13/08/2018 | Yazar: Yıldız Tar

Kitabın en özgül yanlarından birisi de sıkı bir tarih anlatısına dayanması.

“Eşcinseller domuzlar ve köpeklerden daha kötüdür.”

(Robert Mugabe, Zimbabve Devlet başkanı, 1995)

“Sodomcu olduğu kanıtlanan hayalarını kaybetmeli; ikinci defa yaparsa organı alınmalı; üçüncü defa yaparsa yakılmalıdır”; “Bunu yapan kadın her seferinde bir organ kaybetmelidir ve üçüncü defada yakılmalıdır. Tüm malvarlıkları da krala verilir.”

(Jostice ve Plet, “Eski Orleans Töresi”, 1260 civarı)

“Heteroseksüel ve eşcinsel çiftler arasında bir eşitlik olamaz. Bu gerçeklik hiçbir ahlaki ya da gerici değerlendirmeden kaynaklanmamaktadır.”

(Jean-François Mattei, Liberal Demokrasi Milletvekili, 1998)

Güldeste?

Yukarıdaki üç cümle bir güldesteden. Sel Yayıncılık’tan çıkan Homofobi Sözlüğü bu güldeste ile açılıyor. Daha doğrusu yazarın deyimiyle, “bir tür karşı-güldeste; amacı bir saçmalık derlemesi ya da nefretin açıklamalı kataloğunu oluşturmak değil; bu kitabın esas uğraşısı olan analize geçmeden önce konuyu temsil eden kimi söz ve bağırışları duyurmaktır.”

Louis-Georges Tin’in derlediği, Melis Tezkan ve Okan Urun’un Türkçe’ye çevirdiği sözlük, homofobik söylem ve eylemler ile ileri sürülen teorileri ve açıklamaları ele alıyor:

“Homofobik söylem ve eylemleri, ileri sürülen teorileri ve açıklamaları, homofobik gerilimlerin yaşandığı kurumlar ile sosyal ve coğrafi alanları ele alan Homofobi Sözlüğü, bu tutumun kökenlerini ve günümüzdeki gerçekliğini dinden sinemaya, siyasetten gündelik hayata birçok alanda irdeleyip ifşa ediyor.

Özgürleşme mücadelesi

“Bu kapsamlı çalışma homofobi olgusunun daha sağlıklı anlaşılması ve bu olguya karşı uygulanacak yöntemlerin geliştirilmesi için detaylı ve derin bir tarihsel kavrayış kazandırıyor. Eşcinsel pratiklerin doğal görüldüğü toplumlardan, bu pratiklerin şiddetli bir şekilde cezalandırılıp mahkûm edildiği ve hor görüldüğü toplumlara geçişin her merhalesini görünür kılarak homofobinin toplumsal kodlarda daima var olacağı mitini sistematik bir biçimde yıkıyor.

“Ölümle yaşam, aşağılanmayla onur, kapatılma ve reddetme ile tanınma arasında varlık mücadelesi veren LGBTİ+ bireylerin tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de süregelen siyasal karakterdeki özgürleşme mücadelesine katkı sağlayacak bu çalışma, aynı zamanda önyargılarla mücadele etmek için de son derece önemli bir başvuru kaynağı.”

Taban tabana zıt görünenler ve homofobide ortaklık

Toplamda on beş farklı ülkeden 70 kişi bu kitap için çalıştı. A’dan Z’ye homofobi ile ilintili kavram ve kelimeler kitapta ayrı makalelerde açıklanıyor. Fransızca orijinal baskısı 2003 yılında yapılan kitap o yıla kadarki küresel gelişmelere ışık tutuyor.

Kitabın ortaya koyduğu en önemli gerçeklerden birisi, birbirine taban tabana zıt görünen rejimlerin söz konusu eşcinsellik olduğunda nasıl da hedef göstermede ortaklaşabildiğini göstermesi. Yazar Tinn giriş bölümünde bunu şöyle açıklıyor:

“Kara bulutlar belirmeye görsün, homofobik söylemler dikkati gerçek problemlerden çevirmek için en yararlı yöntem olur, bir yandan da örf ve âdetlere talep ettiği teminatları sağlar.”

Labirente hoşgeldiniz!

