25/02/2009 | Yazar: Murat Çınar

İtalya'da günden güne büyüyen bir görünmezler ordusu var. Temel insani haklarından mahrum binlerce kişi gizlenerek yaşamak zorunda.

İtalya'da günden güne büyüyen bir görünmezler ordusu var. Temel insani haklarından mahrum binlerce kişi gizlenerek yaşamak zorunda. Hükümet ve Vatikan beraberce bu orduyu büyütecek yasal ve kültürel zemini hazırlıyor.

Torino'daki düşük gelirli ailelerin oturduğu bir mahallede bir postahane şubesine girdim. Sıra numaramı aldım ve sandalyelerin bulunduğu bölüme oturup sırada bekleyen diğer 25 kişi ile ben de beklemeye başladım. Önümüzde gişeler duruyor ve yan yana oturuyoruz. Sağımda iki kadın hararetli şekilde konuşuyor. Birinin sert güneyli aksanı varken diğeri ise Torino'nun başkentliğini yaptığı Piemonte Eyaleti aksanlarından birine sahip. Bir anda aklımda olanları bir yana bırakıp bu kadınları dinlemeye başlıyorum. ‘Ne gerek var, kim nasıl istiyorsa öyle yapsın’ kadınlardan tam yanımdaki, nispeten daha yaşlı olan, hararetle bireylerin kendi kendine kararlar verme şansı olması gerektiği ve buna kimsenin karışamayacağı hakkında konuşuyor. Bir anda ‘Ama tam 17 sene önce olmuş kaza’ cümlesini duyuyorum diğer kadından ve konunun Eluana hakkında olduğunu anlıyorum.
 
Son bir ayın gündemden inmeyen konusu Eluana. Veneto eyaletinde yaşayan ve yetişen bu güzel kız tam 20 sene önce bir arkadaşının trafik kazası geçirdiğine tanıklık ediyor. Hastahanede ziyaret ettiği arkadaşının ağır koşullarda hayatta tutulmaya çalışıldığını görünce ‘Eğer bir gün benim da başıma böyle bir şey gelirse bu şekilde yaşamaktansa ölmeyi tercih ederim’ diyor. Bu olayın yaklaşık 3 sene sonrasında Eluana onu 17 sene bitkisel hayatta tutacak bir trafik kazası geçiriyor. Bu 17 sene boyunca ne annesinin ne de babasının umudu ölüyor Eluana gibi. Yaklaşık 4 sene önce baba Beppino o sırada da Başbakan olan Silvio Berlusconi'ye bir mektup yazarak çaresizliğini anlatıyor ve kızının kendi isteğine bağlı şekilde hayata göz yummasını talep ediyor. Beppino ne Berlusconi'den ne de başka bir siyasetçiden cevap alabiliyor.
 
Yaklaşık 6 ay önce baba Beppino liderliğinde Englaro ailesi Eluana'nın diğer insanlar gibi yaşama şansının kalmadığına karar veriyor ve yapay besin sisteminin durdurulmasını talep ederek mahkemeye başvuruyor. Mahkeme, yargıtay, başsavcılık derken en sonunda kararlar ve karara itirazlar zinciri Englaro ailesine isteklerinin yerine getirebileceğini iletiyor. Aileye kalan tek şey artık bu durumu kabul edecek bir klinik bulmak. İşte o anda (olay 'ciddi'ye binince) basın duruma ilgi gösteriyor ve polemikler patlamaya başlıyor. Vatikan gazlı hekimler ve dernekler tüm hekimleri bu sorumluluğu almamaya davet ediyor. Piemonte Başkanı, Mercedes Bresso, Eyaleti'nin kapılarının Eluana'ya açık olduğunu söylese de hiçbir hastahane Eluana'yı kabul etmiyor. Sonunda Udine'de özel bir klinik Eluana'yı misafir etmeye karar veriyor.
 
