11/06/2012 | Yazar: Yıldız Tar

Bütün muhalif Kürtlerin ve Kürt Hareketi’ni destekleyenlerin tutuklanmasına alışır hale geldik. Güne bir başka operasyona haberi ile başlamak rutinimiz oldu artık.

Süregiden davaların coğrafyasında yaşıyoruz. Muhaliflerin birer birer tutulandığı, haklarında hiç bitmeyen davaların açıldığı bir coğrafyada. KCK, Devrimci Karargah gibi ne olduğu belirsiz, sonsuza uzayan bu yüzden de bir heyula gibi üzerimize çöken davaların coğrafyasında.
 
Bütün muhalif Kürtlerin ve Kürt Hareketi’ni destekleyenlerin tutuklanmasına alışır hale geldik. Güne bir başka operasyona haberi ile başlamak rutinimiz oldu artık. Öyle ki tek tek isimlerden bahsedemez haldeyiz. Devlet olanca terörüyle muhalefeti bastırmaya, muhaliflere gözdağı vermeye devam ediyor. Devlet’in kadir-i mutlaklaştığı, kibrinin herkesi yok etmeye çalıştığı bu iklimde, mücadeleye devam etmenin önemi bir kez daha anlaşılıyor.
 
KCK davası denen hukuk faciasına Pınar Selek de dahil edilmeye çalışılıyor. Kendi mükemmel aklını işleten devlet, önceden tek tek davalardan aldığı bizleri şimdi tek bir çatı altında topladı. AKP adına devlet denen baskı ve şiddet organını, kepçesiyle hepimizi bir yere toparlayıp öğütmeye çalışan bir makinaya benzetti.
 
7 mayıs’ta Doğan Haber Ajansı’nın (DHA) geçtiği haberi (http://www.dha.com.tr/kck-saniginda-pinar-selek-notlari-son-dakika-haberi_323557.html ) okuduğumuzda Pınar Selek’in de KCK davasına bağlanmaya çalışıldığını görüyoruz. Mısır Çarşısı’nı bombalamak gibi aslı astarı olmayan bir iddia ile sindirilmeye çalışan Pınar’ın davası, TC’nin elinin nerelere uzandığını bizlere göstermesi açısından çok önemli bir yerde duruyor.
 
1998’te Selek’in başına örülmeye çalışılan aynı çorap (devletin elinde çok fazla çorap kalmadı herhalde ki başa sardı kendini) bu kez İstanbul Üniversitesi öğrencisi iki kadın öğrencinin üzerine örülmeye çalışılıyor. Ahmet Saymadi’nin çok doğru bir şekilde yeni Pınar Selek davası dediği (ilgili yazı için bkz: http://bianet.org/bianet/bianet/138715-yeni-pinar-selek-davasi) dava ile Emel Çetin ve Raziye Ay yargılanmaya çalışılıyor. Bombacı kızlar yakalandı haberleri ile Emel ve Raziye’nin tutuklanması meşrulaştırılmaya çalışılıyor.
 
Biz bu tarz kampanyalara çok alıştık. 98’de Pınar’dı, şimdi Emel ve Raziye. İsimler değişiyor ama değişmeyen tek şey Kürtlere ve devrimcilere dönük baskı oluyor.
 
Boğaziçi Üniversitesinde bir grup öğrenci Barış ve Adalet Haftası düzenlerken okula büyük bir labirent inşa etmiştik. Adına Yüzleşme Labirenti dediğimiz bu labirente, TC katliamlar tarihini sığdırmaya çalışmıştık. Katliamlar ve tutuklamalar sığmadı labirente elbette. Ama o labirentten bize “Adalet yoksa barış da yok!” talebi kaldı. O labirentte demokrasinin kaleleri cezaevleri için “Adına, ulus devlet dediğimiz, sınırları kendinden menkul zor aygıtı bu sınırları/bölünmez bütünlüğünü, tekliğini, erkekliğini, dilini, dinini, bayrağını, sermayesini korumak için cezaevlerini inşa eder önce. Varlığının tekliğini tehdit eden herkes, toprağında büyüyen bütün ayrık otları, direnişin ateşini bir yerlerde yakanlar, ateşi taşımakta ısrar edenler… Hapishaneler tarihi, Türk modernleşme tarihinin “özgürlük” ve “yaşam”ı nasıl tanımladığını anlatır en çok. Tanımların, sınırların dışında olanların tümünün yeri hapishanelerdir.” demiştik.
 
