o ses:

"Ne o rahatsız mı oldun çark güzeli!!"

Fotoğraflar: Zeynep Akkuş / Kaos GL


Etiketler:
İstihdam