05/10/2009 | Yazar: Kaos GL

Türkiye'nin yegâne eşcinsel dergisi Kaos GL, 15 sene önce Ankara'da dünyaya geldi; hem muhalif, hem eşcinsel bir yayın olarak siyah beyaz fanzinden renkli matbaa çıkışı yıllarına geçti.

Türkiye'nin yegâne eşcinsel dergisi Kaos GL, 15 sene önce Ankara'da dünyaya geldi; hem muhalif, hem eşcinsel bir yayın olarak siyah beyaz fanzinden renkli matbaa çıkışı yıllarına geçti. Poşete sokulduğu da oldu, toplatıldığı da... İki Kaos GL emektarı anlatıyor...
 
1993’ün Ankara’sında, üç eşcinsel genç ‘Ne yapmalı?’ diye kafa patlatmaya başlar. İnternetin esamisi okunmazken, eşcinsellik külliyen ‘sapkınlık’ olarak algılanırken, mevzunun ekranlarda, gazetelerde ‘haklar’ açısından yer bulması mümkün değilken, ilk fotokopiler çıkar ortaya. Önce 12 sonra 16 ve 28 sayfalık bir fanzin: Kaos GL. Eşcinseldirler, politiktirler, söyleyecek sözleri vardır ve örgütlenmenin önünü tıkayan kirli havayı dergi çevresi olarak aşmaya çabalarlar.

1994 Eylül’ünde 200 kadar baskıyla çıkan derginin sekizinci sayısının ardından, onlara Express dergisinden selam gönderen Yıldırım Türker’in cümlelerini hatırlatmak en güzeli:
‘Bir avuç öfkeli genç, Ankara akşamlarında birbirlerinin evlerinde toplanıp heyecanla dergiyi hazırlayışlarını görür gibiyim. Tartışıyorlar, bağrışıyorlar, gülüşüyorlar ve Türkiye Cumhuriyeti’nin loş tarihinde ‘kendileri’ gibi olmanın cüretkâr öyküsüyle bir gedik açıyorlar. Fotokopiyle çoğaltılmış bir on altı sayfa, bu topraklarda yüz yıl sonra da kendi cinslerinin aşkına sığınacak, o aşkla ayakta duracak kadın ve erkeklerin hayatında bir dönüm noktası olarak anılacak.’

1994’ten beri ayakta Kaos GL, en başından beri ‘Eşcinsellerin kurtuluşu heteroseksüelleri de özgürleştirecektir’ şiarları; Kürt meselesi de dertleri, militarizm de, cinsiyetçilik de... Geçtiğimiz günlerde 15’inci yaş gününü kutladı, 15’ine gelene kadar da üç yasaklama gördü geçirdi. Fanzin döneminde kayıtsız olduğu için hakkında dava açıldı. Kayıtlı dergi formatına geçer geçmez, yan yana otururken görülen erkek fotoğraflarının eşcinselliği özendirdiği gerekçesiyle poşete sokuldu (Aynı dönemde TBMM Kütüphanesi’ne de alınmış dergiden, yani meclis kütüphanesine giren ilk poşetli dergi olarak da tarihe geçmiş durumda). Pornografiyi tartışmaya açtığı Temmuz-Ağustos 2006 sayısıysa pornografik bulunarak toplatıldı. 15’inci yaş günü mumlarını üflemeden önce dergiden Umut Güner ve Barış Sulu ile birlikteydik... 

Kaos GL 94’te nasıl bir ortama doğdu?
Umut Güner: Türkiye’de eşcinselim diyen insanların yeni yeni konuşmaya başladığı bir dönem. Yeşiller parti kurma girişimindeydi, eşcinseller orada ilk defa konuştu ama bu örgütlü bir şeye evrilmemişti. Bir eşcinselin başka bir eşcinseli bulma ihtimali yoktu.
Barış Sulu: Dergi üzerinden insanlar iletişime geçiyordu, mektup arkadaşı oluyordu.
Umut G.: Türkiye’de kültür-sanat dergisi bile olsa medya tekelinin dışında var olmanın çok zor olduğunu düşünürsek, buna rağmen yaşayan dergilerden biri. Heteroseksüel bir öğretmen arkadaşımız ilk maaşını vermişti dergiye. İki dağıtım ağı var, bizim gibi küçük medya organizasyonlarının karşılayamayacağı yüksek meblağlar istiyorlar.
Barış S.: Tabii hâlâ evine, yurda götüremeyen arkadaşlar var. Derneğe gelip okuyanlar var.
Umut G.: 15 sene önce birinin kendine gey demesinin önünde çok ciddi engeller vardı. Kütüphanelerden, yaygın medyadan eşcinsellikle ilgili bilgiye ulaşamıyordun. Kaos GL, bu bilgi açığını kapattı. Ama okuyucu kitlesi sadece eşcinseller değil. ‘Eşcinsellerin kurtuluşu heteroseksüelleri de özgürleştirecektir’ derken, heteroseksüellerin de homofobinin mağduru olduğunu söylüyoruz. Heteroseksizmi, homofobiyi, cinsiyetçiliği, militarizmi eleştiren, bu anlamda da politik bir dergi. Ama insanın ‘Ben eşcinselim’ deyip bunu okuması zor ne yazık ki. 

