11/03/2010 | Yazar: Cihan Dağ

Geçtiğimiz yıl newroz kutlamaları için Diyarbakır’a gitmiştim.

Geçtiğimiz yıl newroz kutlamaları için Diyarbakır’a gitmiştim. Çeşitli yerlerden newroz kutlamaları için gelen arkadaşlarla yaklaşan Homofobi Karşıtı Buluşmaları konuşuyorduk. Hatırlayacağınız gibi geçtiğimiz yıl “altı renk, altı şehir” sloganıyla düzenlenmişti etkinlikler. Biz de Diyarbakır’da olduğumuz için arkadaşların hazırlık konuşmalarına şahit oluyorduk. Diyarbakır’daki arkadaşların bu konudaki cesaretini, dahası Diyarbakır’ın bu etkinlikler için olumlu havasını konuşuyorduk. O sırada espri ile karışık biraz da olmasını ümit ederek seneye Trabzon’da da bir Homofobi Karşıtı Buluşma düzenleriz artık demiştim. Arkadaşlardan biri “Güldürme beni, Trabzon’da mı? Linç ederler” demişti.
 
Derken aradan tam bir yıl geçti. KTÜ Sosyal Araştırma Kulübünden bir arkadaş, “bizimkiler Ankara’da Kaos GL ile görüşmüşler. Sanırım Trabzon’da bir etkinlik yapmayı düşünüyorlarmış” dedi. Şaşırdım, ama ilk başta ne yalan söyleyeyim pek de heyecanlandırmamıştı beni. Sonra Ali Erol’dan bir mesaj aldım. “Sevgili Heval, Trabzon’da etkinlik düzenlenecek. Oradaki arkadaşlar ile iletişime geçersin…” diye devam eden bir mesaj. Sonrasında KTÜ Sosyal Araştırma Kulübü ile iletişime geçtik. Toplantı, hazırlıklar derken, bir de baktık ki etkinlik geldi çattı. Evet, Trabzon’da homofobiye karşı bir etkinlik düzenlendi ve bu etkinlik 2010 yılının Homofobi Karşıtı Buluşma etkinliklerinin ilk ayağı olarak gerçekleşti. Ve aklıma Diyarbakır’daki o konuşma geldi. Sonrasında ise yüzümde hafif bir tebessüm belirdi.
 
Gel gelelim her şey o kadar tozpembe değildi. İlk başta etkinliği düzenleyenler olarak bu konuyu iyice tartışmamız gerekti. Toplantılarda, çay sohbetlerinde, evlerde, yollarda… Konuştuk ve konuştukça bu konunun zihnimizde ne kadar el değmemiş olduğunu anladık. Gösterimi yapılacak filmleri seçerken, şaşırdık, güldük, düşündük. Seçtiğimiz filmleri üniversitede göstereceğimiz için, ilk önce filmleri onaylatmamız gerekiyordu. Elimizde olan filmlerden kendimizce “en az müdahale edilecek filmi” belirlemeye çalıştık. Sonrasında “Sivil Hikâyeler” adlı belgeseli ve “Milk” filmini seçtik. Okul yönetimi geç başvurduğumuzdan dolayı etkinlikler için salonların dolu olduğunu sadece bir etkinlik için salonun verileceğini bildirdi. Biz de film etkinlikleri üniversite içinde olsun istedik. Filmleri ve dilekçeyi verdik, fakat ne izin alabildik, ne de salon. Okuldan yazılı bir gerekçe alamamıştık, ama bize söylenilen Sivil Hikâyelerin son bölümündeki transseksüellerin rahatsızlık verdiği ve sakıncalı olduğuydu. Milk filmi ise düşünülmeden reddedilmişti zaten.
 
Bir de afiş meselesi var tabii. Üniversite yönetimi etkinlik afişlerinin okul içinde asılmasına da izin vermedi. Üniversitenin kapısının önündeki bir direğe –üniversitenin içine dâhil olmamasına rağmen- bile afiş asarken sorun çıkardılar. Üniversitenin içindeki arkadaşlar ellerindeki afişleri onaylanmasını beklerken, biz de üniversitenin dışındaki yerlere afiş yapıştırıyorduk. Elimizde kalan afişlerle üniversiteye girdiğimizde de sorun yaşadık. Özel güvenlik biriminden biri bizi durdurup rektörlüğü aradı(?) ve rektörlüğün bu afişlerle bizi içeri almaması gerektiğini ve afişlere el koyacağını, ancak bu şekilde içeri alabileceğimizi söyledi. Neye şaşıracağımıza, şaşırmış durumdaydık!
 
Gelgelelim Trabzon’daki sivil toplum örgütleri ve sendikaların bu konudaki duyarlılıklarına… Bize göre KTÜ yönetimi kadar sivil toplum örgütleri ve sendikalar da aynı ölçüde sınıfta kalmıştır. Etkinliğe katılım göstermedikleri gibi, “bir elin parmaklarını geçmeyecek insan dışında” birçoğu sahte saygı dolu destek sözlerini eksik etmediler sağ olsunlar.
 
Yine de salon sıkıntısı, duyuru sıkıntısı, duyarsızlık ve sahte duyarlılık gibi engelleyici bir sürü faktöre rağmen KSAK iyi bir iş çıkardı. Tüm yorgunluklara rağmen misafirperverlikleri, sabahlara kadar yapılan tartışmalar, eleştiriler ve tüm o sinerji her şeye değerdi bence. Tüm samimiyetlerine, çabalarına, empati noktasını da aşarak homofobi sorununu daha derinden sahiplenişlerine olan hayranlığımı bir kez daha buradan dile getirmek istiyorum. Büyük adımlar atan, mütevazı ve güzel yürekli çocuklara kocaman bir teşekkür. 


Etiketler:
nefret