27/03/2012 | Yazar: Emre Korlu

Sizinle ne çok konuştuk değil mi? Ben hikayeler yazdım, sizler okudunuz. Bilmediğim şehirlerde bir sokak adına dönüştü o hikayelerin başlıkları; anneniz alkış tutmadı belki ama sizler kendinizden çok şey buldunuz.

“Sen dedi; intihar gibisin. Hem herkes tarafından bir kez düşünülen, hem de cesaret edilemeyen. “
Cemal Süreya
 
Bu benim hikayem Cemal. Bu benim sonu ayrılığa mahkum hikayem.
 
Sizinle ne çok konuştuk değil mi? Ben hikayeler yazdım, sizler okudunuz. Bilmediğim şehirlerde bir sokak adına dönüştü o hikayelerin başlıkları; anneniz alkış tutmadı belki ama sizler kendinizden çok şey buldunuz.
 
Aşkı hep arka planda tuttum. Pantolonun içine giyinilen bir iç don gibi kaldı, aşk. Bazen kapısı denemeye açılan yazılara kalem oynattım; o ay ki ilişkimi kattım aralara ya da o yıl ki kaptı sırayı…
 
Gösterilen her ilginin adını aşk koyduk. Ne ala artık duyduğumuz her şarkıyı bize söyleniyor zannettik. Tüm şairler emrimize amade…
 
Sonra kaprislerimiz boy gösterdi. Her ilişkinin başı aynıydı. Ah annemin Türk kahvesi yaparken çoğu vakit kahveyi taşırmasına benziyordu bir insanın sabrını taşırmak. Bardakta unutulmuş ve soğumaya yüz tutmuş bir bardak çay oluyorduk sonra.
 
Evet, genelde tüm aşklar böyledir ama…
 
***
 
Onunla o sosyal paylaşım ağında tanıştık. O da kendisini tek başına zanneden ve yıllarca bu yanlış düşünceyle yalnızlık yaşamış biriydi. Hikayelerimden ziyade insanlığımdan etkilendiğini dile getirince birbirimizi o platformda mesajlaşırken bulduk. Bir gün görüşme kararı aldık. Tıpkı diğer arkadaşlarımızla görüştüğümüz gibi…
 
31 Mart’tı hava ziyadesiyle soğuktu. İş çıkışı minibüse atladığım gibi Kartal’ın yolunu tuttum. Yolda giderken cep telefonumdan sıklıkla girdiğim o kanalda gezinmeye başladım. Birçok arkadaşımın fotoğraflarına bakmadığım gibi onunkilere de hiç bakmadığımı fark ettim. Artık o telefon ekranındaydı. Yüzündeki asık ifade acaba hep böyle mi dedirtti bana. Lakin önyargıyla yaklaşmadım. Ve dakikalar sonra sözleştiğimiz yerde minibüste inmeye çok az kala kaldırımda bir çocuk gördüm. Onun olabileceği bir varsayımdı çünkü birkaç fotoğrafını gördüğüm hiç kimseyi hafızama kaydedemiyordum. Tıpkı bir kez gittiğim yeri bir dahaki gidişimde bulamayışım gibi…
Sanırım beynim bu açıdan biraz tembel…
 
Minibüsten indim. Arkamdan seslenen ondan başkası değildi. Gerisin geri yüzümü ona döndüm. Evet, bu, o çocuktu. Yüzündeki aydınlığı görebilmek için minibüs camına yapıştığım çocuk…
 
Beni tanıyan arkadaşlarım bilir; oldukça arkadaş canlısı biriyimdir. İlk gördüğüm insanlarla çabucak kaynaşırım. Onunla da öyle oldu.  Oturup bir yerde saatlerce sohbet ettik.
 
***
 
Aslında bu cümle burada bitmiyor; siz öyle sanıyorsunuz. Kaseti başa sardığımı hayal edin. Ben minibüsten iner inmez onu gördüğüm an aşık oldum.
 
Evet genelde görür görmez aşık olamaz insanlar(!) Alem böyle inana dursun…
 
***
 
Birkaç saat önce tanıdığım birinden ayrılınca üzülmek, sürekli ondan haber alma isteği. Yüzünün gözümün önünden hiç gitmeyişi…
 
Günlerce duygularımı tarttım. Onunla sürekli mesajlaşma halindeyken yüzümün coğrafyasından düşmeyen bir gülümseyiş taşıyordum. Platonik aşık olduğumu en yakın arkadaşıma söyledim. Sürekli iletişim halinde olduğum biri olduğu için aşık olduğum kişiyi de tahmin etmişti.
 
Nasıl da şekillendi aşk. Aşk nasıl da ispatladı kendisini.
İkimizde Trans erkeğiz. Aynı cinsiyet kimliği ama farklı yönelimlerimiz olsa bile…
 
İnsanlar şaşırırlar Cemal. Ama içimizde kalmasın. O bir heteroseksüel, ben bir gey…
İnsanlar can kulağıyla dinlerler belki de…
Merak da ederler Cemal.
 
Ona açıldığımda saat gece yarısı iki’yi geçmişti. Dostluğumuzun parçalanmasından korkarken koparacak dediğim bu bağı koparmadı. Biz bir süre yine dost olarak kaldık.
 
İmkansız diye bir şeyin olmadığına inanır mısın? Ben inandım. Başlamaya karar verdiğimizde, ilk defa el ele tutuştuğumuzda, ilk kez öpüştüğümüzde bir heteroseksüel ile bir gey’in aşk yaşayabileceğine ve buna izin verenin boktan kural değil, kalp olduğuna inandım. 
 
***
 
Aşk dert demektir bir yerde. Bir yerde tartışmadır; bir yerde anlayış bir yerde mesafedir; bir yerde tek beden olma hürriyeti…
 
Bu benimki; bendeki kara sevda. Keşke transeksüel olmasaydım diye yüksek sesle bağırdığım gecelerde beni sakinleştiren o güzel sesinin aldığımız ayrılık kararlarının üzerinde bomba tesiri yaratması.
 
Neden mi Cemal? Neden mi ara sıra o noktaya geliyoruz? Neden mi yorgun düşüyoruz tedariki olmayan bir asker gibi?
Nedenleri anlatırım Cemal.
 
Şu an çok mutluyuz. Onun yanında uyumak ve uyanmak gibisi yok… -tu demeye daha çok var. O yüzden an’ı yaşıyoruz.
 
Sizi unuttum, sahi dinlediniz değil mi?
Arkası yarın.

Etiketler:
nefret