30/06/2017 | Yazar: Seçin Tuncel

Son ana kadar kolimizin geri döneceğini umar gibi valiliğin yürüyüşe izin vereceğini bekledik.

Son ana kadar kolimizin geri döneceğini umar gibi valiliğin yürüyüşe izin vereceğini bekledik.

Bu sene Onur Haftası’na Angara bebeliğimle ve Sportif Lezbon takımımız ile katıldım.

Onur haftasında her lubunya’ya göre bir etkinlik vardı. Bazı etkinlikler eksiğiyle gediğiyle bazı etkinlikler fazlasıyla, şugarlığıyla gerçekleşti. Onur Haftası emekçileri ve izleyenlerinin eline yüreğine sağlık. 

Elbette bu yoğun programda katılabildiğim birkaç etkinlik oldu ve bunları yazmak istedim.

Uzun süredir heyecanla beklediğim maç, yani Atletik Dildoa & Sportif Lezbon kapışması elbette ki futbol maçı sıkıcılığında geçti. Daha eğlenceli olansa Kurtuluş’taki lubunyaların tekrar mahalleye açılması,  yoldan geçen normatiflere sahada herkesin olabileceğini göstermek, bittabi birbirimizle flörtleşmek, powerpuff girls Doğukanın minçosuyla topu savurması ve “homoerotizm öyle olmaz böyle olur lubunyaaa” demekti.  Elbette ki Dildoa’ya yenildik,  Dildoa Muamma’ya yenildi, Muamma herkesi yendi, ama Muamma’da oynayanların olduğu Lubunya İdman yurdunu da Lezbon yendi. Biz zaten gelmeden gol yemeye yemin etmiştik.  Her takım hem yenildi, hem yendi.  5 takım bazı yerlerde hırslanarak bazı yerlerde gullüm alıkarak maçları bitirdik. Beğendiğiniz bir takım oyuncusu varsa sağ olsun Ateş hepimizin fotoğraflarını çekti.

Ayrıca bir korsan el yapımı dildo/oyuncak atölyesine katıldım. Daha doğrusu, programda gözüken atölyeye zaman diliminden kaynaklı katılamadığımız için gecenin bir yarısı evde korsan bir dildo/oyuncak atölyesi düzenledik.   Oldukça keyifli ve faydalı geçti.

Fotoğraf: Zeynep Kalaç

Cumartesi günü artık gelenekselleşen yerel örgüt buluşmasına Kaos’taki arkadaşlarımın etkinlik önerisiyle katıldım. Uzun süredir görmediğim çeşitli illerde yaşayan aktivist arkadaşlarımla buluşma imkânı bulduğum bu etkinlikte katılımcılar kendi yerellerinde olanları, olanakları, engelleri, mücadelelerini anlattılar.  Kendilerine yansıyan OHAL sürecini aktardılar.

Bu yoğun program içerisinde herkes bir yandan da “acaba güvenli bir şekilde yürüyecek miyiz, yürütecekler mi? Yükselelim mi? Ay, of OHAL, napıcaz ”  sorularıyla boğuşurken valilik 24 Haziran’da yani yürüyüşten sadece bir gün önce yürüyüşe izin vermediklerine dair açıklama yaptı.  Zaten son ana kadar kolimizin geri döneceğini umar gibi valiliğin yürüyüşe izin vereceğini bekledik. Ancak bir yandan da kaygılıydık, çünkü geçen sene Onur Yürüyüşü’ne yapılan madi müdahale ortaydı.   Bu sene de aynı çirkin tavırla karşılaşacak mıydık? 

Ve bütün bunların yaşanacağı o eşsiz gün geldi çattı.

Geçen sene kriz masasındaki arkadaşlarıma yardım ediyordum. Bu sene sokağa çıktım ben de.  Yürüyüş bizim için erken başladı.

İstiklal’e alınmama endişesiyle sabah saat 11’de İstiklal ’deki bir derneğe kahvaltıya gittik. Orada şehir dışından gelen aktivistlerle buluştuk, sohbetler edildi, yürüyüş öncesi rahatlamaya çalıştık. Zamanla herkes telefonlarına eğildi, biliyorsunuz lubunyaların telefonla imtihanı… İstiklali turlayan arkadaşlardan mesajlar geliyordu.  Şuraya şu kadar polis yığdılar, yolları kapatmaya başladılar gibi haberleri almaya başladık. Bu gelen haberlerle bir an evvel sokağa inme hevesi başladı.  Yürütmeyeceğini söyleyenlere karşı bizler sokaktaydık. Kahvaltı yerinde konfeti hazırladık, herkes kullanılmayan dövizlerden konfeti yapmaya geçti, ben Kaos disipliniyle, konfetileri eşit uzunlukta ve düzgün kestim.

Geçen sene videolarda gördüğümüz gibi yükseklerden atabileceğimizi önerdi lezbiyenler. Konfetileri götürmek için plan yaptık, İstiklal’e çıkan bütün yolların başında polis vardı.  Biz hızlı bir şekilde İstiklal’de bulunan mekâna konfetilerimizi götürmek için önden bir grup, arkadan da konfetileri taşıyan bir grup yola çıktık.  Konfeti taşımayan kişiler olarak biz çok gergindik.  Grubumuzdan birisi bizi “dünyadaki en mutsuz arkadaş grubu” olarak seçti, kimse kimseyle konuşmuyordu,  aşırı gerginlikle nitekim vardık o yere. Konfetileri bıraktık ve turlamaya başladık, iki maskülen bir araya gelince yürüdüğümüzü daha da belli ediyoruz diye “bir feminen, bir maskülen” diye ayrıldık. Gökkuşaklı çoraplarımızın renkli kısmını indirdik ve kol kola yürümeye başladık.  Polisin görmemesi için dövmelerimi sakladım artık “kadın” mı “erkek “mi , “çocuk” mu, “olgun” mu olduğum belli olmuyordu.

Fıkra gibi olmuştuk, bir maskülen, bir feminen belki tomboy ya da femboy bir gün İstiklal’e girmeye çalışırken…

Yürütmediklerini düşündüler ama yürüdük. Aniden başlayan alkış ve sloganların merkezi yoktu İstiklal’de. Oradan oraya koşturup, bulamadığı sesin merkezini aramak yerine kızgınlıkla görüntü alan kişilere saldırdı polis. Arkadaşlarımız bu gibi haksızlıklara müdahale ederken gözaltına alındılar.

Ankara’ya dönüş yolunda ise belediye otobüsünde benim kadın mı erkek mi, çocuk mu olgun mu olduğumu anlamayan ve bana eğilip eğilip bakan kadın sayesinde tekrar söylüyorum “La bize her yer onur”

*Lubunya: LGBTİAQ+


Etiketler:
nefret