16/03/2011 | Yazar: KAOS GL

Geçen yıl mayıs ayının 11’i; Muğla’da gece

Geçen yıl mayıs ayının 11’i; Muğla’da gece yarısı… ıngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü öğrencisi iki kadın, ziyarete gittikleri bir arkadaş evinden çıkıyor. Üzerlerinde bir bakış hissediyorlar, sonra da bir erkek sesi: “Sizi buradan çıkaracağız, sizi keseceğiz”…

İki kadın, arkadaşlarına haber veriyor, beş kişi geliyor. İstanbul isimli barın önünde, içeriden çıkan 20 kişi şişelerle, sopalarla saldırıyor o beş kişiye. Görünürde nasıl ‘kız meselesi’ değil mi? ‘Muğla size mezar olacak’ diyorlar, ‘Kürtleri burada barındırmayacağız’ diye inliyorlar.

Muğla Emniyet Müdürlüğü’yle hengamenin çıktığı yer arası kaç metre… Görgü tanıklarının Kürt olanları polis barikatının arasından taşlandıklarını anlatıyor. Bir süre sonra da silah sesleri… Bir arabanın arkasına saklanmaya çalışan 21 yaşındaki şerzan Kurt omzundan vuruluyor.

Silahı o yöne doğrultanın bir polis memuru olduğunu görenler var. 19 Mayıs’ta Kurt’un ölümüne neden olan o merminin polis silahından çıktığı belgeleniyor. Elde bir de çevre dükkânlardan alınan kamera görüntüleri de mevcut.

O memur, olaydan dört gün sonra tutuklandı. Bugün ise güvenlik gerekçesiyle Muğla’dan Eskişehir 1.Ağır Ceza Mahkemesi’ne nakledilen davanın dördüncü duruşması görülecek.

şerzan Kurt’un annesi Necla ve babası Ömer Kurt’un hatırında Baran Tursun’lar, Uğur Kaymaz’lar var. ıçleri bir kat daha acıyor. Oğullarının faili meçhule kurban gitmesinden endişe ediyorlar. Son beş-altı yılda sadece Kürt olduğu için linç girişiminde bulunulan öğrencileri, şivesi, saçı sakalı Kürt’ü andırana ev verilmediğini biliyorlar. Ege’de dükkânları kurşunlanan Kürt esnafından haberdarlar. Bir kitlenin alenen dile getirdiği ‘Kürtleri denize dökeceğiz’ emelini duymuşlar. Kimlerin ne şekilde korunabileceğini tahmin ediyorlar. Ve korkuyorlar.Siz şerzan Kurt’un ‘faili meçhuller’ listesine girmeyeceğinin garantisini verebilir misiniz?

* * *

Kestirmeden ‘eşcinsel töre cinayeti’ olarak hatırlanıyor. 15 Temmuz 2008, ıstanbul, Bulgurlu Mahallesi… Marmara Üniversitesi Fizik Bölümü öğrencisi Ahmet Yıldız gece yarısına doğru sevgilisi ıbrahim Can’la birlikte yaşadığı evden dondurma almak için dışarı çıkıyor ve orada da vurularak öldürülüyor. Bir süre önce ailesine eşcinsel olduğunu itiraf etmiş, ipler kopmuş, hatta sevgilisinin ifadesine göre tehditler alıyor. Naaşı ailesi tarafından haftalarca morgdan alınmayan Yıldız, sonunda kimsesizler mezarlığında gömülüyor zaten.

Bu davanın uluslararası gündeme taşınmasının sebebi biraz da ucunu bırakmayan sevgilisi ıbrahim Can’ın gayretleri oldu.

şüpheli baba Yahya Yıldız o tarihten beri kayıp. Evvelsi gün yapılan altıncı duruşmanın en mühim yanı mahkeme heyeti başkanının değişmesiydi. Daha önce salona kimsenin girmesine izin verilmezken, bu kez kapılar açıldı. Telefon görüşmelerinden yurtdışında olduğu düşünülen firari baba için kırmızı bülten çıkarılması ve bu arada telefonla görüştüğü şahısların tanık olarak çağrılmaları talep edildi.

Bütün bunlar seyir açısından umut verici. Fakat bir önceki duruşmada müdahil olma talebi, ‘olaydan zarar görmediği’ gerekçesiyle reddedilen İbrahim Can, davanın ‘siyasileştiğinde’ iddialı. Bir yandan son duruşmada yaşananlar ‘istenirse’ çözüleceği izlenimini verirken, ‘istenmezse’ de çözülmeyeceğini söylüyor çünkü… Siz ıbrahim Can’ı aksine ikna edebilir misiniz?


Etiketler: insan hakları, nefret suçları
nefret