20/03/2012 | Yazar: Fatma Merve Bursalı

Kendisiyle kavgalı fıtratım ancak yaşamım sona erince beni terk edecek. Bunun farkına vardığımda ilk ergen yaşlarımdaydım. Hanımefendi kadınların bulunduğu bir mecliste kot pantolonum, uzun kollu gömleğim ve başımda örtü ile bulunuyordum. Ancak çok fena bir hata yaptım. ‘Erkek’ gibi bacaklarımı açarak oturuyordum koltukta.

Maziyi doğru düzgün muhafaza edemeyen bir hafızaya sahibim. Ancak daha kadın ebeveynim bana doğum verdiğinden beri beni tanıyan, yani mazimin tanığı olan bir kimsenin aktarımı var. Bu tanığa göre daha yeni konuşmaya başladığım zamanlarda uykum gelince yatağa uzanır, kendi kendime ninni söylermişim. “Dandini dandini dastana, dandini dandini dastana.” Bu cümleyi defalarca tekrarladıktan sonra hala uykuya dalamadıysam gürültülü ve irrite edici bir tonda bu ninniyi tekrar tekrar söylermişim. Eğer hala uykuya dalamadıysam tabiatımın tüm öfkesini evde o sırada bulunan bireylere kusarmışım. Konuşma yeteneğimi geliştirdikçe öfkemi fiziksel şiddetle değil konuşarak tatmin etmeye başlamışım.
 
Kendisiyle kavgalı fıtratım ancak yaşamım sona erince beni terk edecek. Bunun farkına vardığımda ilk ergen yaşlarımdaydım. Hanımefendi kadınların bulunduğu bir mecliste kot pantolonum, uzun kollu gömleğim ve başımda örtü ile bulunuyordum. Ancak çok fena bir hata yaptım. “Erkek” gibi bacaklarımı açarak oturuyordum koltukta. Meclisteki kadınlardan biri beni ikaz etti. “Başındaki mukaddes örtüyle altındaki erkek pantolonu yakıştıramadım. Erkek gibi giyinen kadınları ve kadın gibi giyinen erkekleri Allah lanetler. Bir de Fatıma anamızın ismini taşıyorsun. Ayıp ayıp!” O günden sonra ismimle kavga etmeye başlamıştım.
 
Fatma ismine takılmamın ertesi günlerinde benzer bir sorun yaşamıştım. On iki yaşımdaydım. Umre ziyaretinden yeni dönmüştüm. Çokların da çokunda mukaddes Merve tepesini görmüştüm. İnsan yavrusu zamanlarımdan beri gözümde büyüttüğüm kadar kocaman bir tepe değilmiş meğerse. Merve’nin kutsallığını hissedememiştim. Kabe tavafları, saylar, namazlar, Hira mağarası ziyaretleri de bende aynı hayal kırıklığını yaşatmıştı. Merve ismimle de küslüğüm böyle başladı.
 
İç çatışmamdan sıkılanlar için bir kısa öykü anlatayım. Vakt-i zamanında Asiye adında pagan bir kadın yaşarmış. İslam adında bir dini inanışın doğduğunu duymuş ardından İslamiyete iman etmiş. O zamanlar daha bir avuç Müslüman miktarından mütevellit her taze inançlıdan İslam peygamberinin haberi olurmuş. İslam peygamberi, Asiye’nin hidayetine sevinmiş. Ancak bir ayrıntıyı da kaçırmamış. “Asiye, asi kadın anlamına gelir. Bir mümineye asilik yakışmaz. Senin ismin artık Asiye değildir, ‘…’dır.” Anlamında bir ikazda bulunmuş. (Rivayetin aklımda kaldığı kadarını yazdım, merak edenler ilgili ravilerin ilgili hadis aktarımlarından okuyabilirler).
 
Ebeveynlerim bana kimlik kağıdımı artık kendim muhafaza etmem gerektiğini söylediklerinde nüfus cüzdanımı elime aldım. Yıllardır iç çatışma yaşadığım o iki isim yazıyordu. Arkasını çevirdim. Dini İslam. Bir kavga teması daha çıkmıştı karşıma. Nüfus müdürlüğüne gidip İslam bilgisini sildirdim. Artık kimse bana Fatıma ana (yani İslam peygamberinin kadın cinsiyetindeki evladı) rolünü dayatamazdı.
 
Son iki senedir ise kimlik kağıdımın renginden müzdaribim. Sırf bu yüzden nüfus cüzdanı değil sürücü belgemi yanımda taşıyorum. Bu Pazar (18 Mart 2012) Üniversitelerarası Dil Sınavı’na beraberimde nüfus cüzdanım olmadığı için alınmadım. ÖSYM kurumuna “Nüfus cüzdanımla küsüm. Kendisiyle şiddetli geçimsizlik yaşıyorum. Hem kim olduğumu ibraz edeceğim belgeyi ise seçmek benim insiyatifimde değil midir? Mensup olduğum ülkenin bana verdiği resmi sürücü belgemi, üniversite kimlik kartımı, memursam memur kimliğimi, avukatsam avukat kimliğimi, artık hangi kimliğimi daha çok seviyorsam onu ibraz edebilmeliyim.” diye bir dilekçe yazsaydım komik olur muydu?
 
Giysi dolabımın içeriğinde tek bir etek bile bulunmayışı gerçeğinden daha güçlü bir mizahi unsur olacağından eminim.
 

Etiketler:
İstihdam