03/09/2009 | Yazar: Kaos GL

"Eşcinseller bedelini ödedikleri sürece saygın, bedelini ödedikleri sürece haklara sahip ve bedelini ödedikleri sürece eşitler."

"Eşcinseller bedelini ödedikleri sürece saygın, bedelini ödedikleri sürece haklara sahip ve bedelini ödedikleri sürece eşitler."

Ufuk Kuzey, 9 yıl önce eşcinsellerin kovulmasını ele alırken, Aralık 2000 tarihli Kaos GL Dergisinde, sorunu, "hepimiz, fark etsek de etmesek de karantina altında yaşıyoruz" diye değerlendirmişti...
 
Geçenlerde Olympic Voyager gemisiyle Kuşadası'na gelen yüzlerce Amerikalı ve Avrupalı turist, eşcinsel oldukları için sınırdışı edildi.
 
Olayı takip edemeyenler için kısaca özetlersek, Kaliforniya merkezli "RNS Gey Kulübü"nün bir organizasyonuyla Kuşadası'na gelen 833 eşcinsel turist, Efes Antik Kenti'ni gezmek üzere tur otobüslerine binerek Selçuk'a doğru yola çıkar. Ancak, turistlerin Efes harabelerini ziyaret etmelerine kaymakamlıkça izin verilmez. Turistler polis eşliğinde gerisin geriye gemilerine dönmeye zorlanır. Tura katılmayarak gemide kalan turistlerin Kuşadası çarşısına inmelerine de Gümrük Müdürlüğü tarafından izin verilmez. 833 turist, sadece eşcinsel oldukları için sınır dışı edilir ve gemi Rodos'a doğru yola çıkar. Kuşadası esnafından yaklaşık 200 kişi durumu protesto etmek amacıyla bir gösteri yapar. Durumdan, "uzak bir köy"de olduğu için son anda haberdar olan Sayın Bakan ise gemiyle bağlantı kurarak  rotayı İstanbul'a çevirmeyi başarır. İstanbul'da olağanüstü güvenlik önlemleri ile karşılanan turistlere bir güvenlik ordusu eşlik eder.
 
Bu olay, basit bir alt okumayla bile "medeni" toplumların ve "demokratik" sistemlerin karanlık yüzüne ayna tutuyor. Kırkpınar güreşleri sırasında İçişleri Bakanlığı tarafından çıkarılan "eşcinsellerin topluca dolaşmaları"na yönelik bir genelge bu kez karşımıza Kuşadası-Meryemana ekseninde dikiliyor. Genelge, hatırlayacağınız gibi bu yılki Kırkpınar güreşlerine izleyici olarak katılmayı planlayan eşcinsel gruplara yönelik olarak çıkarılmıştı ve "milli değerleri, örf ve ananeleri korumak" ile başlayan bir dizi klişe argüman ile destekleniyordu. Ancak  argümanlar kimden neyi koruduğumuz konusuna bir türlü açıklık getirmiyordu. Getiremiyordu, getiremez de...

Çünkü genelgenin kökeni bir dizi önyargıya dayanıyor. Hadi bu konuyu geçtik diyelim.
Kırkpınar'dır falandır filandır, ayıptır ayıp olmasına ancak kolu kırdık yen içinde bıraktık diyelim... Peki ya Kuşadası'ndaki saçmalığı ne ile açıklayacağız? Meryemana kutsal bir mekânsa, bu kutsallığı resmi dinini İslamiyet olarak saptayan bir sistem mi koruyacak? Hem de kendi inanç sistemlerinin haccı olan bu mekânı ziyaretleri önlenen Amerikalı ve Avrupalı turistler karşısında? Bu yaklaşımdaki saldırgan tavır tüylerimi diken diken ediyor. Bir araya gelerek  yağlı güreşleri izleyecek ya da Efes Antik Kenti'ni ziyaret etmek isteyen eşcinseller sistemin neresine çomak sokmaktadır ki tepki neredeyse bir çeşit cadı avına dönüşmektedir? Nasıl bir eşcinsel portre toplumun bilinç dışından bu kişilere sırıtmaktadır ve bu gülümsemede o kişiler neler görmektedir?

Çok da zorlamaya gerek yok elbette ki... Çok uzaktan baktıkları "eşcinsellik" fotoğrafında, sapıkça cinsel eğilimler içinde olan,  sadece seks ile ve seks için yaşayan, "bulaşıcı" bir hastalıktan muzdarip, ahlaksız insanlar onlara bir kuru kafanın ifadesiyle gülümsüyor. İçinde yaşadığımız sistem şu aşamadan sonra görüntüde  paçayı kurtarmak için ne yaparsa yapsın bir kez şapka düşmüştür ve kel görünmüştür. Kimse temel insan haklarından, eşitlikten, farklı renklerin harmonisine dayanan demokratik bir sistemden gönül rahatlığıyla söz etmesin.

İşin bir de durumu protesto eden Kuşadası esnafı tarafı var tabii... İşin esnaf tarafı bir yandan da turu düzenleyen "RNS Gey Kulübü" ile birleşiyor. Nasıl mı? Kazanç bazında. Kapitalist pazar bazında. Pastadaki yeni "eşcinsel" hedef kitlenin oluşturduğu ağız sulandıran dilim bazında.

