18/01/2011 | Yazar: İÜ Radar

İÜ RADAR, cinsiyet normlarını ve heteroseksizmi sorgulatmaya yönelik çalışmalarla 2010’u geride bıraktı.

İÜ RADAR, cinsiyet normlarını ve heteroseksizmi sorgulatmaya yönelik çalışmalarla 2010’u geride bıraktı. Eşcinseller ile başörtülülerin birbirleriyle olan ilişkileri ve ötekileştirme üzerine farkındalıkları konusunda bir çalışmanın hazırlıklarını sürdürüyor.

Kişisel hak ve özgürlükler konusunda öğrencilerini sindirme politikası yürüten İstanbul Üniversitesi’nde bir LGBT topluluğu olarak barınabilme çekincelerimize rağmen 2009 yılında çalışmalarımıza/etkinliklerimize başladık. Ancak bütün üniversitelerde var olan; muhalif, birlikte mücadele eden öğrencilere yönelik tavrın İstanbul Üniversitesi’ndeki yansımalarıyla 2010 yılına girdik.
 
Daha önce homofobi karşıtı panel düzenlediğimiz ve birçok kulübün faaliyet gösterdiği Öğrenci Kültür Merkezi (ÖKM)’de yetkili kişilerin değişmesi ve daha sonra da buranın sinsice kapatılması birçok planımızı ertelememize neden oldu. İstanbul Üniversitesi’nin ‘döner sermayesine’ yakınlığı aşikar olan ‘Uzaktan Eğitim Merkezi’ şu an ÖKM binasını işgal etmekte. Öğrencilerin, öğretim üyelerinin ve sanatçıların tepkilerine rağmen gelinen bu durumda yönetim, yalnızca kâğıt üzerinde varlığını sürdüren, tamamen işlevsiz bir yeri ÖKM diye gösterip ağızları kapatmaya çalışmaktadır. Hâlihazırda herhangi bir faaliyet için istenen izinler aylarca bekletilmekte ve hiçbir kulüp faaliyet gösterememektedir. Ve ne yazık ki bu durum aslında sanat, estetik ve felsefeden kopuk bir üniversite ve tamamen sistemin kölesi olmaya razı, tek boyutlu bir öğrenci profili oluşturma projesinin son olmayan bir halkasıdır. Politikası, "düşünme, araştırma, eleştirme, sorgulama, sadece kanıksa" olan bu otorite önümüze ne kadar duvarlar örse de kapatılan ÖKM’nin ardından faaliyetlerimizi merkez kampüsten uzakta da olsa farklı mekânlarda sürdürmeye devam ediyoruz.
 
Geçtiğimiz yıl Mayıs ayında Kaos GL’nin düzenlediği “Homofobi Karşıtı Kampüs Buluşması”na İÜ Cerrahpaşa Tıp Fakültesinde ev sahipliği yaptık. Bu etkinliğimizin Cerrahpaşa’da gerçekleşmesi Bakan Aliye Kavaf’ın ‘’Eşcinsellik Hastalıktır’’ açıklamalarının üzerine oldukça manidardı. Etkinliğin duyurusunu homofobinin tanımını içeren el ilanlarıyla yapmamız üniversitede bir görünürlük oluşturdu ve etkinliğe katılmayan insanların Radar’ı duymasını, LGBT terimleriyle karşılaşmasını sağladı.
 
Aslında 2010 yılı Radar’ı sadece bir arkadaş topluluğu olmanın yanında diğer üniversitelerin LGBT gruplarıyla iletişime geçip kolektif çalışmalar yürüten ve böylece yalnızca üniversite içi faaliyet göstermeyip ülke çapında aktif görevler alan bir topluluğa dönüştürdü. Nisan ayında Homofobi ve Transfobi Karşıtı Öğrencilerin birlikte öreceği bir dayanışma ağının parçası olmak, öğrenciler olarak özellikle eğitim alanında karşılaştığımız fobiye karşı politika üretmek için Radar olarak Ankara’daydık. Bunun yanında 18. Onur Haftası etkinlikleri kapsamında Lambdaİstanbul’un ev sahipliğini yaptığı “Üniversiteli Buluşması”na katıldık ve Onur Yürüyüşü'nde elimizde dövizlerle İstiklal Caddesi'ni çınlattık.
 
