30/05/2011 | Yazar: Selçuk Candansayar

Erkeklerin çok eşli evlilik yapabilmeleri için yasal düzenleme talebinin hem de bir kadından gelmesi çoğu insanı şaşırttı.

Erkeklerin çok eşli evlilik yapabilmeleri için yasal düzenleme talebinin hem de bir kadından gelmesi çoğu insanı şaşırttı. Cumhuriyet tarihinin en önemli genel seçimi diye adlandırılan bu dönemde, dindar bir aile danışmanının umarsız çığlığı kör siyasete kurban oldu.

İşte gerçek yüzleri, demedik mi şeriat istiyorlar, bunların kadına saygıları yok itirazları ile kerameti kendinden menkul din uzmanlarının zavallı ‘erkeğin cinsel ihtiyaçları’ savunusu arasında hemen üstü örtüldü tartışmanın.

Oysa biraz daha yakından, görünenin ardındaki değişimi kavrayacak bir bakış, aile danışmanının nafile çabasının nedenlerini görmeyi sağlayabilir. Üstelik bu değişimin internet sansürü ve Bülent Arınç’ın, Ümit Boyner’e yönelttiği düzeysiz karalama ile ilişkisini de kurmak mümkün olabilir.

İlkin, bir düzeltme ile başlayalım. Evlilik kurumu cinselliğin düzenlenmesi için değil, mülkiyetin yani mirasın kime kalacağını belirleyebilmek amacıyla üremenin denetlenmesi için ortaya çıkmış bir kurumdur. Bu yüzden kısa süre öncesine kadar evlilik cüzdanlarının üzerinde Maliye Bakanlığı’nın adı vardı. Cinselliğin evlilikle sınırlanması ikincildir. Üreme ile cinselliğin birbirine karıştırılmaması gerekir.

Nitekim, tüp bebek teknolojisinin gelişmesinin çocuk sahibi olmak için yapılan kuma evliliklerinin azalttığı, araştırılırsa hemen ortaya çıkabilecek bir değişimdir.

İkincileyin erkek çok eşliliğinin kaynağı olarak ‘erkeğin, bir kadının yetemeyeceği cinsel ihtiyaçları’ tanıtının kullanılması, tam anlamıyla bir züğürt erkek tesellisidir. Örneğin Irak’ta dul kalan kadınlar, bir kadının doyuramayacağı erkek cinselliği için mi evlendirilmek isteniyor yoksa ‘dul kalan kadınların erkeksiz duramayacakları’ korkusundan mı, ne dersiniz?

Dünyanın her yerinde ama özellikle Orta Doğu coğrafyasında erkeklerin kolektif bilinçdışlarında ‘doymak bilmez, doyurulamaz kadın cinselliği” korkusu vardır. İnanmayan, Binbirgece Masalları’na bakabilir. Özellikle Arap kültüründe ‘ne kadar cinsel ilişki kursa da doymayan kadın’ imgesi çok temeldir. Bu yüzden kadının ancak bir erkeğin tahakkümü altına alınarak kontrol edilebileceğine dair bilinçdışı inanış vardır.

Kadının örtüyle kapatılması da onu erkeğin gözünden kaçırmak/ korumak için değil, kadının toplumsal hayata kendi bedeniyle birlikte katılmasını engellemek için gelişmiştir. Örtü kadını erkekten değil, erkeği kadından koruma çabasının ürünüdür.

Çünkü erkeklik, kendisini kadından üstün bulan değil, kadından ölesiye korkan bir cinsiyet kimliğidir.

Arınç, dahil dindar muhafazakarların aklına neden özgürlük deyince sadece ve sadece pornografi geliyor?

Çünkü, istendiği kadar örtünmeye zorlansınlar ya da örtünmeyi seçsinler, örtülü örtüsüz kadınlar her geçen gün biraz daha fazla kendi bedenlerinin, cinselliklerinin ayırtına varıyorlar. Kadınlar örtülü örtüsüz politik hayatın ve kamusal alanın içine daha çok daldıkça kendi özgürlüklerinin farkına daha çok varıyorlar.

Özgürleşen kadın, erkeğin o binlerce yıldır katmerleşen ve bastırıldıkça şiddetlenen ‘doyuramayacağı kadın’ korkusunun daha da artmasına yol açıyor. Arınç, o yüzden Ümit Boyner’e “çocuklarının bile porno izlemesine müsaade eden ahlaksız kadın” çamurunu atmaya kalkıyor, korkusu aklının ve ahlakının önüne geçiyor.

Özgürleşip, her şeye ulaşabilecek kadının sadece pornoya yöneleceği korkusu başka türlü nasıl açıklanabilir? Bu ancak kadının erkek tarafından denetlenmedikçe ahlaksızlığını serbestleştireceği anlayışına sahip olanların endişesi olabilir.

Üstelik mesele pornografi de değil! Kadın özgürlüğü korkusu.

İhtiyaçlarını yüksek sesle söylemeye başlayan kadınları aslında en çok o aile danışmanı görüyordur. Garibim ne yapsın, hemcinslerinin ‘azgınlığına’ tanık oldukça bari inancın şemsiyesi altına girsinler günaha girmesinler diye aklınca bir çözüm bulmaya çalışmıştır.



Etiketler: kadın
İstihdam