02/05/2011 | Yazar: Emre Korlu

Hep adım duyulsun istedim 'Aysel' Aysel Gürel'in adı.

Hep adım duyulsun istedim 'Aysel'
Aysel Gürel'in adı.
Soyadımızın yanı sıra diğer yönlerimiz hep farklıydı. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nin yakınından yalnızca müşteri ararken geçtim. Şiir ile aram, yazdığım tüm şiirler bir sobanın karanlığına karıştığında bozulmuştu; bir daha da şiir yazamadım. Öğretmen olmak çok istedim fakat yatılı okullarda okumak ellerimi titretmeye başlamıştı ve soranlara 'Lise terk' demek zorunda kaldım. Ünzile adlı şarkıyı Sezen Aksu'nun yorumuyla dinlerken, Ünzile'nin bile benden şanslı olduğunu düşündüm.
 
Dilim döndüğünce söylüyorum; ben bir fahişeyim. Bana 'Sen ağlama dayanamam' diyen kimse olmadı, sonra bende zamanla ağlamayı unuttuğumu fark ettim. Bir eve yerleştim; arkadaştan, ondan bundan borç aldıklarımla depozito ve üç aylık kira bedelini yaşadığı coğrafya'yı unutmuş gibi yüzüme bakan kadının eline uzattım.

'Merak etme eve müşteri almam, söz' dediğimde ona üç aylık kira parasını işaret ediyordum.

***
Gazete kağıtlarını yere serip üzerine kıyafetlerimi yaydım artık yatağım hazırdı. Bir süre böyle idare etmem gerekiyordu çünkü henüz işe çıkmamıştım. O gece şu ortasında krema olan sandviç bisküvilerle karnımı doyurmaya çalıştım. Çantamda çabuk bitmesin diye hızlı hızlı okumaktan kaçındığım, Aysel Gürel'in 'Senin için Sana değil' adlı şiir kitabı duruyordu. Kitabı ellerimin arasına aldığım gibi  birkaç şiiri bağırarak ve içimdeki platonik aşkları öldürerek okudum.
 
Sabahın erken saatlerinde çocukların sesiyle uyandım; okula gidiyorlardı. Perdesiz pencereden onların hızlı adımlarını izledim. Apartmanda bir transseksüel varmış dedikoduları ortalığı sardığında, okul dönüşü çocukların evimin içine baktıklarını gördüm artık ünlü biri olmuştum.
 
Kapı zili üzerine 'Aysel' yazılı olan kağıdı yapıştırdım.  Bu daireye taşınmadan önce onun bunun evinde kalan bir fahişe için bu çok güzel bir başlangıçtı; hayatımda ilk kez herkesin göreceği bir yerde adım yazılıydı. 'AYSEL'

***

Yatılı okulda kalıyoruz bir odada istiflenmiş gibiyiz.Ben içimdeki kızı büyütüyorum. O zamanlar ailemden kimse beni arayıp sormuyor. Oraya bırakıldım çünkü bu babamın katil olmaması için şarttı. Oraya bırakıldım çünkü gözden uzak olmalı, sıkı denetimle yaşamalıydım.
 
Hiç arkadaşım olmadı.

Psikolojik sorunlarına engel olamayan çocukların hırsızlığına tanık oldum. Soğuk su ile duş almak zorunda kaldığım zamanlarda 'Sesimi çıkaramadığım' tecavüzlere rağmen hiçbir tutanakta geçmedi adım. Çünkü orada hiç kimse 'Aysel' i umursamazdı. Orada ve bilmediğim başka yerlerde Aysel, Ünzile kadar şanslı olamazdı.
 
***
İstanbul’daki bu eve gelene kadar birçok adamın salonundan yatağına geçtim. Çoğu zaman bu olur, bir kişiyle anlaşırsınız fakat gittiğiniz mekanda birkaç kişi daha karşılar sizi. Ruhunuza ve bedeninize aldığınız darbeler yetmiyormuş gibi tek kişi parası ödenir ve diğerleri yere damlattıkları spermleriyle çekilip giderler. Çoğu evlidir; çoğu nişanlı, çoğu asker, çoğu bir halta yaramaz... Kimlikleri hakkında bilgi alamazsınız. Oysa ben yatılı okulda bana tecavüz edenlerin hüviyetlerini biliyordum.
 
Sustum. Konuşmadım.
 
Kapı zilinin üzerinde artık 'AYSEL' yazıyor. Babam gelmiş gözlerinde yatılı okuldan kaçan bir öğrencinin haline inşa edilmiş bir öfke. Karşısında ben; uzun saçlarım, tırnaklarım ojeli...  Hiçbir şey onun bende bıraktığı gibi değil.

Kapı zilinin üzerinde 'AYSEL' yazıyor. Kıyafetlerim yatağım, onların üzerine düşmüş o şiir kitabı. Gözlerim kapalı.

***

Dilimde Aysel Gürel'in şiirinden bir dörtlük;
 
Sessiz kıvrıldım, tenime sarıldım.
Hani ya aşk çok güzel, her şeyden güzeldi.
Bu gece ilk defa kendime türkü söyledim.
Bir yanık türkü annemden kalan.


Etiketler: yaşam
İstihdam