30/12/2011 | Yazar: Gülistan Aydoğdu

İngilizceden Türkçeye yeni çevrilen ‘Gey ve Lezbiyen Yazını’ adlı kitap, son yıllarda görünürlüğü artan eşcinsellik alanında akademik ve sosyal araştırma yapmak isteyenlere iyi bir rehberlik yapabilir.

İngilizceden Türkçeye yeni çevrilen “Gey ve Lezbiyen Yazını” adlı kitap, son yıllarda görünürlüğü artan eşcinsellik alanında akademik ve sosyal araştırma yapmak isteyenlere iyi bir rehberlik yapabilir.
 
Cambridge Üniversitesi’nde İngiliz Dili Ve Edebiyatı Bölümü’nde hoca olan Hugh Stevens.  Eşcinselliğe dair yüz yıllar öncesinden başlayan tartışmaları ve araştırmaları bu alandaki yazımları farklı açıdan inceleyerek, “Bastırma ve meşrulaştırma”, “Duygusal yakınlıklar”,” Edebi gelenekler” olmak üzere üç bölümde vermiş. Her bölümde üç akademisyenin yaptığı araştırma ve inceleme çalışmalarını özetlemiş.  
 
Joseph Bristow’un Eşcinsel yazın Mahkemede bölümünde, 1749 da yılında İngiltere’de “Muzır” yayın olarak yargılanan “Fanny Hiıll” den başlayan. 1960’a kadar çeşitli ülkelerde devam eden yasaklama sürecine dair araştırmaları anlatıyor. Aynı bölümde Andrew Webber tarafından yapılan psikanaliz, eşcinsellik ve modernizm çalışmasındaki Freud ve onu izleyenler tarafından, patolojik olarak görünmese bile isteriden melankoliye, melankoliden paranoya ya çeşitli hastalık formları için hazır araç olarak görülmesinden, Nietzsche’nin “gey bilim-şen bilim” söylemi ile queer incelemesi iç içe işlenmiş.
 
Hepsi farklı üniversitelerde olan bilim insanlarının yaptıkları çalışmaları derli toplu hale getiren Hugh Stevens, bu araştırmalara kaynak teşkil eden kitapları da her konun sonundaki notlar kısmına eklemiş. Aynı zamanda kitabın en son bölümünde kişi endeksi ile kitapların listelenmesi var. Bu da gerekli okumalarda işe yarayabilir diye düşünüyorum.
Gey ve Lezbiyen yazını adlı kitapta Türkiye’de henüz dolaşıma girmeyen tanımları, eşcinsel kültürde kullanılan deyimleri de görmek mümkün. Joanne Wenning de olduğu gibi. Dolabın, “sır” kavramının, lezbiyen- gey iç dünyasına, özel alanına denk gelmesi ve “dolaptan dışarı çıkma”yı ise görünürlük ve açılma olarak tanımlaması.
 
Universty at Buffalo’da İngiliz Dili Ve Edebiyatı Karşılaştırmalı Edebiyat Profesörü olan Tim Dean’ın sözleridir. “İhlalin erotikası ilgili olarak yasa, yasak, sınır ya da tabu olmadan ihlal mümkün değildir. Foucault’un söylediği üzere, sınır ve ihlal sahip oldukları varlık ne yoğunlukta olursa olsun birbirine bağlıdır. Tamamen aşılamaz olsaydı sınır olmazdı. Ya da tersinden bakılırsa göz yanılsaması ve gölgelerden oluşan bir sınırın aşılması manasız olurdu” İhlalin anlamlı olabilmesi için salt teatral olmanın ötesinde bir niteliğe sahip olmalıdır. Hemcins erotik faaliyeti açık açık suç kapsamına girdiğinde, tüm insanlık tarihi boyunca şu ya da bu şekilde olduğu gibi, ihlale dair bir hava her temsiline yakışır. Direnmenin çok daha zor olduğu şey insanın kendi iç sınırların ihlalidir.” Kutsal olanın tam da yasaklanmış olduğunu söyleyen Dean, serbest cinsellik yaşayan eşcinselin cinsel devrimci olduğunu söyler.
 
Kitabın yazarı Hugh Stevens gey kurmacasında normallik ve queer başlıklı bölümde “Amerikan lezbiyen ve gey politikasında ve akademisyen dünyasında 1990’ların başından bu yana bir katagori olarak popülerleşse de, terimin işaret ettiği çalışmaların lezbiyen ve gey kültüründe uzun bir tarihi olduğunu söylüyor. Eskiden bir hakaret olan “Queer” terimi lezbiyenler ve gey erkekler tarafından kendilerini tasvir için kullanılmaya başlandı. Bir benlik tarifi olarak kullanılan Queer, gey ve lezbiyen kimliklerin aykırı ve yıkıcı potansiyellerini yeniden vurguluyor. Stevens, “Ana akım gey ve lezbiyen akımın reddettiği drag, fetişizm, sadomazoşizm ve çarka çıkma gibi öğeleri benimsiyordu” der. Gey ve lezbiyen kültüre dair faklı akımların varlığından söz ederek “radikal sapkın queerler”e karşı “normal gey ve lezbiyen” hikâyelerinden söz ederek bu konudaki yazılan Dennis Cooper’ın The Sluts (2004) adlı kitabını önerir.
 
