19/02/2015 | Yazar: Hatice Kapusuz

Hanım Hanımcık kızlar, iffetsiz kadınlar!

İdam edilesi sapıklar, güvenilir beyefendiler! Hanım Hanımcık kızlar, iffetsiz kadınlar!
 
Zannediyorum ilk kez bir tecavüz vakası Türkiye’yi ayağa kaldırdı. Ülkenin neredeyse tamamı bir kadının tecavüze uğradığına inanıyor, kızıyor, tepki gösteriyor. Şaşkınlıkla böyle diyorum zira 26 kişinin tecavüzüne uğrayan N.Ç. de Picca da yapamamıştı bunu. Her vakanın aması vardı. Her mağdurun bir hak etmişliği… Ondandır ki yıllardır birçok kadın arkadaşlarını, ailelerini ve hâkimleri taciz edildiklerine, tecavüze uğradıklarına inandırmaya çalışıyorlar. Sonuç, inanmaz bakışlar, suçlayıcı ifadeler, imalı sözler, iyi hal indirimleri, rızası var kararları, kemik yaşı büyütmeler.
 
İlk kez bir tecavüze inanıyor bu ülke, ve ne acı ki bu inanç için genç bir kadının yanarak ölmesi gerekti. Ancak o zaman ortada bir tecavüz olduğuna, kadının masum olduğuna inanabildik. Belki de “lekelenmiş” olan ortadan kalktığı için (tüm o “namus” cinayetlerinde olduğu gibi) daha rahat kızabiliyorlar suçlu olana.
 
Ardından idam talepleri, hadım edilsin önerileri yükseliyor. Herkes bu caniliğin arkasında bir yabancılık, aykırılık, farklılık bulmak derdinde. Bu yüzden bir hasta ve sapık bulmaya çalışıyorlar. Suçlu bizden ne kadar farklıysa o kadar rahat vicdanlarımız. Bu yüzden de çoğunluğun o ayrıksı olanla ilgili buldukları çözüm idam!
 
İdam geri dönüşü olmaz bir ceza bu yüzden de çok temel bir hak ihlali. Ancak derdim idamı tartışmak değil. Derdim idama sarılanların naif umudunu. Zira toplumun suçluyla arasına koyduğu mesafe ve aradığı farkın zannettiği kadar fazla olmadığını düşünüyorum. O da herkes gibi biri. Herkes kadar hasta veya sağlıklı (böyle bir toplumda yaşamanın bütün bütün sağlıklı olmaya olanak vermediğini not ederek). Örneğin bu suçlu bir cesedi ortadan kaldırırken dikkat edilmesi gereken hususlara hâkim olacak kadar bilgili ve mantıklı. Babasından yardım alacak kadar farkında her şeyin.
 
Peki, bu toplumla suçlu arasında neden o kadar da büyük bir fark yok. Deşifre olmuş bir tecavüzcüyle toplumun herhangi bir bireyi arasındaki bu yakınlığı ancak her kadın kendi deneyiminden çıkarabilir. Kendim de dâhil tanıdığım tüm kadınların hayatını ve yolunu cinsel taciz ve istismar bir şekilde kesmiştir.  Kimi zaman otobüste yanına oturduğunuz adam, eve giden sokakta karşılaştığınız biri, mahallenizdeki market sahibi, alt komşu, bir aile tanıdığı, akraba ve ya arkadaş. O huzursuz edici, güven kırıcı anı yaşamayan kadın yoktur bir biçimde ve farklı seviyelerde. Büyük küçük travmalarla yaşamaya, o tarif edemediğiniz huzursuzluklarla yol almaya alışırsınız ve bolca susarsınız. Çünkü size bunu yaşatanlar, ağabeyler, amcalar, saygın beyefendilerdir. Hiçbiri yukarıdaki tasvire uygun değildir, ne sapık ne de hasta. İşinde gücünde, güvenilir insanlar, saygın meslek sahipleri, çok iyi aile babaları, ailelerin parlak çocuklarıdır. Ne kadar da efendidir biri örneğin. Biri gibi aile babası bulmak çok zordur. Beriki çok namuslu bir esnaftır. Öbürü bürokrattır.
 
Ve biz susarız! Tüm travmalarımızla, acıyan tüm noktalarımızla susarız.
 
Susarız.
 
Öncelikle anne babalarımızı üzmemek, onların boynunu bükmemek için. Öyle ya “benim başımı öne eğdirme” diye öğütlenmişizdir zaten.
 
Çünkü biliriz, şikayetlenecek olsak “o yapmaz” diyecek çoktur.
 
Çünkü korkarız, söyleyecek olsak “kuyruk sallamasan olmazdı” diyecekler vardır.
 
Çünkü mahkemeye çıksak, “orada ne işin vardı, üstünde ne vardı?” diye soracak hâkimler vardır.
 
Maalesef o cani, sapıkla aranızda sandığınız kadar fark yok. Siz de gece eve geç geldiğini gördüğünüz kadına yollu gözüyle baktınız. Siz de sırf rahat davrandığı için bir kadına hafif dediniz. Tecavüze uğramış bir kadının saat kaçta nerede olduğunu sizde sorguladınız. Bu yüzden bu suça, bu suçun altında yatan değer ve düşüncelere o kadar da uzak değilsiniz.
 
Kadınları öldüren, eve kapatan, sesini soluğunu kesen bu kültür içinde kadının adı yok. Hala cinsel ilişkiye hayır diyen bir kadının nazlandığını zanneden, üstüne tecavüz fantezileri olan koskoca bir topluluğun Özgecan’ın masum yüzünde bir caniye lanet etmesi ondan samimiyetten uzak.
 
Özgecan öldürülmeseydi, bu kadar masum görünmeseydi, velev ki bir sex işçisi olsaydı ya da trans olsaydı o zaman da cani ve sapık arayacak mıydınız? Yanacak mıydı canınız bu kadar derinden? Sözüm her kayıp için içi yananlara, yasını tutanlara değil elbette! Ancak bu ayrımı da hatırlatmak gerekiyor.
 
Sonuç olarak biz bu samimiyetsizlikle yüzleşmeden ne idam ne de başka bir şey durumu değiştirmeyecek. Hadi oğlum amcalara pipini göster diye büyüttüğünüz ve bu yüzden hayatı boyunca pipisinin her istediğini yapabileceğini zanneden, ilk övgüsünü küfür ettiğinde alan, amir de olsa memur da olsa kendini kadınlardan daha değerli ve üstte zanneden, evlenene kadar her çiçekten bal alırım ama bakireyle evlenirim diyen bu erkek kültürüyle yüzleşmedikçe ve dönüştürmedikçe bu canilik hepimizin suçu ve öyle olmaya devam edecek. 

Etiketler:
İstihdam