17/08/2011 | Yazar: Umut Güner

Türkiye’de LGBT alanında politika yapacak sosyalist arkadaşların, LGBT’nin kendine has dinamiklerini anlamadan, baştan verilen bütün mücadeleyi reddederek kuracakları dil, ne yazık ki bizim için yeni bir dil değil.

2001 yılından beri Kaos GL’nin içinde mücadele etmeye çalışıyorum. 2001 yılında Kaos GL’ye ilk kez geldiğim zaman bir kafesi vardı, kafede üç arkadaş istihdam ediliyordu. Bununla da kültür merkezi ve derginin masrafları karşılanıyordu. Kafe profesyonel bir kafe olmaktan çok dayanışma kültürüyle faaliyet gösteren bir yerdi. Bu esasa göre çalışıyordu herkes. Bir şekilde belediye ile yaşanan sorunlar nedeniyle kafe kapatıldı. Sonrasında 2002 ile 2006 tarihleri arasında gönüllü katkılarla Kültür Merkezi’ni ayakta tutmaya ve dergiyi çıkartmaya çalıştık. Toplasan Kaos GL’nin etrafında olan 30-40 kişilik bir grubun dayanışmasıyla, gönüllü bağışlarla Kaos GL’yi ayakta tutmayı başardık. 2006 yılında ise, finansal açıdan artık gönüllü bağışlarla faaliyetlerimizi sürdüremeyeceğimiz bir aşamada dernekleşmeye ve dernek içerisinde düzenli çalışanlar istihdam ederek projelerimizi hayata geçirmeye karar verdik. Aslında bu karar verme değil, bir adını koyma idi.
 
Ha bu arada, kafenin kapatılması ile Kaos GL partisi yapma önerileri vs. geldiğin de eşcinsel kimliğinin geceye ve barlara hapis edilmesine karşı politika yapan bir grubun barda kar amaçlı bir etkinlik düzenlemesini kabul etmeyen arkadaşlar üzerinden uzunca bir süre parti yapmadık. O süreçte ben ve başka bir arkadaş sanki kişisel parti yapıyormuşuz gibi partileri organize ederek elde ettiğimiz gelirleri Kaos GL’ye bağışladık.
 
Resmi tarihinin her hükümet döneminde yeniden yeniden yazıldığı, yakın tarihin ise öğretilmediği bir ülkede yaşıyoruz. Doğal olarak, her birimiz kendi tarihimizi kendimizden başlatıyoruz ve her birimiz iyi birer tarih yazarı oluyoruz. Tabii işin içine bir de eşcinsel, biseksüel, trans kimlikleri kabul etme ve bu kabul etme sürecinde LGBT örgütlerle kurduğun ilişkileri yeniden tanımlama sürecini de eklediğimiz de iş iyice çığırından çıkabiliyor. Dün hayranlıkla adını andığımız bir LGBT örgütünü bugün “tukaka”  ilan edebiliyoruz. Böyle bir tarih yazımı anakronik olmakla kalmıyor aynı zamanda tarihi istediği gibi eğip bükebiliyor.
 
Toplumsal muhalefet alanında hem sivil toplum, hem projecilik denilen şey üzerine fazlaca tartışılıyor ve farklı yaklaşımlar sergileniyor. Ama öncelikle belirtmek gerekirse Kaos GL sivil toplumu homojen bir olgu olarak ele almıyor. Sivil toplum örgütlerinin toplumsal muhalefetin bileşeni olduğu ölçüde, politik bir söz üretebildikleri düzlemde gerçekten anlamlı bir faaliyet yürüttüğünün bilincinde. Yıllardır ortaya koyduğu pratik ise bunu doğruluyor. Kaos GL hiçbir zaman toplumsal muhalefetle bağlarını koparmadı, aksine bu bağları güçlendirmeye, yeni bağlar kurmaya özen gösterdi.
 
“Kaos GL sisteme ayak uydurdu, kapitalist oldu, eskiden radikaldi şimdi liberal” eleştirilerini dile getirenlerin çoğu aslında neyi eleştirdiklerini bilmediklerini düşünüyorum. Çünkü Kaos GL’nin 2006’dan bu yana hayata geçirdiği projelerin hiç biri “sonradan ortaya çıkmadı” Kaos GL’nin 1994-1995 yılında dergilerin arka kapağında yazılan “yapmak istediklerimizin” ancak onda birini hayata geçirebildik.
 
Bunları hayata geçirirken ise ilkelerimizden ödün vermedik. Kaos GL, yeri yokken, gittiğimiz her kafeden kapı dışarı edilirken de bir mekân ihtiyacımızın her hangi bir parti ya da ideoloji ile organik ilişkimiz varmış gibi algılanmasına izin vermeyecek şekilde bağımsız mekânlarda etkinliklerimizi yapmaya çalışmıştık. Şimdi de aynı şekilde davranıyoruz.
 
Proje mantığının sadece STK ayağındayım. Biz Avrupa Birliği’ne üye bir LGBT örgütünden destek aldığımız için “kapitalist” oluyoruz ama devrimci bir sendika bağlı olduğu Avrupa Konfederasyonu’ndan “hibe” aldığı için “kapitalist” olmuyor. Çünkü hetero erkek sendikayı eleştirmek herkesin harcı değildir, ama Kaos GL’yi anlama çabasına girmeden kolaylıkla hepimiz eleştirebiliriz. Çünkü Kaos GL eleştirilmeyecek kadar erkek ve hetero değildir.
 
