07/05/2014 | Yazar: Yıldız Tar

Ördeklere ekmek atmanın bile para cezasının olduğu, ‘normal’ geylerin ülkesi İsviçre: Gerdan kırıp çarka çıkalım. Cezası neyse öderim ayol, maksat şanımız yürüsün!

Ördeklere ekmek atmanın bile para cezasının olduğu, “normal” geylerin ülkesi İsviçre: Gerdan kırıp çarka çıkalım. Cezası neyse öderim ayol, maksat şanımız yürüsün!
 
Efen’im malumunuz geçenlerde Avrupa’nın göbeğinden zeytin yemek üzere İsviçre’nin kültür başkenti Basel’deydim. Göçmenlerin düzenlediği bir etkinlikte, Gezi direnişi ve LGBTİ (lezbiyen, gey, biseksüel, trans ve interseks) özgürlük mücadelesi üzerine konuştuk. Gezi’nin Basel halini dinledik, göçmen LGBTİ’lerin sorunlarının çözümleri üzerine kafa patlattık.
 
E, Avrupa’nın göbeğine gelmişken azıcık da şehri turlayalım, Avrupalı lubunyaları bulup iki lafın belini kırayım istedim. Ama olmadı. İsviçre’nin lubunyaları evlenip çoluğa çocuğa karışmış. Sokaklarda ilaç için dahi olsa bir lubunya yok vallahi! Herkes bir normal, bir normal sormayın. İnsan bir gerdan kırma, şehre yeni gelmiş gotik lubunyaya (o ben oluyorum) bir boy gösterme bekliyor. Ama yok anacım, yok!
 
Zırılsız dünyayı başınıza yıkarız!
Sırım gibi delikanlılar gırla. Ama sırım sırım nereye kadar? Sporda mükemmelleştirilmiş bedenler… Maskülenliğin zirvesinde geyler…
 
E tabi benim gibi ilgiye alışkın Ortadoğulu lubunyalar için zor bir deneyimdi. İstanbul’da olsa ya beğendiğinden; ya da öldürmek istediğinden bakardı el alem. Ah ah nerede o nefret dolu bakışlar? Memleketimin nefreti bile bir başka güzelmiş. (Bir haftada göçmen ruh haline transit geçiş yaptım)
 
Nefes almak: kabahat!
Neyse bacılar, meselemiz İsviçre’li lubunyaların sıkıcılığı ve benim koli kesemeyişim değil. İsviçre denen memleket kocaman bir kabahatler ülkesiymiş. Avrupa Birliği uyum sürecinde AKP hükümetinin cilaladığı Kabahatler Kanunu meğer İsviçre’nin steril sıkıcılığının sebeb-i varlığıymış da haberimiz yokmuş.
 
Bizim memlekette kamu düzenini bozmak, çevreyi kirletmek, çığırtkanlık yapmak gibi belirsiz, soyut kavramlar üzerinden özellikle trans kadınlara kesilen para cezaları bütün İsviçre’yi esir almış. Esir almaktan öte göçmenler dışında neredeyse herkes de memnun bu düzenlemelerden.
 
Kutumda büyük yoktur inşallah!
Kabahatlerin ülkesindeki kabahatli tutumlar ise fıkralara konu olacak cinsten vallahi. Benim en sevdiğim kabahat, ördeklere ekmek atmak! Diyelim ki güzelim bir günde fakir mahallen İnstelstrasse’den çıktın, Ren nehri kenarında oturup zengin mahallesi Münstel’i izliyorsun. Yeşil başlı gövel ördek nehirden yanına yaklaştı. Acayip pahalı ekmeğinden (3 frank yani 9 TL) bir parçayı ördeğe atayım da hem iletişmiş olalım, hem de hayvancağızın karnı doysun azıcık dedin. Çat! Ceza. 100 Franklık ceza postası yarın kutunda.
 
Mail filan icat edilmediğinden olsa zaar, posta çok mühim İsviçre’de. Her sabah posta kutuları kontrol edilir, günlük cezalar toplanır. Kutusunda büyük olanın vay haline bacılar! Hele bir de göçmensen, kabahatler kabahatler üstüne… Nasıl ki bizdeki minimal ölçekli Kabahatler Kanunu trans kadınları hizaya getirmek için kullanılıyorsa; İsviçre’de de “barbar, geri kalmış, ezik ve de fakir” göçmenlere medeniyet öğretme aracına dönüşmüş bu sistem.
 
Benim trans bacılarımı hep sürmüşler…
Trans kadınlar demişken, Basel’de o kadar gezdim ama bir çark mekanı bulamadım ayol. Translar genelde Zürih’telermiş. Madisinden bir gacı bulaydım da, erotik Almanca’mla iki kelam edeydim düşlerim de suya düştü. Napayım ben de pratiğimi anarko lezbiyenlerle yaptım: “Was ist deine problem, ha? Was möchtest du machen? Das ist nicht gut!”
 
Neyse ki sokaklarda anarşistlerin yazılamalarını gördüm de azıcık sıla hasretimi giderdim. “Kein friede mit der Polizei” favorim. Polis kimsenin dostu değildir diyorlarmış. Ama bunu derken doğru yazılışı olan Politzei değil de polizei yazılıyor. Neden mi? Çünkü kabahat! Para cezası daha fazla o zaman. Kolluk kuvvetlerine hakaret gibi bir şey oluyor zaar.
 
Tabi benim favori yazılamam, “Mahir was here <3 Melek” Mahir ve Melek’in aşkına selam olsun! Instelstrasse yansın, yıkılsın!
 
Siyasetçiler her yerde aynı
Siyasetçilerin fotoğrafları ise her yerde aynı ayol. Münstel tarafında bir afişteki belediye başkan adayı bildiğin MHP Çorum adayı gibiydi. Ki aday olduğu parti de İsviçre’nin ırkçı partilerinden biriymiş. Vakt-i zamanında 2. Dünya Savaşı sonrası Nazilerin bir kısmı da İsviçre’ye kaçıp saklanmış zaten. Dünyanın parasının merkezi İsviçre’de ne dolaplar, ne dolaplar…
 
Cezası neyse öderiz, yolla postama aşkım!
Kamusal alandan silinen zırıllığın hayal kırıklığını gidermeme ev sahibem yardımcı oldu. Basel’de trans kültürünü Türkiyeli göçmen, hiç de trans olmayan ama ruhu lubunya Adile yaşatıyor vallahi. Bütün entegrasyon zırvalarının altını üstüne getiren bu muhteşem insan, içinde trans taşıyan na-trans kadınlardan. "Entegre olmamı istiyorsanız Alplerde kayak paramı verin" demesinden tutun, ahlaksızlık, yozluk ve düşkünlüğüne kadar Basel’de Tarlabaşı kültürünü yaşatan Adiloş da olmasa vallahi travesti ruhumu unutup, spor salonuna yazılacaktım!
 
Yine de binalarıyla olsun, nehriyle olsun, bahçeleriyle olsun Basel güzel şehir vesselam. Bütün kızlar toplanıp o bahçelerde, sokaklarda şallarımızla, topuklularımızla çarka çıktık mı tam olur. Cezası neyse öderiz ayol, yolla postama aşkım. Maksat şanımız yürüsün!
 
İlgili haber:

Etiketler: yaşam, gezi/mekan
İstihdam