Sözlükte kurumlar, kişiler, ülkeler, ideolojiler, kavramlar ve homofobiye dair daha birçok anahtar kelime alfabetik sırayla yer alıyor. Her kelime öbeği tarihsel bir perspektifle tartışmaya açılıyor.

Kitap okurları bir labirente davet ediyor. İster baştan başlar ve alfabetik sırayla ilerlersiniz; isterseniz başlıklarda açılan diğer kavramların izini sürersiniz. Ziyadesiyle meşakkatli bir meseleyi biraz da derviş sabrıyla ele alan eserde birbiriyle alakasız görünen kavramlar, kurumlar, kişiler bir örümcek ağıyla birbirine bağlanıyor. Bu ağ ve labirent örgüsü içerisinde kaybolmamak elde değil.

Söz konusu “Adli Tıp” olduğunda sözlük maddesi kronolojik açıdan eşcinsellik “uzmanı” olarak ilk ortaya çıkan disiplinin adli tıp olduğu ve adli tıbbın amacının eşcinsel eylemlerin gerçekleştiğine dair kanıt ortaya koymak olduğu hatırlatılıyor.

Sayfaları çevirdiğimizde bu sefer karşımıza “Dekadans” başlığı çıkıyor. Başlığın yazarı Flora Leroy-Forgeot, dekadans ve eşcinselliğin bağdaştırılmasının kurgusal bir yapı olduğunu ve bu kurgunun amacının da ya eşcinselliğin toplumu yozlaştırdığını göstererek onu kötülemek ya da yabancı bir toplumu meydana getirenlerin içinde eşcinsel bir bileşen olduğunu göstererek o toplumu kötülemek olduğunu söylüyor.

Bir başka başlık “Hakaret”te ise başlığın yazarları Daniel Borrillo ve Thomas Formonda, “Hakaret her şeyden önce anormalliğe, bir bireyin ya da bireyler kategorisinin diğerlerine göre daha aşağıda olmasına gönderme yapar…” diyerek hakaret fenomeninin utanç, korku ve sosyal aşağılık duyguları ile ilişkilerine değiniyor.

Türkçe baskıdaki U harfinin tamamını kaplayan “Utanç” başlığında ise yazar Sebastien Chauvin, “Damgalanmış diğer gruplar gibi geyler ve lezbiyenler de çoğunlukla ‘utancın çocukları’dır” diyor. Utancı baskının politik sonucu ve bedensel duygu olarak ele alıyor. Başlığın devamında utanç ve onur arasındaki gey ve lezbiyen kimliğe bakıyor.

Raymonde Gerard, “Lezbofobi” başlığında her iki cinsten eşcinselleri kapsayan homofobi terimi varken neden “lezbofobiyi” kullanmak gerektiğini soruyor: “Birey ya da toplumsal grup olarak lezbiyenlere değinen homofobi tanıklıkları incelemesi lezbofobiye özel nitelikleri ortaya koyuyor.”

Karmaşada sadelik

İlk bakışta karmaşık gelebilecek bir kurgu, tematik olmayan alfabetik bölümlenme dildeki sadelik ile o karmaşaya biraz da sakinleştiren bir duygu armağan ediyor. Çevirmenler Melis Tezkan ve Okan Urun’un meşakkatli çabası Türkçe’den okuyan okur için de hem anlaşılır hem de sadeliğiyle çarpıcı bir metinler demeti ortaya koyuyor.

444 sayfalık sözlüğün her maddesi, her sayfası hem homofobiyi deşifre etme konusunda hem de homofobi denen meselenin nasıl her kurumun içinde kendini var edebildiğini gösterme noktasında köşe taşına dönüşüyor.

Kitabın en özgül yanlarından birisi de sıkı bir tarih anlatısına dayanması. Yazarlar her maddede tarihin alışılageldik büyük anlatısına başka bir gözle bakıyor. Tarihi yazılmayan veya tahrif edilerek yazılan bir deneyimin, hisler bütününün, davranışın, varoluşun, kimliğin hikayesini kavramsal ve analitik bir çerçeveye oturtuyor.

*Bu yazı ilk olarak Kaos GL dergisinin 161. sayısında yayınlanmıştır.


Etiketler: kültür sanat
İstihdam