Şimdi de devlet denen bu zor aygıtının hapishaneler üzerinden yürüttüğü kampanyalara karşı Pınar’a, Emel’e, Raziye’ye, adları sayamayacağımız kadar çok olan Kürt ve devrimci tutsaklara adalet yoksa barış da yok, demenin vakti. Bir dönemler dilinize doladığınız barış, bu şekilde olmaz demenin vakti!
 
Bu yazıyı Hala Tanığız Platformu’nun Pınar Selek üzerinden yürütülen son karalamalara karşı açıklaması ile bitirmek istiyorum.
 
“Son günlerde Türkiye demokrasisine hukuk eliyle yara aldıran birtakım gelişmelerin arttığını endişeyle gözlemlemekteyiz. Böyle bir ortamda bazı haber ajanslarına düşen Pınar Selek’le ilgili haberi dehşetle okuduk. On dört yıldır peşimizi bırakmayan bir dehşetle. Daha önce olduğu gibi yine kamuoyunu yanıltmak, Pınar’ı kriminalize etmek, berrak duruşunu bulanıklaştırmak için düzenlenen oyunu başka türlü nasıl okuyabiliriz?
 
Yine her zamanki gibi Pınar’ı suçlayacak somut bir delil bulamadıklarından, son derece karanlık olduğu apaçık bir bilgisayardan çıkan muğlâk, neye ve kime hizmet ettiği anlaşılmayan bir takım notlar, basına sunulmuş. Kaba suçlamalarla Pınar’ı yıpratmayı başaramayanlar, anlaşılan, şimdi de dedikodu havasında inceltilmiş yöntemlere başvuruyorlar.
 
Ama gerçekler bulanıklaştırılmayacak kadar açıktır:
 
Pınar, on dört yıldır kendisine dayatılan senaryoların içine hiç girmedi. Buna direnmek, ortaya serilen provokatif, düzmece imajlarla, yalan ve itiraflarla dolu yayınlarla başa çıkmak kolay olmadı ama arkadaşımız, ülkesinin tarihini ve yıllardır düşünen, söz söyleyen, müdahale eden, özgürlükler için mücadele eden, barış için elini taşın altına koyan insanlara oynanan oyunları bildiği için sağlam durdu.
 
Çünkü biliyoruz ki, bu ülkede yıllardır Kürt sorununa ve diğer kırmızıçizgilere el atan insanlar, yaptıklarıyla, yazdıklarıyla değil, terörize edilerek, kendini savunma konumunda bırakılarak, yıpratılarak cezalandırılıyor. Pınar da bunlardan sadece biri.
Kamuoyu Pınar Selek’i yakından tanıyor. Yazdıklarıyla, yaptığı çalışmalarla, şiddet ve savaş karşıtı duruşu ortadadır. Bu değerler için mücadele etti, ediyor. Bu mücadele içinde, pek çok kesimle önyargısızca ilişki kurdu. Gündem gazetesinde de bir dönem bu bakış açısıyla yazdı, desteğini ve kimi zaman da eleştirilerini esirgemedi. Bu yüzden mi cezalandırılmak isteniyor? Onun açık, yasal ve kamuoyunun gözü önünde yürüttüğü çalışmalar leke tutmayacak kadar berraktır.
 
Bu haberlerin 14 yıldır bitirilemeyen Mısır Çarşısı davasının yan duruşması öncesinde bilinçli olarak yayıldığı ortadadır. Sadece Pınar için değil, tüm duyarlı insanlar için işkence davasına dönüşen Mısır Çarşısı davası sonuna geldi ve Pınar Selek tam üç kez beraat ederken bütün komplolar açığa çıktı. Anlaşılıyor ki kendini yenilgiye uğramış hisseden bir kesim intikam alıyor, dayanaksız da olsa, Pınar için yeni suçlar yaratmaya çalışıyor. Bu tehlikeli tuzak karşısında uyanık ve duyarlıyız.
 
Adalet mücadelemizi sabırla ve kararlılıkla, sonuna kadar sürdüreceğiz.”

Etiketler:
İstihdam