18/11/2014 | Yazar: Emre Korlu

İnsanlarla kedilerin hemcinslerine âşık olabileceğini ben Şerif ve İncir’den öğrendim.

İncir, toprak var olduğun ilk yerdir. Habeşistan’ı hatırla sonra Mısır halkının sana duyduğu aşkı... Öldüğün bir başkasının cehennemidir. Avrupa’da katlanmak zorunda kaldığın zulüm, sırf siyah olduğun için seni şeytanın sembolü olarak gören insanların içlerine hapsolmuş soytarı ruhlarıdır. Ortaçağ yok sayıldığın günahkâr bir tarihtir. Hükümet ve kilise mensuplarının da katılımıyla gerçekleştirilen törenlerde kafes, sepet ve kazıklarda diri diri yakılmış olmanın yüreğimde kalan sızısıdır.
 
Eftalya ölecekti ve yalnızca on iki yaşındaydı. Bir kediyi sevmek için minik Japon kızlarına özenmesi gerekmediğini çok iyi biliyordu. Hayatta, ona ayrılan bölümü İncir’e adamanın haklı gururunu yaşıyordu. Aralarında güçlü bir bağ vardı. Kalbinin şeffaflığı gözlerinde inanılmaz hareler çıkmasına neden oluyordu. Onu güneşin ışımasına benzetmemek için hiçbir sebebim yoktu, olamazdı.
 
Kedileri, 945 yılı Galya’da neredeyse kimse öldüremezdi. Çünkü bu yasaktı. Şimdi cesetleri gözlerimin önünden gitmiyor. Sonsuz uykuya geçtikten sonra, İncir’i kime emanet edeceğimi bilmiyorum. İnsanlara güvenmenin aptallık olduğunu düşünüyorum. Donörüm iliğini bana vermekten vazgeçtiğinde bu da onlardan biri dedim, alabildiğine cimri... Yanılmış mıyım? Elbette ki hayır! İnsanlar diğerlerini yanıltmazlar. On iki yaşımda tüm bunlara şahit olmak can yakıcıydı. Bazıları tarafından nankör diye dışlanan kedilerden biri olan siyah kedim İncir beni hiç yalnızlığa alıştırmamış ve yarı yolda bırakmamıştı. Rengin değersiz olduğunu öyle tatlı bir siyah ile anlatmıştı ki bana, o günden sonra o tona yabancı kalmamıştım.
 
Kuyruğunu kestiler. Bilirsiniz işte! Canilerin elinden iyi gelen işlerden biri kedileri işkenceleri altında ölümden beter etmektir. Kusursuzca yaşadıklarını hatırlatırlar. Her yerde olduklarını göstermeye, kuyruklardan başlarlar. Tüylerini okşayıp ellerimin sıcaklığıyla uyuyakaldığında dışarıda baharın aydınlığı vardı ve her yer yemyeşildi. Şerif, bana cicili bicili bluzlar almaya başlamıştı; beyaz spor ayakkabıma çeşitli bağcıklar takıp her gün ayaklarımı bir cümbüşün içine sığdırırken, işte o günlerden birinde:
 
-Şerif, İncir uyurken Freya’ya ne kadar benziyor değil mi?
-Tanrıçalar kendilerini hiç unutturmazlar.
-Peki ya Eftalyalar?
-Denizkızlarının varlığına yalnızca çocuklar ve kediler inanır.
-Bunu bilmek ne güzel Şerif. Pekâlâ hatırlanacağım.
-Hatırlanmak ölümlüler için geçerli, sen hiç yok olmayacaksın.
 
Şerif, baba yadigarımdı. Evet, yanlış duymadınız benim için oldukça değerliydi. Uzun yıllar babamla aynı evi paylaşmışlardı ve belki de aynı yatağı... Ben İncir’in yalancısıyım.
 
İncir’in suçunu onların üzerine attığını zannederdim. Sokağın dişi kedilerine değil de erkek olanlarına yakınlaşırdı, o zamanlar buna bir anlam veremezdim. Kuyruğunu sağına doğru kıvırır öyle yürürdü ve hemcinslerine karşı dikleştirip kur yapardı. İnsanlarla kedilerin hemcinslerine âşık olabileceğini ben Şerif ve İncir’den öğrendim.
 
Şeytanın siyah pelerinini kediden aldığına inanıyorum diyen serseri bir grubun bahanesiyle telef edilirken kediler, İncir’de o şiddetten nasibini almış gibi kuyrukları kesilen kedilerin arasında yürüyordu. Artık kimseye kur yapamayacaktı ve adım gibi biliyordum onların tek derdi İncir’in eşcinsel olarak doğmasıydı.
 
Bazı eşcinsellerin sevgilileri ve çocukları vardır. Şerif ile ben Ali Rıza’nın vazgeçilmezlerindendik ve tıpkı kedilere yaptıkları gibi hiçbir batılı seyyah da ele güne karşı bizleri anlatmamıştı yalnızca aldatmıştı.
 
Şerif anlatıyor:
 
Eftalya giderken kuyruğuna özlem duyan İncir’i bana bırakmıştı. Sıklıkla onun yanına gidiyor, onun için aldığımız çiçekleri yeşiline koyuyorduk. Beyaz bir kır çiçeğiydi, Eftalya ve kuyruksuz siyah kedimiz İncir:
 
Yine âşık olmuşken hemcinsine, karga tulumba yakalayıp onu boş araziye götürmüşler.
 
Asaf Halet Çelebi gibi dilim varmıyor söylemeye:
 
Benim küçük bir kedim vardı, ahmak bir ayak ezdi bile diyemedi denizlerin kızı Eftalya. 

Etiketler:
İstihdam