Projeyi nasıl hayata geçirdiğiniz çok önemli, Kaos GL’nin bugün en fazla fon aldığı alan Web sitesi ve Homofobi Karşıtı Buluşma. Geçen sene web sitemize 1 milyon farklı bilgisayardan insan girmiş ve Homofobi Karşıtı Buluşma kapsamında 15.000’e yakın yayın dağıtılmış. Bunlar için belli sosyalist örgütlerin çiftliğine dönüşmüş “devrimci” sendikalar ve odalar finansman sağladı da biz mi hayır dedik?
 
“Projeci” eleştirisi sivil alanda, proje almak için kurulmuş sivil yapılar için söyleniyor, Kaos GL gibi örgütlenme sürecinin bir aşamasında projeyi araçsallaştıran bir yapı için projeci eleştirisini getirdiğinizde Türkiye’de projeci olmayan bir dernek kalmayacaktır.
 
Kaos GL 2006 yılında proje yürüten bir yapıya dönüşmesi noktasında bütün iğneleri Kaos GL’ye batırmanın sadece günümüzü kurtarmak dışında bir işe yaramayacağını düşünüyorum. LGBT hareket diğer hareketlerden farklı olarak sorduğun soruya ilişkin özeleştiri vermek zorunda kalmadığın, her şeyi eleştirebildiğin bir hareket. Bir an için Kaos GL’nin arkadaşların iddiaları gibi bütünüyle sisteme entegre olduğunu farz edelim, peki, Kaos GL’nin “sisteme ayak uydurma”sında, bugün Kaos GL’yi kapitalist diye nitelendiren arkadaşların hiçbir payı yok mu, ilk taşı atacak kadar hepsi masum mu? Örneğin 2 TL, 3 TL aidat öderken, elektrikçiye elektriği kesme diye yalvarırken bu arkadaşlar nerdeydi?
 
Geçen sene Homofobi Karşıtı Buluşma’da Kaos GL ile birlikte Antimilitarist Forumu düzenleyen anarşistler, “fonlarla” bu işi yapmak istemediklerini dile getirdiler ve bir dizi dayanışma eylemi gerçekleştirerek Antimilitarist forumu gerçekleştirdiler. Pek ala Kaos GL’ye farklı bir yol, yöntemle de etkinliklerin yapılabileceğini ve dayanışarak göstermek mümkün, bu arkadaşlar neden bunu yapmıyor?
 
Homofobisinden kıl aldırmayan sol’un kendi hetero erkekliğini sorgulamadan, LGBT örgütlere yönelttikleri kapitalist eleştirisini bir dereceye kadar anlayışla karşılamak mümkün. Ancak sosyalist LGBT arkadaşların sosyalist LGBT kimliklerini sadece LGBT örgütlerin kapitalist olmaları üzerinden dile getirmeleri sadece sosyalistlerin homofobilerine yağ sürmenin ötesine geçmez.
 
Kaos GL’nin 1 Mayıs meydanına çıkmasıyla birlikte sol homofobisi ve transfobiyle yüzleşmeye başlamışken, solun erkekliğini sorgulanacağı bir süreçte, heteroseksizmini ve erkekliğini sorgulayan solcu arkadaşlarla sosyalist LGBT’lerin getirdiği eleştirileri uzun uzun tartıştık. Sosyalist LGBT arkadaşların, sosyalist heterolardan farklı bir yerden cümlelerini kurmalarını beklemek ya da istemek ayıp olmasa gerek.
 
Kaos GL’nin kapitalistlerin oyununa geldiğini ve yanlış bir yolda olduğunu düşünen arkadaşlar, solun, kadın mevzunu algısına paralel bir algı ile LGBT mevzuunu algılıyor olabilirler mi? Kendine benzemeyen hiçbir şeyi “makbul” görmeyen bir siyasi gelenekten gelen bir toplumsal yapıda “bağımsız” olmayı politik bir tercih olarak kuran bir yapıyı “sistem içi hareket etmekle” suçlamak da bizim geleneğimiz de bir yer tutuyor.
 
Kapitalist ve sisteme ayak uydurma eleştirisinin arkasında yatan bir diğer neden ise, LGBT örgütlerin, aktivistlere “tek tip yoldaş” tipini dayatmamasından kaynaklanıyor, gey mekânları, pembe sermayenin tuzakları olarak görüp reddetmek gerektiğini ve bunu reddetmeyenlerin hepsinin de sisteme entegre olduğunu iddia etmek LGBT realitesine sekter bir şekilde yaklaşmanın sonucudur.
 
Sivil toplum örgütleri pek tabii ki -burada herhangi bir anlam yüklemeden, işleyiş yasalarına atıfla- sistem içinde mücadele ederek yollarına devam ediyorlar. Peki, Kaos GL’yi ve diğer örgütleri liberal, kapitalist olmakla suçlayanlar, kendilerinin sistem dışı olduğu noktasından hareketle Kaos GL’yi eleştirenler ne yapıyor acaba? Kaos GL’yi gey barlarda parti yapmakla eleştirirken, tanışma partilerini barda organize etmenin yaman çelişkisini birileri hepimize altı yaşında bir çocuğa anlatır gibi anlatabilir mi?
 
Tabii ki herkesin getirdiği eleştirilerde haklı oldukları yerler mevcut. Ancak Türkiye’de LGBT alanında politika yapacak sosyalist arkadaşların, LGBT’nin kendine has dinamiklerini anlamadan, baştan verilen bütün mücadeleyi reddederek kuracakları dil, ne yazık ki bizim için yeni bir dil değil. Bu dili kuran hiçbir yapı getirdikleri eleştirilerin dışında farklı bir alanda farklı bir pratikle var olamadı. Ve akıllardan çıkarılmamalıdır ki bugün Türkiye’de yükselme eğilimde olan toplumsal muhalefet içerisinde LGBT bireylerin görünür olmasını sağlayan sürecin inşasında en büyük katkıyı Kaos GL yapmıştır. 

Etiketler:
nefret