25/10/2016 | Yazar: Cihan Dağ

"Türkiye’yi ayağa kaldıran olay..." diyor sevgili Müge ama bakıyorum kimse ayakta değil herkes oturmuş televizyonda onu izliyor.

Halk kahramanımız Müge Anlı'nın geçtiğimiz hafta  yeni versiyonu yüklendi ve milyonlar tarafından kahramanlığı 'update' edildi. Artık birçoğuna göre Müge Anlı Emniyet Genel Müdürü olmayı bile hak ediyor. Zira bu Müge Anlı için ilk değil. 'Çok iş başarmış' biri olarak  son süreçte özellikle seviye atladığımız çocuk tecavüz ve cinayetlerinden birini çözdüğü için yeniden gündem olmuş durumda. "Türkiye'yi ayağa kaldıran olay..." diyor sevgili Müge ama bakıyorum kimse ayakta değil herkes oturmuş televizyonda onu izliyor. 

Niyetimi baştan belli edip, nedenlerimi sıralamak istiyorum. Müge Anlı belki bir kahraman olabilir. Ama ideolojik bir kahraman. İnsanlığa hizmet eder, ama belirli bir insanlığa. Halk kahramanı olarak tanımlanıp da sermayeye ve sermayenin ideolojisine sarılan insanlardan sadece biri.

Zira o her şeyi çözen, ince eleyip sık dokuyan Müge, Soma davasında bilirkişi raporunu unuttu, Soma'lı ailelerden bir anne ve kızını programa davet etti. Programa katılan anne ile kızı, bir süredir haber alamadıkları babalarının, maden faciasını kastedip, 'Soma'yı ben yaktım' dediğini ardından kayıplara karıştığı anlattılar. O babayı bulamadı mesela Müge Anlı. Neden bulamadı peki? Komplo teorim şu: Tüm Türkiye'yi 'derinden sarsan' olayın öfkesi patronlara ve onları koruyan bakanlara ve dahi devlete sıçramasın diye böyle bir iddia atıldı ortaya böyle bir programda. Şimdi bu gündüz kuşağı programlarının, bazı dizi ve eğlence programlarının dünyanın birçok yerinde olduğunu ve neye hizmet ettiğine dair makalevari açıklamalar yapmaya gerek yok. Kısaca amaç halkı gerçeklerden uzaklaştırmak, oyalamak, bir illüzyon dünyasının içine çekmek.

Şimdi halkın Soma Katliamına dair anne ve kızının iddiasını Müge Anlı'nın programında ortaya atması bana çok da şaşırtıcı gelmedi. Tıpkı başka Somalı ailelerin programa davet edilmemesi gibi. Yani babalarının, abilerinin, oğullarının gerçekten kâr amacı ile kasıtlı bir şekilde ölüme itildiğini bilen ve bunun için mahkeme mahkeme dolaşan aileleri hiç programa davet etmedi mesela Müge. Üstelik Soma maden işletmesinin patronu Can Gürkan'ın avukatı Abdurrahman Gök, anne ve kızının ifadesini davanın ortasında ele alınmasını istedi. Yani avukat bir şekilde işini kolaylaştıracak bilgiler arıyor onu da Müge Anlı'nın programında buluyordu. Ama mahkeme avukatın talebini reddetti neyse ki. 

Şimdi biraz daha düşünüyorum, kayıp yakınlarını programa davet edip kayıpları ölü ya da diri olarak bulan Müge Anlı  aslında her Cumartesi Galatasaray meydanında Cumartesi Anneleri ile ek mesai yapabilir. Sonuçta konsept fazlasıyla uyuyor. Kayıp insanlar ve onları arayan yakınları... Müge Anlı gerçek bir halk kahramanı olarak bu insanların elinden tutabilir bence. Ama tutmaz! Çünkü faili devlet olan cinayetlerin peşine düşecek kadar kahraman değil. Zaten şov dünyasının tabiatına ters bir iş olur. 

Şov dünyası dedik ya; böyle katiller bulunuyor, tecavüzler falan... Şimdi o stüdyolarda ve ekran başlarında bunları alkışlayan insanlar ve dahi Müge neden sormuyorlar acaba kendi kendilerine:  Yahu peki bu cinayetler/tecavüzler neden oluyor? Bu sistemin neresinde hata var? Ya da bu insanlar bir şekilde uzaydan değil bizim yanımızdan kalkıp bu cinayet ve tecavüzleri işliyorlar. Yani bu işin köklü çözümü ne?