‘Şanslı azınlığa’ ulaşma gibi bir durum mu?
Umut G.: Kendini görmenle ilgili. 96’da üniversiteli bir çocuğa âşıktım, herkese söylüyordum. Barış bana Kaos GL dergisini verdiğinde, bu dergiyle işim olmadığını söyledim. Bir insanın kendini adlandırmasıyla başlıyor ya her şey, cinsel yönelimini kabul ettiğin noktada, tırnak içinde kullanıyorum, şanslı olabiliyorsun ve dergi hayatına girebiliyor.
Barış S.: Eşcinsel kelimesini ilk defa 95’te duymuştum. Denizli’de bir kitapçıda gördüm. İki tane öpüşen erkek vardı kapakta. Kitapçıya gidiyorsun, iki öpüşen erkek görüyorsun. 15-16 yaşındasın. O zaman internet diye bir şey de yok...
Umut G.: Artık en azından yok sayamıyorlar. Eskiden Zaman gibi bir gazete eşcinsellikle ilgili hiçbir haber yapmıyorken, 2003’te ilk haberi yaptı. ‘Eşcinseller neden evlenmemeli’ diye tam sayfa bir şey yaptı. Artık inkâr edemiyor. Derginin kurulduğu dönemdeki insanlara çok şey borçluyuz, çünkü bu dergi hata yapmadı. Kaos 1994’te de militarizmi dert ediyordu, şimdi popüler bir konu, herkes anti-militarist oldu. 96’da ilk defa ‘Eşcinsel ve travesti cinayetleri politik cinayetlerdir’ dedik. 15 sene ayakta kalabilmek çizginden ödün vermemekle ilgili. 

Derginin aileler üzerinde etkisi oldu mu?
Barış S.: Aileye açılma sürecinde, dergiyi ‘Böyle insanlar var, sadece ben değilim’ diyerek kaynak gösterebiliyorsun. Ya da açılamayan, görünür bir yere dergiyi koyuyor. 

Yurtdışındaki eşcinsel yayınlarla kıyasladığınızda nerede görüyorsunuz kendinizi?
Barış S.: Avrupa’daki birçok dergi reklam alabiliyor, en basiti. Bir de Türkiye’deki ortam da daha politik. Orada eşcinsel futbolcular da açılıyor artık, biz daha başka bir yerdeyiz.
Umut G.: Türkiye eşcinsellik konusunda, insan hakları konusu da aynı ya, Avrupa’nın 60’larını, 70’lerini, 80’lerini, 90’larını 2000’lerini yaşıyor ve hepsini birden yaşıyor. Dergi de bunları yaşıyor. İnsanlar bara alınmıyor, sokakta yürümelerine izin verilmiyor. İngiltere’de 70’lerde iki erkek öpüştüğünde hapse atılıyordu, şimdi İstanbul’da sokakta yürüyen transseksüellere para cezası kesiliyor. Bu alanda dergi yapmaya çalışıyorsun. Bir de okuyucu diyor ki, ‘Hayatım zaten çok kötü, sürekli bana burada bu oldu demeyin.’ Derginin en önemli mesajı, ‘Her şeye rağmen hayat devam ediyor’. Haftada bir arkadaşın öldürülüyor, insanlara ‘Güçlü olmak lazım’ diyorsun. 

Tüm bu konuştuklarımızı bıraksak bir yana ve sorsak; Kaos GL’nin adını ilk kez duymuş bir eşcinsel bu dergiyi neden okusun?
Barış S.: Kendine açılma sürecinde çok çok yararı olacaktır. Hâlâ sadece kendisinin olduğunu düşünen insanlar var.
(Bu esnada masamıza genç bir kız yanaşıyor ve sözü alıyor) ‘Lisedeydim, ablam bir gazete kupürü kesmiş. Lezbiyen grubu sözü geçiyor. Bir ilçede yaşıyorum. Ablama bahsetmiştim, böyle bir şeyler hissediyorum diye. Kaç gün o kupüre baktım. O kadar önemli ki, lezbiyen kelimesi geçiyor, durup durup bakıyorum...’
Umut G.: Homoseksüel kelimesini Meydan Larousse’da görmüştüm, annemler yokken okuyordum. Ortaokuldaydım. ‘Ben buyum işte’ diyordum, rahatlıyordum. İnsanın yalnız olmadığını fark etmesi,    bu insanların gündemini öğrenmesi için yolunun  dergiden geçmesi gerekiyor. 

15’inci yaş günü dileğinizi de alalım.
Umut G.: 30’u göreceğimiz kesin ama 60’ı görmek istemiyoruz. Gerek kalmasın. Başka bir şeye evrilsin.
Barış S.: İnsanlar ‘Ben neden böyleyim?’ buhranlarıyla uğraşmasın...
Umut G.: Kaos sözcüğü, hiçbir şeyin başka bir şey üzerinde egemen olmadığı bir dünya düzenine gönderme yapıyor. Dergide de onu istiyoruz, insanların cinsel yönelimleri yüzünden sorun yaşamadıkları bir dünya... Yani kaos olsun ama Kaos GL olmasın...

Röportaj: Bahar Çuhadar
Fotoğraf: Muhsin Akgün

Etiketler: medya
İstihdam