04/07/2012 | Yazar: Ahmet Tulgar

Küçük adam, savaşı ister, çünkü düşmanını görmüştür bir kere. Kendisi.

Küçük adam, savaşı para için ister. Her savaş ihtimali onda bir yağmacı iştahı uyandırır. Ordusu; düşmanın zenginliklerine el koyup geri döndüğü zaman devletten payına düşeni alacağına inanır. Ancak o gün gelip de avcunu yaladığında yediği boku tadar, fark eder.
 
Küçük adam, savaşı kendi güvenliği için ister. Aşağılana aşağılana, devlet, iktidar, kurumlar ve sermaye önünde ceket ilikleye ilikleye kendisine öyle yoğun bir suçluluk duygusu içselleştirmiştir ki, büyük adamlara gerçek düşmanı, gerçek suçluyu işaret ederek, dikkatlerini oraya yönlendirerek, onlardan paçasını kurtardığına inanır. Oysa paçalarına bilmeden girdiği bataklığın çamuru bulaşmıştır, batıyordur.
 
Küçük adam, savaşı yorgunluğa artık dayanamadığı için ister. Üretme zorunluluğuna son verecek, üretememenin sıkıntısını, yapıcılığın yorgunluğunu alacak olan savaşın yıkıcı paydosunu bekler hep. Ancak eline çukur kazması için tutuşturulan küreği gördüğünde asıl paydosun ne kadar yaklaşmış olduğunu anlayacaktır.
 
Küçük adam, savaşı istikrar için ister. Dışarıdaki savaşın hayatiliğinin, üstünde durmakta zorlandığı zemindeki hareketliliği, kendisini her an aşağıya, aşağılara savurmasından korktuğu içerideki o tekinsiz sistemin işleyişini durduracağını sanır. Oysa savaşın irrasyonalitesi çok daha rasyonel ve umursamaz bir sistemi devreye sokmuş, daha beter bir aşağıya doğru hareketliliği başlatmıştır. İner. 

Küçük adam, savaşı göze girmek için ister. Devletin, iktidarın, yakınındaki gücün yanında yer tutarak kendini garantiye aldığını sanır. Düşmana köpürerek kendini yakındaki güç sahibi nezdinde temize çekmeye, aklamaya çalışır. Ama sınırın öbür tarafında da bir güç olduğunu unutmuştur. Bunu ancak esir düştügünde hatırlayan küçük adam bu defa da kendisine en yakın gücün safına geçecektir.
 
Küçük adam, savaşı cinsel problemlerinin çözümünde bir umut olarak gördüğü için ister. Evliliğin iktisadi ve duygusal taleplerini karşılayamaması sonucu güçten düştüğü, dışlandığına kanaat getirdiği cinsellik alanına, kendisini özdeşleştirdiği bir gücün muhabere alanı, sınır ihlali, fetih, işgal, bayrak dikme gibi eylemleriyle donanmış olarak yeniden ve daha güçlü döneceğini umar. Oysa savaşın belli bir aşamasında kendisi de, kendisini özdeş sandığı güç de öyle bir çarşafa dolanır ki, ne yapsa sıyrılamaz o beceriksizlikten.
 
Küçük adam, savaşı ister çünkü kendisinin değersiz olduğuna öylesine inandırılmıştır, öylesine inanmıştır ki, sıranın bir gün kendisine geleceğinden adı gibi emindir. Savaşı isteyenlerden olursa sıranın sonuna gönderileceğini sanır. Sipere ilk itilen o olur.
 
Küçük adam, savaşı ister, çünkü kendisini yabancılaştğı bir sürece mahkum etmiş üretim araçlarının eritilip kullanışlı silahlara dönüştürüleceğini tahayyül eder. Ancak bu defa da kendisini silah fabrikalarında boğaz tokluğuna çalışır bulur.
Küçük adam, savaşı ister, çünkü bu dünyada, bu hayatta cenetti bulamamıştır. Hiç olmazsa dünyayı cehenneme çevirmeyi umar ki, inancının sağlaması yapılmış olsun. Mezarına yerleştiğinde cehennemi bile görememiş olduğuna hayıflanma imkanı bile olmayacaktır oysa.
 
Küçük adam, savaşı ister, çünkü düşmanını görmüştür bir kere. Kendisi.
 
Grafik: Shiego Fukuda

Etiketler:
nefret