Kuşadası esnafı, bir süredir bekledikleri ve kârlı bir satış yapmayı planladıkları bu kafileyi çarşıya sokmayan sisteme karşı protesto düzenliyor. Kuşadası esnafının da, Kuşadalılar'ın da, Türkiye'nin diğer illerinde yaşayan pek çok insanın da temelde sadece eşcinsel oldukları için sınır dışı edilen insanlarla ilgili ciddi rahatsızlıkları yok. Bugüne değin hiçbir esnaf grubunun eşcinsellere yapılan haksızlıkları protesto ettiklerine tanık olmadık. Bırakın esnafları, öğrencileri, memurları, dernekleri, vakıfları ve diğer sivil toplum örgütlerini de...  Kuşadası esnafının güdümlü hoşgörüsü, toplumsal çifte standardımıza ve toplumsal ikiyüzlülüğümüze işaret ediyor. Kişisel çıkarlarımız söz konusu olduğunda, "örf, adet, gelenek " üst başlığıyla ifade ettiğimiz önyargılarımızı tedavülden kaldırabiliyoruz. Mükemmel... Altın yumurtlayan bir tavuk yumurtladığı sürece kümeste kalmayabilir. O zaman dilimini bizimle, evimizde, otelimizde, gezi alanlarımızda, ticarethanelerimizde geçirebilir. Hele bir yumurtlasın bakalım sonrası Allah kerim...
 
İşin bir de global yönü var tabii. Onu da RNS ya da POP, PPM, TNT ya da adı her neyse geylere özel servis sunan kurumlar üzerinden görebiliyoruz. Şöyle ki: Geyler bir süredir Amerika ve Avrupa pazarı için yağlı bir lokma durumunda. Çünkü oralarda da kişisel özgürlük Türkiye'deki kadar olmasa da geyler için satın alınabilir bir şey. Doğuştan sahip olunabilir bir şey değil. Ne kadar çok kazanırsanız farklılıklarınız nedeniyle başınıza gelecek sorunların oranı o derecede azalır. (Örneğin eğer Bülent Ersoy'sanız televizyonda ezan okuyabilir, çocuk emzirebilir, gelin olabilir, gerdeğe girebilir, başörtüsü takarak ibadet edebilirsiniz ve kimsenin de manevi duyguları bundan dolayı incinmez. Eşcinsellik konulu bir yazıda kendisinden söz ettiğim için özür dilerim) Bu nedenle eşit yaşamayı tercih eden geylerin çoğu kez mecburen yaşam standartları yüksek. Üstelik evlilik, çocuk ve aile kavramlarına uzak olduklarından alım güçleri de aynı oranda yüksek. Modayı, teknolojiyi, seyahati, en genel ifadesiyle tüketimi seviyorlar. Buna bir de "alt kültür" olmanın özel psikolojisini eklediğinizde, sistem için özel ve ağız sulandırıcı bir hedef kitleye dönüşüyorlar. Turu düzenleyen "RNS Gey Kulübü", bu işi yapan pek çok benzerlerinden biri. Ve eşcinsel müşterileriyle olan ilişkisi Kuşadası esnafından daha farklı değil. Amerikan toplumunun sokaktaki adam bazında hâlâ ne kadar homofobik, farklı renkler konusunda Türkiye'dekileri aratmayacak ölçüde çifte standartlı olduğunu hatırladığımızda, RNS gibi gey kulüplerinin varlık nedenini anlamamız da kolaylaşıyor. Eşcinseller bedelini ödedikleri sürece saygın, bedelini ödedikleri sürece haklara sahip ve bedelini ödedikleri sürece eşitler.

Bundan bir süre önce Kuşadası kıyılarına turistik bir gemi yanaştı. İçinde kim olduklarını, ne olduklarını bile tam olarak bilemediğimiz bir grup insan vardı. Bu insanların bize ahlâki bir hastalık bulaştırma ihtimali vardı. Bizi dejenere edebilir, taşıdıkları hastalığın kurbanı kılabilirlerdi. Bu nedenle onları karantinaya alarak bir başka kıyıya gitmeye zorladık. Sonra "elalem ne der?" diye utanarak onları bir başka limanımıza davet ettik. Özürler diledik. Kırmızı halılar serdik önlerine. Küçücük çocuklara sundurduğumuz lokumlarla şirinlik yaptık. Çünkü prestijimiz, girmeyi düşündüğümüz Avrupa Topluluğu ve dünya turizm pastasındaki payımız tehlikeye girmişti. Bu olay özelinde biz, sokaktaki insan, Allah'a şükür(!) eşcinsel olmadığımız için çoğunluğa dâhildik. Bir grup insana uygulanan engizisyon kararları bizim dışımızda bir yerlerde uygulanmıştı, demek ki sanaldı. Ancak gün geçmiyor sessiz kaldığımız sistem bizim de içinde olduğumuz bir grubu azınlık kılmasın. Ortadaki sorun eşcinsellerin değil, kendini onlardan ayıran herkesin sorunudur. Ortadaki sorun, eşcinsellerden değil, "farklı" olana baktığında gözleri kamaşan ve batma hissi duyan bir miyop astigmatın şık durmayacağını düşündüğü için gözlük takmayı reddederek karanlıkta oturmayı tercih etmesinden kaynaklanmaktadır. Ortadaki sorun hepimizin fark etsek de etmesek de karantina altında yaşıyor oluşumuzdadır.
 

Etiketler: yaşam, siyaset
nefret