28/07/2009 | Yazar: Umut Güner

Türkiye insan haklarının hep sınıfta kaldığı bir ülke olması bir yana, yaşam hakkı söz konusu olduğunda da kimsenin diyecek bir sözünün kalmadığı bir ülke.

Türkiye insan haklarının hep sınıfta kaldığı bir ülke olması bir yana, yaşam hakkı söz konusu olduğunda da kimsenin diyecek bir sözünün kalmadığı bir ülke. Devletin en temel görevi olan vatandaşlarını koruma görevini Toplumun hangi kesimine dönüp baksak yerine getirmediğini gözlemliyoruz. Toplumun her kesiminde insanlar öldürülüyor ve devlet buna karşın hiçbir şey yapmayarak bu suça ortak oluyor.
 
Yargı sürecinde ise ‘katiller ödüllendiriyor’ diyebileceğimiz bir zihniyet arka planına sahibiz. Hrant Dink davasındaki absürtlüklerden sanırım bahsetmeye bile gerek yok. Çünkü ana akım medya bile bu absürtlükleri haberleştiriyor.
 
LGBT bireylere yönelik işlenen suçlarda da, yargı hetoronormatif yapısından kaynaklı ayrımcı kararlar verebiliyor ve LGBT bireyler bir de yargı sürecinde mağdur ediliyor. Özellikle trans kadınlar ve eşcinsel erkeklere yönelik işlenen nefret suçlarında hakimler, sanıkların ‘Bana ters ilişki teklif etti’, ‘Ben onu kadın zannetmiştim’ gibi artık ağızlarda sakız olmuş savunmalardan hareketle ‘haksız tahrik indirimi’ vererek cezalarını ¼ oranında indirebiliyor. Bugün Ankara’da Melek’in davası var, Melek’in davası sonrasında da Eryaman davası görülecek. Yargının vereceği kararı hep birlikte göreceğiz.
 
Yargı sürecinde benzer bir karar ise Uğur Kaymaz davasında geldi. 
 
Yargıtay 1. Ceza Dairesinin Uğur Kaymaz ve babası Ahmet Kaymaz’ın öldürülmesi ile ilgili yerel mahkemenin kararını onaylaması üzerine insan hakları savunucuları herkesi savcılıklara suç duyurusunda bulunmaya çağırıyor. Sizde http://artikhepimizbiliyoruz.wordpress.com/ linkinden destekleyebilirsiniz.
 
‘Yargıtay 1. Ceza Dairesinin Uğur Kaymaz ve babası Ahmet Kaymaz’ın öldürülmesi ile ilgili davada yerel mahkemece verilen beraat kararını onaması hukuk devleti olmanın ilkeleri ile bağdaşmamakta, adalet duygusunu ve vicdanları yaralamaktadır.
 
Bu karardan sonra, Artık hepimiz biliyoruz ki; Sanıklar güvenlik görevlileri ise, adalet hiç gerçekleşmiyor, Bu ülkede çocukların bile yaşam hakkı güvence altında değil.
 
Herhangi bir zaman diliminde, içimizden herhangi biri ‘meşru müdafaa’ kurşunlarından payına düşeni alarak öldürülebilir.
 
Can güvenliğimizin sağlanması için herkesi Cumhuriyet Başsavcılıkları’na başvuruda bulunmaya çağırıyoruz.’ diyorlar.
 
Siz de destek olun.


Etiketler: insan hakları
İstihdam