26/12/2018 | Yazar: Can Tülük

Sonuçta bize aşkın görünümü edebiyatta, sinemada, televizyonda heteroseksüel karakterler üzerinden verilmedi mi? Kendi aşkımızla coşamayıp başkasının aşkına imrendirilmedik mi?

Geçtiğimiz hafta İzmir’in gezmeyi engelleyen yağmurlu havasında, bittiğinde dört günün en uzun ve en yoğunluklu nasıl yaşanabileceğini anlatan sımsıkı sarılmalarla vedalaştıımız Medya Okulu’nun ikinci etabını bitirdik. Medya Okulu’nun bu etabı hikaye anlatıcılığıyla ilgiliydi. Hem de hemen ardında bir müjdesi vardı. Sözlü tarih uygulaması eğitimi ve paneli!

Ne zamandır okuyanı yormayan bir yazma tekniğinin peşindeydim. Ufaktan da bakınıyordum etraftaki yazma ve anlatma atölyelerine. Çünkü ilham ve hikaye sahibi olmak ne kadar kişiye özgün olsa da bunu bir kurgu haline getirmek kendince biraz mekanik birşey ve öğrenilmesi gerekiyor. Fakat bunu öğrenebileceğim atölyelerde önüme sunulacak bu “formal” kalıbın içine abartmak gibi olmasın ama hemen hemen her formal yapıya dahil olan heteroseksizmin de dahil edileceğinden emin derecesinde tedirgin olduğum için ufaktan ve gönülsüzce bakınıyordum. Sonuçta bize aşkın görünümü edebiyatta, sinemada, televizyonda heteroseksüel karakterler üzerinden verilmedi mi? Kendi aşkımızla coşamayıp başkasının aşkına imrendirilmedik mi? Bize yanlış ve anormal olduğumuzu bir de bu yolla söylemediler mi?

Medya Okulu’nun bu etabı tüm bu endişelerime şifa olacağım dercesine çağrıya çıkmıştı ve benim için tek kelimeyle muazzamdı. “Perşembeyi müjdeleyen çarşamba” niteliğinde bir çağrıydı yani. Medya Okulu’nda zaten dostum olan insanlarla tanıştım. Dört gün boyunca hikayemizi yazan yanımızdan bakıp yeni bir hikayenin öznesi olduk. Kendimizin sesi olmanın, bir yerlerdeki başka bizlerin hikayesini anlatmanın güçlü kılan yanını keşfettik. Yazdık, yazdığımızı görselle ifade ettik, “Nasıl yayılır?”, “Nasıl dağılırız?”ı aradık.

Medya Okulu’nun ardından tarihi yazıp bizi buna inanmaya ve hatta otosansürle iman etmeye zorlayan iktidar mekanizmalarının elinden kalemi alıp tarihi bizimle yani zaten olması gerektiği gibi aktarmanın yöntemlerinden biri olan sözlü tarih çalışmasını öğrenip uygulamasını yaptık. Toplumsal hafızanın görünmez hale getirileni olmayı kabullenmemenin yaratıcı yollarından biriydi bu. Küründen sözlü tarih çalışması yaparken çaktırmadan da dertleştik ki paha biçilemez bir deneyimdi.

Son akşam Esmeray ve Yazemin Öz’le Sözlü Tarih Paneli yaptık. Deneye yanıla bulunan üzerinden ilerlediğimiz değerli hak savunuculuğu yolunun geçmişine baktık beraber. Yaşadığımız şu günlerin uğultusunun kafamızı karıştırmasına mani olacak geçmişten gelen bir pusulayı inceledik.

*KaosGL.org Gökkuşağı Forumu’nda yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. Yazının KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.

İlgili haber 

Medya Okulu’nun seyir defteri: Hikayelerimiz anlatmak için var!

Körfez Kızları, Ülker, dergi ve dernek…

 


Etiketler:
nefret