01/06/2010 | Yazar: Sarphan Uzunoğlu

Barışın adı ve milleti yoktur. Bu yüzden hep yalnızdır. Çünkü azdır, azınlıktır her toprakta. Gökyüzünde bile yırtıcı kuşların hedefindedir.

Barışın adı ve milleti yoktur. Bu yüzden hep yalnızdır. Çünkü azdır, azınlıktır her toprakta. Gökyüzünde bile yırtıcı kuşların hedefindedir. Üstelik güvercinler gibidir kaderi; sevilir; ama taklalar atması için bir demir kafese de konulur. Zamanı geldiğinde çıkarılıp taklalar atar. Barış, bizim takla atan güvercinimizdir. O’nun özgürce uçuşuyla değil taklalarıyla övünürüz. 

Başbakan’ın İsrail’e yönelik sert bir tepki içeren konuşması takla atan bir güvercin olarak barışı bir kez daha bize gösterdi. Erdoğan’ın aba altından gösterdiği sopa, aslında bu halkın barışa dair hiçbir şeyi tam olarak sevmediğinin, sevemediğinin göstergesiydi. Türkiye’nin dostluğunun kıymetli; ama düşmanlığının şiddetli olduğunu söylerken Erdoğan’ın Parti Meclisi’nde kopardığı fırtınayı bizim memleketimizin sözde anti militaristlerinin de damarlarına enjekte ettiği o garip duyguyu iyi tanımlamakta fayda var. Güce tapan bu Müslüman ve erkek toplumun kendini yeniden tanımlayışıydı bu konuşma. Fonda ağlayan Bülent Arınç ile, salondaki ağlayan türbanlı kadınlar ile tam bir muhafazakâr ülke parodisiydi. Televizyon televizyon gezip darbe yapan orduyla dalga geçen bir Levent Kırca parodisinden ciddi değildi ne yazık ki siyasi olarak. Bir o kadar da ciddiydi, konu barış olduğunda.
 
Dünden beri sosyal ağlarda profillerde Adolf Hitler fotoğrafları paylaşılıyor. “Müttefik Naziler, hedef İsrail” sloganlarıyla, tekbir nidaları eşliğinde Türkiye bir savaşa çağırılıyor, sanki içinde olduğumuz bunca savaş yetmezmiş gibi. Aslında tekbiri iyi okumak şart. İslami bir perspektifle savaş çığırtkanlığı yapmak bugün yapılabilecek en kolay şeydi. Bizim, dünyanın sağduyulu insanları olarak Başbakan’ın politik anlamda doğrucu gözükebilmek için yaptığı “Türkiye’deki Yahudiler bizim kardeşimizdir” açıklamasının ötesine geçmemiz şarttır. Bugün bu ülkede o kadar çok kardeşlik masalı anlatılır oldu ki, o masallar iç savaşın ve diğer tüm savaşların fon müziği olmuş durumda. Daha dün İskenderun’dan gelen 6 askerin ölüm haberi de bunun en güzel göstergesi. “Kardeşiz” demekle kardeş olunmuyor, olunamıyor.
 
Türkiye’nin tek kanadını her daim kırık bıraktığı barış denen o güzel ihtimale değer verme vakti geldi de geçiyor. Türkiye’nin her yerinde esen bu antisemitizm rüzgarı bir anda çeşitli internet sitelerinde İsrail Halkı bu katliama ortak, faşist bir halktır boyutuna ulaştı. Tam bu noktada bir düşman tanımlanıyor. Başbakan’ın konuşması siyaseten İsrail Hükümeti’ni muhatap alsa da gördük ki aslen İsrail’i ve İsrail’in yansıttığı bir imajı hedef alıyordu. Şimdi İsrail’le zorunlu olarak bir bağ kurmuş olan, tıpkı bizim gibi Türkiye’de doğdu diye illa ki Türk, asker, er ve Müslüman olmak zorunda bırakılan insanların sesini dinleme vaktidir. Acaba İsrail ne diyor? Acaba İsrail’in vicdanı ne diyor? Yoksa biz, savaş karşıtları da dahil olmak üzere İsrail’e karşı yıllardır gizli bir kin mi biriktirmişiz içimizde? Yoksa savaş karşıtlığı dediğimiz şey, bazı öğrenilmiş kinlerden daha mı önemsiz? Bu soruların cevabını vermek için alim olmaya gerek yok. Kodlarımıza işlenmiş bu Yahudi düşmanlığı damarlarımızın kesilmesini ve boşalmayı bekliyordu. İnternet şu an antisemitist bir çöplüğe dönüşmüş durumda. O kadar çok Hitler bıyığı görüyoruz ki etrafta, bu toplumda hiçbir şekilde güven içinde yaşamanın mümkün olmadığını bir kez daha hatırlıyoruz.
 
Hazır Haluk Kırcı da serbestken, milli ve hilal bıyıklı duygularımız serbestken bir savaş çıksa ne olur ki? Birkaç yüz bin insanın ölümü kime dokunur? Savaş kimin yararınadır? O gemide İsrail’in işlediği ayıba bir ayıpla yanıt vermek savaşı yüceltmek değil midir? Bugünlerde Türkiye bir kan davasının mağdur tarafı gibi davranırsa insan adına da barış adına da çok şey kaybederiz. “Kafeste hazır güvercinimiz var, biraz insan öldürüp rahatlayalım, sonra bir iki taklayla işi çözeriz” diyenleri duymayın bugünlerde. Sizi savaşmaktan korkmakla suçlayacaklar, aldırmayın. “Bütün devletler katildir” diyenlere kulak verin, katliama ortak olmayın. 


Etiketler: yaşam, siyaset
İstihdam