11/12/2017 | Yazar: M A

Bütün farklılıkları ve ötekilikleri tek bir potada eritebilmek totaliter rejimlerin ve kitlelerin en çok tercih ettiği ve en sığ düşünme biçimidir.

Bütün farklılıkları ve ötekilikleri tek bir potada eritebilmek totaliter rejimlerin ve kitlelerin en çok tercih ettiği ve en sığ düşünme biçimidir.

Çeşitli antisemitizm ve homofobi biçimlerinin birleştiği veya kesiştiği durumları analiz etmek her zaman meşakkatli bir iştir. İsrail, Yahudilik ve Eşcinsellik gibi bu coğrafya için kendi nazarlarında bile “belalı’’ olan bu üç konunun kesiştiği durumlarda ise bu zorluk siyasi pozisyonlarımızı ciddi anlamda zorlamakta ve tavır almamızı sekteye uğratmaktadır.

İstanbul İsrail Başkonsolosu Yossi Levi Sfari’nin cinsel yönelimi üzerinden Yahudi toplumunun önde gelenleriyle yaşanan ve İsrail Dışişleri’nin Türkiye Yahudi cemaatine ciddi tavır almasıyla sonuçlanan süreç böylesi bir konudur. Her şeyden önce Türkiye’de yaşayan bir LGBT+ aktivisti ve antisemitizmi de eşcinsel hakları kadar “kendine’’ dert edinen biri olarak, Yossi Levi Sfari’ye geçmiş olsun demek isterim. Yazının ilerleyen kısımlarında bahsedeceğim üzere yaşadığı olay eşcinsel haklarını destekleyen veya desteklemeyenler tarafından antisemitizm ve İsrail nefreti için açıkça sömürülmüş olsa da, bu kendisinin maruz kaldığı ayrımcılığı hafifletmez.

Evet, bu yazının asıl amacı, diplomatik konumundan bağımsız olarak Türkiye’de yaşayan LGBT+ bir Yahudi ile dayanışmaktır çünkü kendisi hem homofobiye hem de antisemitizme maruz bırakılmıştır. Birkaç platformda, Avlaremoz gibi örneğin, çıkması muhtemel yazılar dışında en öncelikli olarak Yosi Levi Sfari ile dayanışmamız gerektiği maalesef konuşulmayacaktır. Bu açıdan ben bu yazıyı Avlaremoz’a yazmayı sadece tercih ediyor değilim bu aynı zamanda neredeyse bir zorunluluktur çünkü Türkiye’de LGBT+ haklarını konuşmamız gereken alanlarda, homofobi ve antisemitizmin kesiştiği konular konuşulamamaktadır. O yüzden bu kısmın gözetilmesinin önemini vurguladıktan sonra konunun nasıl suiistimal edildiğine birlikte göz atalım.

Elimizde birkaç tip antisemitizm ve homofobi akslarının kesiştiği durum bulunmaktadır lakin bunları incelerken bile meseleleri birbirine indirgememek ve kendilerine has durumlar olarak ele almak çok önemli çünkü devletlerin çok işine yarayan antisemitizm bir ideoloji olarak sık sık diğer ayrımcılık biçimlerine indirgenebilmektedirler.

Fotoğraf: Tel Aviv Onur Yürüyüşü, 2010

“İsrail sapkınları destekliyor! Tam da olması gerektiği gibi!’’

Bu ve buna benzer söylemleri üreten gruplar homofobi ve antisemitizm kesişmesinin en bariz örneğini oluşturuyor diyebiliriz. Zaten hâlihazırda İsrail üzerinden Yahudi düşmanlığını ve antisemitizmi körükleyen bu kesim, Türkiye toplumu için “zararlı’’ olarak görülen başka bir grubu Türkiye Yahudi toplumuna “yakıştırarak’’ iki nefret odağını birleştirmeye çalışıyor. Bütün farklılıkları ve ötekilikleri tek bir potada eritebilmek totaliter rejimlerin ve kitlelerin en çok tercih ettiği ve en sığ düşünme biçimidir.

“Katil İsrail’in LGBT+ haklarını desteklemesi ile ilgilenmiyoruz’’

Bu fikriyatı paylaşan kesimler Türkiye’de LGBT+ haklarını destekleyen ancak konu antisemitizm olduğunda pozisyon almaktan kaçınan kişilerden oluşuyor diyebiliriz. Demokrat, Sosyalist, hatta LGBT+ olabilen bu kişiler, İsrail’in veya Yahudi toplumunun LGBT+ hakları konusundaki olumlu adımlarının hakkını vermeyerek antisemitizme zemin hazırlıyorlar.

