14/05/2014 | Yazar: Seyhan Arman

"Trans kadınlar da biyolojik kadınlar gibi kocalarından ya da sevgililerinden fiziksel ve psikolojik şiddet görüyor, sömürülüyor, öldürülüyorlar."

Trans kadınlar da biyolojik kadınlar gibi kocalarından ya da sevgililerinden fiziksel ve psikolojik şiddet görüyor, sömürülüyor,  öldürülüyorlar.
 
Biz trans kadınlar güçlüyüzdür aslında. Alışkınızdır yalnız kalmaya, problemlerimizi kendi başımıza çözmeye ve her düştüğümüz karanlık kuyudan bir şekilde çıkmaya. Yıllarca o kadar çok zorluğa göğüs gerdiğimiz ve her an yenileriyle uğraştığımız için Amazon kadınları gibi savaşçı oluyoruz. Fakat ne oluyor da konu sevgili mevzusuna gelince bu kadar güçsüz, savunmasız ve akılsız oluyoruz? Kadınlığı annelerimizden gördüğümüz biçimde mi şekillendiriyoruz yoksa bize öğretileni mi uyguluyoruz? Bir hafta içerisinde, birisine şahit olduğum birisi de çok yakınımda gelişen bana göre 2 feci durumla karşılaştım. Biri, arada sırada görüştüğü sevgili bile denilemeyecek konumdaki bir erkek arkadaşı tarafından, uyuyakaldığı ve kapıyı açmadığı için yüzüne kafasına yumruklar tüm vücuduna tekmeler yiyip gık bile çıkarmayan ve moraran gözü için yanı başımızdaki bahaneye sarılıp “Kapıya çarptım’ ’diyen bir trans kadının travması. Diğeriyse, yıllardır birlikte yaşadığı eski erkek arkadaşı tarafından onlarca polisin içerisinde, hem de karakolda,  feci şekilde darp edilip, geçirdiği beyin kanaması sonucu hala yoğun bakımda olan bir diğer trans kadının belirsiz bekleyişi. 
 
Bunlar birkaç gün içerisinde yanı başımda olanlar. Ya uzaktakiler; duymadıklarımız, şöyle üstün körü anlatılanlar ya da hiç haberimiz olmayanlar... Ekonomik özgürlüğü olmayan, yaşadığı yerin merkezini bile göremeyen,  çocuklarının hatırına koca şiddetine katlanan biyolojik kadınların sessiz kalmalarını belki anlayabilirim ama trans kadınları gerçekten anlayamıyorum. Kızlar: “Bu dünyada tek olduğumuzu düşündüğümüz zamanlardan, anne baba akraba baskılarından, kovulmalardan, dövülmelerden, yok sayılmalardan sıyrılmış kadınlarız biz” Yahu biz bu ataerkil toplumda first class koltuklardan ekonomi sınıfına geçmiş, oda yetmezmiş gibi kanat üstü uçmayı seçmişiz. Tüm dünyaya: “Bir dakika kardeşim, ben kadınım; işine gelirse” demiş; din ve toplum baskısına tüm öğrenmişliğimize rağmen bedenimizi değiştirmiş kadınlarız. Koca şiddetinin bize vız gelip tırıs gitmesi gerekmez mi?
 
Hiç kusura bakmayın ama gerçekten anlayamıyorum. Yevmiye ile koca tutmayı anlayamıyorum. Kendime doldurma parfüm alırken, kocama orijinalini alamam. Çarklarda onca rezilliği yaşayıp, polis şiddetine maruz kalıp, üstüne bedenimi satıp o parayı birisinin eline götürüp sayamam. Sevgilimin nikahlı karısına iç çamaşırı alamam. Eksi bilmem kaç derecelerde full dekolteli kıyafetimle tavuk derisine dönen tenime rağmen para kazanmaya çalışıp kocamın son model arabalarda fink atmasını hazmedemem. Hadi bunları yaptım diyelim. Bir de gözüme yediğim yumruklardan sonra sevişemem. Kız neyin kafasını yaşıyorsunuz siz? Kimden öğrendiniz bu kadınlığı? Hiç kusura bakmayın ama yanlış bilgi. Bu kadınlık değil, kölelik. Tamam hepimiz şanslı değiliz, çoğumuzun içinde büyük bir sevgi boşluğu var. Kimimiz anamızı babamızı göremiyoruz. Toplumdan hak ettiğimiz saygıyı göremiyoruz. İnsanca yaşayamıyoruz ama üstüne tuz biber ekmeyelim lütfen. Dört duvar arasında yaşanan, parayla satın alınan, köle olunan ilişki olmaz. Denize düştünüz diye yılana sarılmayın.
 
Hiçbir şey için geç değildir. “Köpeklere Fısıldayan Adam’’ belgeselinde öğretildiği gibi; sürü lideri olmanız gerekiyor belki de. Ya da çok bildiğimiz bir yöntemle ipleri laçolarınızın eline vermeyin, verdiyseniz de geri alın veya kendi yönteminizi geliştirin... Ne bileyim.  Davulun sesi uzaktan hoş gelir diyebilirsiniz ama bende işe yaradı tüm bunlar. Karşıma öyle birisinin çıkıp beni muma çevirmesini ummayın çünkü yakın arkadaş çevrem en az 15 yıldır bekliyor bu durumu. En fazla o bekleyenler kervanına katılırsınız… Söylememe gerek var mı bilmiyorum ama altını çizeyim. Tüm trans kadınları kastetmiyorum elbette. Anlattığım tarife uygun olanlar için bu söylediklerim.
 
Bilmişlik olsun ya da Güzin abla gibi takılayım diye değil gerçekten büyük dert ettiğim için yazıyorum bunları. Yıllardır kocalarınızla olan sorunlarınızı duymaktan da bıktım ayrıca. Ne yapın edin ve artık mesleği “kocalık’’ olanlardan uzak durun. Ha bir de bu yazıyı kocalarınıza okutmayın!
 
Fotoğraf: Emra İşlet/Hate-Nefret 

Etiketler:
nefret