19/01/2011 | Yazar: Ali Baydaş

Muhteşem Yüzyıl adlı dizide, Kanuni’nin yatak sahnelerinin gösterilmesi nedeniyle “değerlerimize saldırılıyor” diye hezeyana kapılanlar, Osmanlı'ya bu kadar değer v

Muhteşem Yüzyıl adlı dizide, Kanuni’nin yatak sahnelerinin gösterilmesi nedeniyle “değerlerimize saldırılıyor” diye hezeyana kapılanlar, Osmanlı'ya bu kadar değer veriyorlarsa,  Osmanlı Devleti'ni kuranların (Gündüz Alp, Ertuğrul Gazi, Osman Gazi) geldiği Kayı Boyu'ndan Karakeçili Yörüklerinin bugün ne halde olduğuyla neden ilgilenmiyorlar? Bu Yörüklerden bazıları hala göçer olarak yaşıyor. 16 Ocak 2011’de bir gazetede yer alan habere göre, ormanlık arazide keçilerini otlattıkları için, artık onlara ceza kesilmeyecekmiş. Mersin yöresinde dağlarda kalan Yörüklerin, yoksulluktan çocuklarını sattıklarını duymuştum. Muhtemelen o sarı saçlı çocukları satın alırken, pek de iyi niyetli olmayanlar da, Muhteşem Süleyman'ın yatak sahnelerine öfkelenmişlerdir.
 
Tepkiler, ne kadar da ‘Mustafa’ filmine gösterilenlere benziyor. Sorun aynı: putlaştırma. Sirozdan ölen Mustafa Kemal’in içki içtiğini gösteremezsin. Haremi olan Kanuni’nin seviştiğini gösteremezsin. Her çeşit put severlerimiz için, bu kişiler sıradan insanlar değil, yarı Tanrı’dırlar; Sadece kahramanlık yaparlar. Tuvalete bile gitmezler…
 
Aynı riyakârlığı, Kurtuluş Savaşı’na verilen değerde de gördük. “Şu Çılgın Türkler” satış rekorları kırdı. Okuyanlar, gözyaşları döktü. Beyaz Türkler cümleten Cumhuriyet mitinglerine aktı ve her fırsatta 10. yıl marşını söyledi ama Kurtuluş savaşı gazilerini hatırladıklarında, sadece dördü hayatta kalmıştı. Diğerleri sefalet ve vefasızlık içinde çoktan göçüp gitmişti. Demem o ki, kimsenin gerçekten bir şeye değer verdiği yok. Herkes kendi kutsallarını yaratarak, hala kendi dünya algısını tanımlamaya çalışıyor çünkü çocukluktan çıkamayan bir toplumuz. Bundan ötesi, lâf ı güzaf ve de kendini tatmin.
 
Kendini tatmin demişken, Osmanlı’nın cinsel yaşamıyla ilgili kaynaklardan bir fıkrayla bitirelim de,  kimse Osmanlı'yı aseksüel sanmasın. Bir Bahnameden nakledilen Zıbıkçıbaşı fıkrasında (www.bahname.com) dildoların günümüzden en az 300 yıl önce İstanbul'daki Kapalıçarşı'da yapılıp satıldığı anlatılıyor. "Zıbık", yapay penise o zaman verilen ad. "Zıbıkçıbaşı" da, bunu yapıp satan kişi. Haremde sıranın kendisine gelmesini beklemekten bıkıp, usanan kadınların eğlenceliği zıbıkları yapıp satan, Zıbıkçıbaşı'ya birgün genç ve güzel bir kız gelmiş:
 
- Efendi, bana bir zıbık ver.
- Nasıl olsun kızım?
- Bunun çeşidi mi var, Zıbıkçı Efendi?
- Var ya... Arabî... Türkî... Kürdî...
- O ne demek oluyor, Zıbıkçı Efendi?
- Tul-i Arabî, kutr-i Kürdî, letafet-üt Türkî. (Uzunu Arap, kalını Kürt, latif “hoş” olanı Türk tipi).
- Üçü birden olsun, Zıbıkçıbaşı.
- Öylesini bulsam kendim kullanırım kızım.


Etiketler: yaşam, siyaset
İstihdam