Hemen burada İsrail’in LGBT+ hakları konusunda, istenilen düzeyde olmasa da, Ortadoğu’daki LGBT+ haklarını gözeten tek devlet olduğunu belirtmekte fayda var. İsrail’de eşcinsellerin iş hayatında uğrayabileceği ayrımcılığa (1992) ve hizmet alma sürecinde yaşayabilecekleri homofobiye (1997) karşı yasalar mevcuttur. İsrail’de 1993’den beri LGBT+’lar orduda açık kimlikleriyle görev alabilmekte ve hatta İsrail ordusunda yer alan transların cinsiyet geçiş operasyonları bizzat İsrail Ordusu tarafından karşılanmaktadır. Henüz eşcinsel evliliklere İsrail’de yasal olarak izin verilmese de, eşcinsel evliliklerinin yasal olduğu ülkelerde yapılan evlilikler İsrail tarafından tanınmaktadır. Bugün Tel Aviv Onur Yürüyüşü tüm dünyadan LGBT+ hakları destekçilerinin her yıl katıldığı Ortadoğu’nun en büyük onur yürüyüşüdür. Sadece 1998 yılında İsrail’e Eurovision birinciliği getiren “trans’’ şarkıcı Dana İnternational’ın dünya çapında bir LGBT+ ikonuna dönüşmesi bile İsrail’in bu konuda ne durumda olduğunu bizlere göstermektedir. İsrail’deki LGBT+ haklarına dair olan gelişmeler bizleri diğer bütün ülkelerdeki LGBT+ mücadeleleri kadar ilgilendirmektedir. Daha doğru ifadeyle dünyadaki LGBT+ hareketlerinden ne daha fazla ne daha az ilgilendirmektedir.

“Bizden öyle kişiler çıkmaz’’

Başkonsolos üzerinden doğrudan veya dolaylı üretilen antisemitizmi konuştuktan sonra biraz da antisemitizmi öne çıkarırken homofobiyi konuşmaktan vazgeçme tehlikemizden bahsetmeliyiz. Evet, Türkiye Yahudi toplumunun temsilcisi olarak bilinen kurumun/kurumların Sfari’ye olan tavrı homofobiktir. Bu gerçeği inceltmenin veya başka türlü söylemenin bir yolu yoktur. Bu eleştiriyi açıkça yapabilmek ne Yahudi toplumunun değerlerine zarar verir ne de hâlihazırdaki anti-semitik söylemlere karşı savunmasız bırakır. Aksine, Türkiye Yahudi toplumunda da LGBT+ bireylerin olabileceğini tanıyacağı için yapıcı ve güçlendirici bir eleştiridir. Türkiye’deki veya dünyanın başka yerindeki Yahudi toplumlarında, diğer bütün toplumlarda olduğu gibi LGBT+ bireyler vardır ve var olacaktır.

Antisemitizm, Homofobi, Transfobi, Cinsiyetçilik, Irkçılık gibi baskı mekanizmalarına onları birbirlerine indirgemeden karşı çıkmayı arzu edenlerin kesinlikle yukarıdaki kesişim biçimlerini görmeleri ve kendilerine eleştirel olmaktan çekinmemeleri gerekmektedir.

Son söz olarak başkonsolos üzerinden üretilen tüm bu homofobik ve anti-semitik çıkışların Türkiye’de LGBT+ hareketinin özellikle son iki yılda ve bu son haftalarda maruz kaldığı yasaklar ve şiddet dalgasının yükseldiği bir döneme denk gelmesi ayrıca konun önemini ve özelliğini vurgulamaktadır. Tüm farklı ve “öteki’’ olma hallerinin git gide kendini ifade edebileceği kamusal alanları kaybettiği bir dönemde “farklı’’ ve “kendine özgün’’ olma halleri yaşayan kişilerin ve kesimlerin birbirlerini dinlemesi ve anlamaya çalışması ise böylesi zor bir dönemde fikrimce en çok ihtiyaç duyduğumuz şeydir. -"Bu yazı ilk olarak avlaremoz.com'da yayınlandı."

*KaosGL.org Gökkuşağı Forumu’nda yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. Yazının KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.


Etiketler:
nefret