27/05/2018 | Yazar: Umut Güner

Yok sayıldığın, varolamadığın, aşık olamadığın, kendi kendine bile konuşamadığın yerde aile bir bok çukuruna dönüşür.

Çukur’u geriden izleyerek yazmayı seviyorum. Geriden yazmak ya da geriye dönüp yazmak aslında bir lubunya alışkanlığı da olabilir.

Malum erkekler arasındaki cinselliği kelimelere dökemediğimiz zaman imalardan, bakışlardan, el kol hareketlerine, minik jestlere anlamlara yükleriz. Bu minik yorumlar hep bir muammayı içinde barındırır. Hep bir acaba sorusu ile baş başa kalırız. Bu acabalarla, muammalarla aşklarımızı kendi kendimize yaşamaya başlarız. Kendi kendimize ayrılırız, birleşiriz, yeniden severiz. Yine yeniden deriz. Ta ki imalar, el kol hareketleri ve minik jestler bize yetmemeye başladığı ana kadar. Bazen karşımızdaki sapına kadar hetero olsa da bizimle bu küçük evcilik oyununu oynamayı sever. Bazıları erkeklerin kendilerinden hoşlanmasından gizil bir gurur duyar. Bazılarında ise ters teper. Bizim minik anlamlar yüklediğimiz bütün hareketler, bakışlara, jestlere onlar “yok ya öyle değildir” derler. Bakışlarımızı, jestlerimizi anlamsızlaştırırlar. Anlamsızlaştıramadıkları yerde de sert yaparlar kendi erkeklikleri oranında. Bu yüzden o anda anlamlandırmak zordur bakışları, flörtleri.

Selim’in Cemil’e ilgisinden ilk saniyeden beri emin olsak da Cemil bu ilginin ne kadar farkında sorusu işte bu geriden izlemeyi de zorunlu kılıyor.

Malumunuz Ayşe’nin Cemil’i yakın uzağında tutma isteği ile Saadet’le evlendirme süreci başladı. 28. bölümde Çukur’un erkekleri hep birlikte damat hamamına gittiler. Cemil hüzünlü, Cemil sahte bir evlilik de olsa damat olmanın heyecanı içinde. Celasun ve diğerlerinin de peştemalli halleri arasında Cemil ile Selim’in diyaloğu dikkat çekiyor. Cemil, “gerçek olmasa da insan havaya giriyor, teşekkürler Selim abi, abimin yokluğunu aratmadın” tadında bir kelam ediyor. Selim de “gerçeğini de yaparız bir gün” diyor. Cemil, “gerçeğini yapmayı beklersek çok yaşlanırız be abi” diyor. Selim’in ağzından, “o da benim kabulüm, ben ona da varım” tek bir kelime gibi çıkıyor. Cemil’in bakışlarından artık her şeyi anladığını fark ediyoruz. Selim’in kendisine olan “ilgisinden” emin oldu.

Sonrasında düğün sahnesi başlıyor, malumunuz tek yasak aşk Selim’in Cemil aşkı değil. Cemil’in Selim’in karısı Ayşe’ye aşkı da yasaklı. Ayşe de bu ilişkinin Cemili. Cemil ise Selim’i. Ayşe farkında ama kaçak güreşmek zorunda…

Cemil damat olarak içiyor içiyor. Ayşe’yi terasa çıkmaya zorluyor ve “beraber kaçalım” diyor. Ayşe Çukur’un dışında başka bir Çukur olmadığının farkında. O yüzden olmaz diyor. Cemil, “Selim’i İdris Babaya söylerim” deyip merdivenlere yöneldiğinde Ayşe Cemil’in kafasına vurarak bayıltıyor. Selim’i çağırıyor. Selim’e “Seni söyleyeceğini söyledi. Ailemizi korudum, seni korudum” diyor. Sonrasında Selim için dünya ayaklarının altından kayıp giderken, Cemil kendine geliyor. Selim, Cemil’i öldürüyor. Sonrasında Selim ile Metin Cemil’i ev dışına taşıyorlar. Selim, Cemil’i kendi elleriyle gömmek istiyor. Gömüyor da. Selim kendini de gömüyor.

Sevgili Yasemin Öz yazmıştı. Dizi sahnelerinden onun yorumuna uzanmak istiyorum. “Selim’in eşcinselliğinin açık edildiği sahne, “Herkes öldürür sevdiğini” şeklinde yine bir eşcinsel olan Oscar Wilde’a selam olmuş #Çukur. Hep merak ederim; eşcinsel olarak kendisine yaşatılanların hangi acısıyla yazdı Oscar Wilde bu şiiri diye. Eşcinsel olduğu için yargılanan bir şair. İhanet, lanet ve acı Jean Genet ve Murathan Mungan eserlerinde de dikkatimi çekmiştir. Erkekler arası aşk ve buna yönelik toplumsal linç dinamikleri sosyolojik bir araştırma konusu olsa ilginç olurdu herhalde. Konumuza dönersek, bu erk’ekler dünyasında Selim’in eşcinselliği bundan sonra örtbas edilmeden gösterilecek mi meraktayım.”

Yasemin sorusuna sonraki bölümlerdeki yanıt ne yazık ki; “Selim’in eşcinselliği Cemil’le öldü” diyebiliriz. Tabii ki dizinin başından beri anlaşılmayan Selim’in Çukur nefreti daha anlaşılır hale geldi en azından LGBTİ izleyici için. Selim Çukur’da hiçbir zaman Selim olamayacak. Ne İdris Babanın Selim’i olabilecek ne de Cemil’e aşık Selim olabilecek. Bu yüzden Çukur yok olsun istiyor. Çukur evimiz olmasın istiyor. Ev bazen sıcak aile yuvası değildir. Yok sayıldığın, varolamadığın, aşık olamadığın, kendi kendine bile konuşamadığın yerde aile bir bok çukuruna dönüşür ve sizi her koşulda istemediğiniz bir hayatı yaşamaya zorlar.

31. bölüm fragmanında Yasemin’in Oscar Wilde dizesi Aliço'nun İdris Baba’ya sorusu oluyor? “İnsan sevdiğini öldürür mü?”

*KaosGL.org Gökkuşağı Forumu’nda yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. Yazının KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.

 


Etiketler:
İstihdam