15/12/2011 | Yazar: Orhan Yeter

Geriye bir tek eşcinseller kaldı. Dünyanın yegâne lanetlileri. Tarih, Siyaset, Kültür, Tıp, Din mefhumları herkese şefkatli kollarını açtı da, bir tek eşcinsellere gösteremedi o şefkati.

 İktidarın İkbal’i

 

Kimi modern yalvaçların ellerindeki paslı kılıçlarla hayatlarımıza canhıraş bir şekilde saldırdıkları dönemlerden geçiyoruz. Aslında hep bu şekilde geçti hayatlarımız. Toplumsal akdimizde her daim belirleyici rol oynamış" farklı olanın hayatına müdahale et, yok et!" şiarı, memleketimizin o kendine has fanfarı eşliğinde kulaklarımızı sağır etmeye devam ediyor.

Engizisyon ateşini üflerken sakalı tutuşan şeyhülislam torunlarının hayatlarımızı zapturapt altına alma çabası durmaksızın sürüyor. Şeriatı kollayıp koruma görevi, şen kahkahalarıyla evlerimizi şenlendiren İkbal Gürpınar’a düştü bu kez. En son, ahbap-çavuş ilişkileriyle bir şekilde ana akım medyaya kapağı atmış boru sesli kimi spikerlerin, özellikle Van depremi sonrası, nefretlerini ferahfeza bir şekilde kusmaları karşısında ürpermiştik. Kolluk güçlerine taş atan, apoleti en revnaklı komutanlara karşı el pençe divan durmayanları hizaya sokmaya çalışan ifadeler, başımızda fırıldaklar gibi dönmüştü.

İkbal Gürpınar, meslektaşlarından cesaret alarak, Hindistan’da çıkan bir yangında yaşamını yitiren 15 eşcinsel gencin ölüm nedenini, gençlerin cinsel yönelimlerine, dolayısıyla sapkınlıklarına(!) bağlıyordu. Lut Kavmini de referans göstererek resmin eksik parçasını tamamlıyordu. Şeri şeriften saparak, masum çocukları fısk-u fücur ile sapkınlığa itenlerin sonu, elbette ki Lut Kavmi’yle açıklanırdı. Peki, İkbal Gürpınar hanım, Hindistan’ın çok heterojen bir dinsel yapıya sahip olduğunu bilmiyor mu acaba? Hadi Müslümanlara Lut Kavmi’ni referans gösteriyor, peki hangi cesaretle Hindu, Budist, Hıristiyan vs olanlara Lut Kavmi’ni örnek göstererek" siz sapkınsınız" diyebiliyor? Bu, cinsel yönelimlerine yapılan saldırının yanı sıra, bu insanların inançlarına saldırıyı da, inançlarını tanımamayı da beraberinde getirmiyor mu? Burada iki kere nefret suçu işlenmiyor mu?

Daha dün, mağduriyeti kendilerine kalkan yapanlar, bugünün en kıdemli zalimleri olarak karşımızda sırıtıyorlar. Herkes bulabildiği en ufak aralıktan kaçarak kurtuldu mağduriyetin müdavimliğinden. Geriye bir tek eşcinseller kaldı. Dünyanın yegâne lanetlileri. Tarih, Siyaset, Kültür, Tıp, Din mefhumları herkese şefkatli kollarını açtı da, bir tek eşcinsellere gösteremedi o şefkati.

Elbette ki tekamül edememiş bir toplumsal yapılanmada siyasetinden psikanalizine kadar her alanda, homofobi, canavar yüzünü gösteriyordu. Televizyon kanallarında eşcinselliğin "hastalık" olduğunu şirazeden çıkmış bir şekilde duyuran psikiyatrlarından, "eşcinseller de hak talep ediyor, verelim mi?" diyen siyasetçisine kadar birçok örnek sıralanıyordu karşımızda. Heterodoksi en büyük ısırığını onlara saklamıştı. Ceberut devletin zorbalığı bir yana, aileleri bile başlarını okşamıyor, elleriyle kapıyı işaret ediyorlardı. Durum böyle olunca da, pası alan, golü atıyordu, tıpkı İkbal Gürpınar gibi. Üstelik ofsayt kuralı da geçerli değildi.

Zamanında Lut Kavmi, Sodom ve Gomora ile itilip kakılan eşcinseller, modern çağda ise AİDS metaforuyla ahlaki ve fiziksel kirliliğin kaynağı olarak gösteriliyorlardı. Argümanlardan biri çürüyünce, diğeri yüzsüzce devreye sokuluyordu. Post modernizm ile peydah olan "hoşgörü" dalgası ise kaynağını aldığı yer kadar çürüktü. Post modernist "hoşgörü" eşcinselliği, Tarihsel ve Coğrafi yapılanma içerisinde oldukça muğlak formlara sokuyordu. Her an kaypak bir dönüş yapması olasıydı.

Bu kadar kaotik bir ortamda olabildiğince zalim bir hayata maruz bırakılan eşcinsellerin üzerindeki "sapkın" etiketi güncelliğini korudukça, elbette ki İkbal Gürpınar ve türevleri de her daim bize parmaklarını sallayacaklardır.

Velhasıl gelinen noktada İkbal Gürpınar ve kimi meslektaşlarına şunu hatırlatmakta fayda var; Ben bir erkeğim ve erkeklerden hoşlanıyorum, beni rahat bırakın! Kürt arkadaşlarım güne "rojbaş" diyerek başlamak istiyor, Kürt arkadaşlarımı rahat bırakın! Vicdani retçi genç arkadaşlarım, askerlikte birer "münferit vak’a" olmak istemiyor, genç arkadaşlarımı rahat bırakın! Aksi takdirde, iktidarınızın azametine kapılarak meşrulaştırdığınız bunca zalimlik, bu kitleler silkelenip hesap sorduklarında, misliyle size geri dönecektir.


Etiketler: medya
nefret