2010-2011 öğretim yılının başlamasıyla birlikte ilk etkinlik olarak “Tanışma Çayı” düzenledik. Beyazıt’ta yaptığımız tanışma toplantımızı geçtiğimiz dönemlerde topluluğumuz içerisinde olanların yanı sıra, daha önce topluluğu duymuş ama toplantısına gelememiş ve Radar’la henüz tanışmış yaklaşık 40 kişilik bir grupla gerçekleştirdik. Toplantımıza Boğaziçi Üniversitesi LGBT topluluğu LuBUnya da katıldı. Bu etkinliğimizden sonra da düzenli olarak toplanmaya başladık.
 
“İnsan Hakları Haftası”nda LGBT bireylere yönelik ayrımcılık, nefret söylemi üzerinden değerlendirdiğimiz maddelerle bu konuda afişleme yaptık. Bu afişlerde nefret cinayetlerine, kamuda karşılaşılan ayrımcılığa, cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğinin tanınmasına yönelik maddelerin anayasaya eklenmesini talep ettik. Transeksüellerin maruz kaldığı şiddetin yanı sıra cinsiyet değişimini tamamlayabilmek için üreme yeteneğinden sürekli biçimde yoksun bulunulmasını dayatan insanlık dışı maddeye dikkat çektik.
 
Ayrıca başka üniversitelerle ortak çalışmalarda bulunduk. 4 Aralık 2010’da bir kadının polis şiddetine maruz kalarak bebeğini kaybetmesine ve polisin üniversiteleri işgaline yönelik ‘’Bir İktidar Ne Kadarını Gözden Çıkarabilir?’’ adlı eş zamanlı eyleme İstanbul Üniversitesi’nde Radar olarak biz de destek verdik. Bu olaylarda kanıksanan polisin şiddetinin yanı sıra kadın bedeni üzerinden yürütülen ataerkilin çirkin, hadsiz, genel ahlakçı söylemi ile bu toplumdaki kadın algısının yansımalarını bir kere daha gördük. Bir kadının kendi bedeni ve cinselliği konusundaki hakları hiçe sayılarak ona bir ahlak dersi verildi. “Hamile ise eylemde ne işi vardı?”, “Evli miydi değilse neden hamileydi?” , “Bu kızın anası-babası neredeydi?” tüm bu sorular erkek egemen siyasetin ve genel ahlakçı politikanın kadından beklentilerini önümüze serdi. Yasal olarak eğitim görme, seçme ve seçilme, eylem yapma haklarına sahip olsa da bir kadının sadece “kadınlık vasfı”  ile toplumda ayakta durmasının, söz söyleyen bir birey olmasının zorluğuyla karşılaştık. Bu gibi tavırlarla maruz kaldıkça homofobinin yanında ayrımcılık, heteroseksizm, kadına yönelik şiddet gibi gündemi işgal eden diğer politikalar konusunda da sessiz kalmadık.
 
İÜ RADAR olarak toplantılarımızda üniversitedeki görünürlüğü ve bilinci arttırmaya yönelik etkinlikler, cinsiyet normlarını ve heteroseksizmi sorgulatmaya yönelik çalışmalar yaptık. Şu an, toplumun uç noktaları olarak görülen eşcinseller ile başörtülülerin birbirleriyle olan ilişkileri ve ötekileştirme üzerine farkındalıkları konusunda bir çalışmanın hazırlıkları içerisindeyiz. Bundan sonra "Toplumsal Cinsiyet ", "Queer" gibi akademik çalışmalar yapmak üzerine neler yapabileceğimizi tartışmak için okumalar yapma ve fanzin çıkarma planları yapıyoruz. http://iuradar.blogspot.com/                                                                               


Etiketler: yaşam
İstihdam