Ruth Vanita ise seyahattin homoerotiğinde insanlar, fikirler Janrlardan söz ederek İnsanlar seyahat ederken fikirlerinde seyahat ettiğini söyler. Gelişmekte olan ülkelerdeki LGBT hareketleri genelde neo-emperyalizmin tezahürleri olarak görülür. Burada ilginç bir saptama  da vardır. Üçüncü dünya queer halkları akılsızca “gey” ve “lezbiyen” ve “eşcinsel” gibi “birinci dünya” kimliklerini taklit ediyordur. “Sağ kanat olsun sol kanat olsun batıdan ithal olduğu konusunda eşdeştir” der.
Heather Loven’in trans kurmaca ve politikasında ise dikkat çeken kısım lezbiyenlik ve feminizm ile olan ilişkisi konusunda söyledikleri, bu gün Türkiye’de halen sürmekte olan bir tartışmaya da parmak basmaktadır. “Transseksüllerin kadın bedenine tecavüz ettikleri” yolundaki sözler sanırım ayrışmanın en belirgin söylemi olmakta. Bunun dışında gey ana akım hareketlerde de gey- lezbiyen- trans ayrışmasının varlığı “Cinsellik ve toplumsal cinsiyet arasındaki karmaşık etkileşimin lezbiyen-gey- trans hareketler arasındaki gerçek koalisyonun kurulmasının önemine dikkat çekme”ye vurgu yapar.
Bu işbirliği ve koalisyon konusunda ise Jane Garrity ve Tirza True Latimer’in “Queer cinsiyetler arası ortaklık” başlığı konuyu daha da açıyor, bu konudaki kitapları irdeliyor.
 
Son bölümde ise lezbiyen ve gey aşk şiir bölümü var. Richard R. Bozorth’un İngiliz edebiyatında Shakespeare, Walth Wihtman, Gertuda Stein den alıntılarla beslenmiş aşk şiirlerinden örnek okumalar görüyoruz. Adı dile getirilmeyen aşk şiirleri olarak geçen bu bölümde Shakespeare’nin soneleri ironik bir öncül teşkil eder. 17 yy ortalarında kendi zamanında elde edilemeyen sevgiliye duyulan arzunun psikolojik olarak kendini nasıl açtığını incelemede karmaşık araç geliştirmiş Petrarca geleneğine göre yazmıştır. Bu durumda bile Sahkespeare’nin soneleri alışılmışın dışındadır. Edebiyat tarihindeki merkeziliği ve sonelerinin pragmatik aşk şiirlerine dahil olmasına rağmen diğer hiçbir sone sekansı hem erkeğe ham kadına yazılmış lirikler içermezdi. Shakespeare’in genç bir adama yazdığı ve hiç çekinmeden eril zamirleri dişi zamirlerle değiştirdiği ilk 126 soneden birisi olan “Karanlık hanıma” adlı bölümün Shakespeare’nin cinsel yönelimi konusunda kanıt olabileceğini söylüyor.
 
Burada da görüldüğü gibi eşcinsel aşk şiirleri yıllar önce vardı. Fakat reddediş ve yasaklar nedeniyle üstü örtülü olarak yansıdı şiir ve edebiyata.
 
Erotik şiir örneklerinden birisi de Christina Rossetti’in çocuklar için uygun olduğu söylenen Hıristiyan Fablı olan altaki satırlardır.
 
Bahçeye “laura" diye bağırdı
Özledin mi beni?
Gel ve öp beni.
Boş ver morluklara,
Sarıl bana, öp beni, em sıvılarımı
Cin meyvelerinden senin için çekilmiş
Cin posası ve cin çiyi
Ye beni, iç beni, sev beni;
Laura, ilgilen yalnız benimle.
 
***
 
Aslında İlk bakışta ağır bir akademik araştırma gibi görünse de bence bu konuyla ilgilenen herkes için yardımcı olacağına inanıyorum. Lezbiyen ve gey tarihinin bu kadar yeni olmadığını 17 ve 18 yy İngilteresinde erkek erkeğe ilişkilerin, arkadaşlıkların yaşandığı mekânların yasal olduğunu görüyoruz. Almanya ve Fransa’da edebi sayılan bazı eserlerde mekânlar, arkadaşlık, tensel yakınlık tariflenirken açık ve net olmamakla birlikte ipuçlarının izini sürmek isteyenler içinde iyi bir kaynak oluşturacağı inancındayım.
 
Merak edenler için derli toplu bir araştırma kitabı. Pek çok konuda ardıklarınızı verilen referanslarda bulmak mümkün.  Gey ve lezbiyen okumalarına kaynaklık edecek ve bu konudaki açığı gidereceğini düşünüyorum.

Etiketler:
nefret