E tabi şov dünyasının esiri olan bir kitle içinden pek soru yönelmiyor. Genelde bu kitle bu olaylar karşısında şok/üzüntü/ kızgınlık duyarak tatmin oluyor ve olay orada onun için sona eriyor. Çünkü sırada yeni konuklar, çözülmesi gereken yeni vakalar var. Ama işte o yeni vakaları önlemek için acaba hukuk siteminde ne gibi eksiklikler var bunlar tartışılmıyor. Müge Anlı, 'sevgili devlet büyüklerim kadınlar, çocuklar ve dahi LGBTİ’ler hakkında söylediklerinize dikkat edin bunlar toplumda nefret cinayeti/tecavüz/taciz olarak karşılık bulabiliyor' demiyor. Mesela hukuk sisteminin çürümüşlüğüne işaret edip 'kravat taktığı için, etkin pişmanlık duyduğunu, tahrik edildiğini iddia ettiği için indirim uygulamayın bu insanlara, bir diğer vakaya teşviktir bu' demiyor. 

Maksat dünkü yemeği ısıtmak değil ama Müge Anlı'nın  Van depremi için söylediklerini çarpıtmadan bir kendi ağzından kelime kelime bir okuyalım: 

“Her fırsatta küçücük çocuklar tarafından taş attırılan polisler, olay yerine gelip ilk müdahale edenlerdi. Mehmetçik... Bizim Selcan'ın erkek kardeşi de Van'da askerlik yapıyor. Ona ve tüm askerlerimize hayırlı teskereler diliyoruz. Allah da askerimize polisimize zeval vermesin. Onlara taş atanların da elleri kırılsın. Canımız istediğinde kuş avlar gibi taş atıyoruz. Dağlarda vuruyoruz. Sonra bir şey olunca da asker gelsin, polis gelsin diyoruz. Dengeleri kuralım. Zor günlerde canım cicim. Kuş avlar gibi avlamayalım bunları. O kadar kolay değil. Herkes haddini bilecek...” 

Evet herkes haddini bilecek. Had bildirmek bu ülkede çok önemli bir iş. Eğer birileri haddini bilmezse düzen bozulur, kaos çıkar. Müge Anlı da kendini tutamamış acılarıyla boğuşan bir halka haddini bildirmeye çalışmıştı. Ve haddini bildirirken yine aynı sosyolojik yanlışa takılmıştı: Neden/sonuç yanılgısı... Ne kendisi ne de onu izleyenler 'yahu peki ne oldu da bu küçücük çocuklar polise taş atıyorlardı?' diye sormadılar. İşte Gezi'de neden taş atıldıysa, o çocuklar da o yüzden ellerine taş aldılar. Çünkü 'devlet' kendi bekası için halkının yaşam alanlarına ve yaşama şekillerine her müdahalesinde halk bir şekilde cevap vermiştir. Tıpkı darbe gecesi olduğu gibi. 'Demokrasi'yi böyle konuşmak, bu konulara da böyle yaklaşmak lazım.

Yani bu şov dünyasının amacı ortada. Ve sahte kahramanlıklara aldanmamak, 'radikal' kahramanlıklar da beklememek lazım. Müge telefonla Esra'nın programına bağlanır, sözlerim çarpıtıldı der ve sadece iki cümle kurarak bunları söyledim der- oysa sırtına yasladığı devletten öğrenememiş, her şey kayıt altına alınır ve istenmezse asla silinmez-. Esra Erol'da 'tabi biz vatan severiz, her ırktan, her çeşit insanı kabul ederiz. Mümkün mi bir insanı ayırmamız?' der. Ama o da telefonla programa bağlanan bir lezbiyen bir izleyicisini 'haddi canım başka kapıya, burda böyle yoz ilişkilere yer yok' diyerek hattan düşürür. Sonra 'yozlaşmamış konuklarına ve onların 'yozlaşmamış' ilişkilerine' geri döner. Yani şov dünyasında al Müge'yi vur Esra'ya... Burada isimler de önemli değil. Esra Erol da Müge Anlı da bu şovda bir isim ve yüz sadece. Mesela bu şov dünyasının ışıklarını biraz söndürüp meseleyi sınıfsal ve sistemsel algılayabilmekte. Ama o  vakte kadar ATV'nin ilkeli yayınlarını ve kaliteli programlarını izlemeye devam edebiliriz.


Etiketler:
İstihdam