Yaklaşık 2 hafta boyunca Katolik dernekler klinik kapısında dualar okuyor, Vatikan hükümete baskıda bulunuyor, kliniğe rahipler girmeye çalışıyor ve en sonunda Berlusconi zamanında mahkemenin verdiği karara itiraz edeceğini açıklıyor. Ötenazi hakkı üzerine hızla yapılan bir yasa önerisi Cumhurbaşkanı Girogio Napoletano tarafından red ediliyor ve Berlusconi gerekirse 3 gün içinde anayasa değişikliğine gidileceğini söylüyor. Hızla çalışmalara başlanırken baba Beppino "Ben de bir katoliğim ancak Vatikan kendi tercihlerini bana dayatamaz" diyerek gerekli cevabı veriyor. Silvio Berlusconi bir basın toplantısında "Hekimlerden haber aldım Eluana çok sağlıklıymış eğer bir gün uyanırsa çocuk sahibi bile olabilirmiş çünkü düzenli olarak adet görüyormuş" diyerek bir gün önce başlayan yapay besin sisteminin hızının yavaşlatılma işlemine Eluana'nın vücudunun verdiği tepkiyi normal adet gibi yorumladığını saklamış oluyor. Bunca siyasi metalaştırma ve televizyon tartışmaları ile tüm İtalya sarsılırken 9 Şubat 2009 tarihinde saat 21:30'da Eluana hayata gözlerini yumuyor. Baba Beppino artık sessizlik istediğini söylüyor.
 
Hayatı, kararları ve istekleri üzerine kendisine söz verilmeden onun hakkında kararlar alınan tek kişi Eluana değil İtalya'da son zamanlarda. Onun varlığı ve geleceği üzerine anayasa değişiklikleri ve yasal düzenlemeler hazırlanan tek kişi de değil Eluana şu sıralarda. Eluana'nın ölümünün hemen ardından İtalyan Ulusal Meclis'i yasa dışı göçmenliğin suç olduğuna karar verdi ve yasa dışı olarak tespit edilen göçmenlerin de 5 ile 10 bin Avro para cezasına çarptırılmasına karar verdi. Hatta aynı meclis yasa dışı göçmenleri tedavi eden hekim ve birimlerin tedavi ardından polise durumu bildirmelerini ve böylelikle sınır dışı işlemlerine yardım etmeleri gerektiğine karar veriyor. Yani kısacası yasa dışı göçmenler yasa dışı birimlere ve doktorlara gidecek yasa dışı reçeteler belki de yasa dışı ilaçlar kullanacak ve böylelikle çocuk duğumundan ağır hastalıklara kadar her durumda sağlık hakkı bile olmayan tamamen görünmezlikte yaşamak zorunda kalan bir dünya oluşacak.
 
Aynı Luca Coscioni Derneği aracılığı ile ötenazi hakkı tanınmayan yüzlerce hastanın İsviçre'ye gizlice götürülüp hayata gözlerinin yumdurulması gibi. Maddi ve manevi olarak ülkelerinde ölemeyen bu yüzlerce kişi İtalyan yasalarınca tanınmıyor bunun gibi Vatikan bu kişilere cenaze töreni de düzenlenmesine izin vermiyor ve Katolik mezarlıklarında yer sahibi olamıyorlar.
 
Bu arada yanımdaki kadınlardan tam yanımda olanı ‘Zamanında son Papa ölürken nasıl yapıldı? Onun da durumu çaresizdi ve yapay beslenme kesildi. Şimdi kimse gelip bana yalan anlatmasın. O Papa diye yapılıyor da normal bir insana neden yapılamıyor?’
 
Ötenazi hakkını talep edenler, yasa dışı göçmenler, birlikte yaşayıp hiçbir yasal zemine sahip olamayan eşcinsel çiftler ve yasal bir düzenlemenin bulunmamasından dolayı kimliği olmayan yılda 15 bin siyasi ilticacı... İtalya'da büyüyen bir görünmezler ordusu var ve bu ordu her geçen gün daha da çok yalnızlığa, şiddete ve suça yaklaşıyor ve maruz kalıyor. İktidar herkesten ve bilhassa göçmenlerden yasalara uymasını ve sorumluluklarını yerine getirmesini talep ediyor ancak haklarından her geçen gün daha da yoksun bırakılan kişilerin adedini de arttırıyor.
 
Bu arada İtalya'da San Remo Müzik Festival'i başlıyor ve sunucu Bonolis 2 aylık çalışma karşılığı Festival'i organize eden devlet televizyon kanalı Rai'den 500 bin Avro kazandığını açıklıyor. Bunun yanında Bonolis Festival'in hem sunucusu hem de organizatörü olarak şarkıları da seçme şansına sahip. Giuseppe Povia'nın şarkısı "Luca Era Gay" (Luca gey idi) oltaya takılanlardan değil. Yani 'Luca gey idi ama artık değil' şarkısı Festival'in bu seneki yarışmacılarından biri olarak seçiliyor. 16 Şubat'ta Porta Porta adlı televizyon programında konuşan Luxuria'nın da dediği gibi ‘ya gey idi ve öldü ama bildiğimiz kadarıyla ölümden sonra cinsiyet değiştirmek mümkün değil -en azından bize böyle bir bilgi gelmedi bugüne kadar- ya da Luca önce gey idi ama artık değil’. Luca aslında "zamanında gey idim ama çok önemli bir psikiyatr sayesinde sağlığıma kavuştum" diyen ve gerçekten yaşamış olan Luca Tolve'den başkası değil. Psikiyatr J. Nicolosi tarafından tedavi edildiğini söyleyen Tolve 'geylikten kurtulduktan sonra' Guarire (tedavi olmak) adlı bir de dernek kuruyor. Anlaşılabileceği gibi dernek "homoseksüellikten tedavi olmak isteyen kişiler" için.


 
Şarkı "annem ben küçükken babam hakkında kötü konuşurdu ve hiç evlenme derdi" ve "babam ailede karar veren kişi değildi hergün evin dışındaydı" gibi sözlerle önyargıları dile getiriyor. Ancak bu önyargıları "bana sevgisini verdiğini sandığım bir erkekleydim" ile harmanlayıp "baba seni affettim anne seni hep düşünüyorum ve şimdi hayatımda tek sevdiğim kişi olan kadına aşığım" diyor ve "Luca gey idi şimdi o kadınla beraber" diyerek nakarata atıyor halatı.
 
Bu arada suçlamalara karşılık olarak Bonolis ‘eşcinseller de doğanın harikalıklarından biridir’ derken, Porta Porta programından bir iki gün önce Benito Mussoli'nin torunu Alessandra Mussolini "tabii ki gey bir çocuğum olmasını istemem, kim ister ki böyle bir sorunla doğmuş bir çocuğa sahip olmak?" diyerek gene gündeme oturuyor. Ardından ünlü İtalyan şarkıcı Albano Carrisi de bu açıklamanın soft bir versiyonunu şöyle dile getiriyor ‘Bana heteroseksüel mi yoksa homoseksüel mi bir çocuk istersiniz diye sorsalar ben tabii ki heteroseksüeli tercih ederim’ diyor.
 
Nasıl anne ve babasını seçemiyorsa -zaman zaman ne yazık ki- bir çocuk, anne ve baba da doğacak çocuklarını tayin edemiyorlar. En azından şimdilik. Bunun gibi savaştan, ırkçı saldırılardan, sistematik cinsel şiddetten, açlıktan ve ekonomik krizden dolayı ülkelerinden kaçan göçmenler isteyerek yasa dışı yollardan İtalya'ya girmiyorlar. Güvenliğe dahi sahip olunmayan topraklarda tabii ki konsolosluğa gidip vize başvurusunda bulunmak hayal dahi edilemez.
 
Önemli olan beraber eşit hakları ve sorumlulukları tanıyarak ve kabul ederek sevgi ve sağlık içinde yaşamayı başarmak.

Peki bunları siyasetçiler ve Vatikan anlayamıyor mu?

 

Etiketler: yaşam, dünyadan
İstihdam