20/01/2016 | Yazar: Gözde Demirbilek

önce takdir edilmesi gerekilen kısım, konusu LGBTİ olmayan bir filmde lez/bi karaktere yer verilmesi. karakterlerin tamamı diğer filmlerdeki gibi hetero ya da natrans seçilebilirdi.

yaklaşık iki yıldır bandırma’ya ailemi ziyaretimde annemle sinemaya gitmeye çalışıyorum. daha doğrusu karşılıklı çalışıyoruz. birkaç gün önceden babamı ve kardeşimi o akşam evde olmayacağımız için yemek yapıp yemelerine ikna etme kısmı tam da çalıştığımız kısım oluyor. hangi yemeği nasıl yapacakları kısmını tek tek anlatmak (hatta yazmak) gerekiyor filan. neyse, velhasıl gidebiliyoruz. bu gelenek benim yokluğumda annemi anneannemi de sinemaya götürmesi yönünde bir gelişme gösterdi. bu gelişmeden çok mutluyum çünkü anneannem 60 yaşında bir insan olarak (yaşı çok da olmamasına rağmen) dedemin delikanlılık (ironidir) döneminin çok hırçın geçmesinden ötürü geçen seneye kadar sinemaya gitmemişti. ilk kez annemle geçen sene "deliha" filmine gittiler. gittiklerinden beri de deliha televizyonda ne zaman gösterilse anneannem annemi arayıp "bizim gittiğimiz film şu kanalda" diye haber veriyor. duyumlarıma göre de her izleyişinde aynı yerlerde gülüyor, yani eğleniyor. eğlenmek herkesin hakkı ama bu ailede özellikle annemin ve anneannemin eğlenmesi herkesten bir tık daha önemli benim için. 

gittiğimiz filmler çok da benim tercih edeceğim tarz olmuyor. türk yapımı olmasıyla falan da ilgisi yok, ben "antin kuntin", "aşırı derin" ya da "mesajdan okunmayan" filmleri izlemekten ve o filmleri anlamamaktan zevk alırım açıkçası. anlamayıp, anlamadığım her film aklıma geldiğinde daha fazla şey düşünmek hoşuma gidiyor. her neyse, yani gittiğimiz filmler romantik-dram, romantik-komedi, sadece komedi, komedi kere komedi ya da KOMEDİ oluyor. tabi en son engin günaydın'ın oynadığı bir filme gitmiştik, adını dahi hatırlamıyorum. içimdeki ses. bu sırada google'dan baktım. filme girerken benim aklıma gelen, yeraltı (2012) filmindeki hâli. filme bir giriyoruz 12. dakikada bir kavga esnasında ibne diye küfrediliyor, kadın karakter zaten tüm kollardan örseleniyor içten içe cinnete geliyorum ama çıktığımda sadece "daha güzel bir film mi seçseydik" diyebiliyorum; annemin de kavganın ibne kısmında gülmemesine dayanarak. 

yılbaşı tatilinde gittiğimde, ekibi tamamladık. annem, anneannem ve ben filme gideceğiz. hem de anneannemin doğumgünü için gideceğiz. filmi annem seçmiş. "nadide hayat" diye bir film, ben de internetten bakıyorum. demet akbağ var, eğleniriz diyorum. bi yandan konusuna da bakınca güzel şeyler çıkabileceğini hissettim. eşi ölen bir kadının hayatını nasıl devam ettireceğini anlatacak, nasıl işlenmiş diye meraklanıyorum.

biz filme girdik, filmin ilk 15 dakikasında; hiç kimsenin gülmediği ve komik bulmadığı zaten de komik bulunmaması gereken kısımda filmin başrolü Nadide eşini kaybettikten sonra bir rüya görüyor. bu rüyada bir evlendirme programında aileden herkes (ölen kocası dahil) Nadide'nin ne yapması gerektiği yönünde konuşuyorlar. işte kızı bize taşınsın artık torununa baksın örgüsünü örsün diyor, torunu anneanne seni çok seviyorum diyor, ölen kocası otursun benim yasımı tutsun diyor falan da filan... Nadide uyandıktan sonra önce cidden kızına taşınmaya karar veriyor. sonra birden evlenirken kocasının "okuyup napacaksın, ben evde çocuğumuza bakmanı istiyorum, beni sabah işe yollamanı, KİRLİ ÇORAPLARIMI TELEVİZYONUN YANINDAN TOPLAMANI... istiyorum" demesiyle aşka gelip (allah korusun böyle aşktan) çok sevmesine rağmen bıraktığı okuluna aftan yararlanıp geri dönüyor. çocuklarının "anne sen yaşlandın bize pişi yap, atkı ör, bir koltukta çürü, sen yaşlısın, kocan öldü senin" tavrına rağmen döndüğü okulda bir grup ukalâ gençle birlikte bir projede çalışmaya başlıyor. "teyze ya" falan diyerek teyzelerin proje yürütemeyeceğini düşünen "yaşlıysa bir ölü kadar işe yaramazdır" kafası yaşayan bir grup genç bunlar.

lezbiyen cenahı ilgilendiren kısım tam da çalıştığı gençler. işte sınıfın en tembel, en goygoycu tipleri. bir tanesi hariç. o da tüm film boyu Nadide'yi destekliyor falan. lez/bi karakterin adı Aylin. şimdi biz Aylin'in lez/bi olduğunu filmin ikinci yarısında öğreniyoruz, neresinde öğrendiğimizin bi önemi yok. filmin başında kimsenin yanında hetero bilmem ne yazmadığı için. ama öğrendiğimiz kısım önemli: herkesin kumsala eğlenmeye gittiği bir anda işte erkek öğrencilerden birinin bir kadınla bakışmasını çekiyor, Nadide'nin gemi kaptanıyla bakışmasını çekiyor derken Aylin'in de bir kadınla bakışmasını çekince bir an irkildim. önce yanlış gördüm sandım. sonra yok yanlış görmedim ama Çağan Irmak bize ufacık göz kırpmış dedim. bence bu göz kırpıştı abla. ertesi gün herkes geceden kalma konuşurlarken geminin yanına küçük bir botla o kadın yine gelip (Aylin'i almaya) Aylin de ben "hayatımın kadınını buldum" deyince olaylar değişti. ilk baktığım anneannemin suratı oldu. gülmeye devam ediyordu. Aylin'in arkadaşları şok tabi "hiç anlamadınız değil mi" falan diyor. bota atlayıp gidiyor. hoca da "hah bir gökkuşağımız eksikti" diyor ama bu söylediğinin fobiyle değil filmdeki o anki durumla alâkası var daha çok. o yüzden bu kısma çok da takılmamak gerekiyor.

şimdi önce takdir edilmesi gerekilen kısım, konusu LGBTİ olmayan bir filmde lez/bi karaktere yer verilmesi. karakterlerin tamamı diğer filmlerdeki gibi hetero ya da natrans seçilebilirdi. bir başka takdir edilmesi gerekilen kısım, karakterin yöneliminin açık/açılan olarak verilmesi. Aylin'in aşık olduğu kadın botla geldiğinde, Aylin dönüp "kuzenim geldi ben kaçar" da diyebilirdi. ama arkadaşlarına, öğretmenine ve daha 2 haftadır tanıdığı gemi kaptanına "hello guys, i'm gey" gitti. açılma olayının ardından aşırı goygoycu arkadaşlarının bunu bir goygoy konusu olarak seçmemeleri de genel gerçekliği yansıtmasa da olumlu gerçekliği yansıtarak güzel bir mesaj vermiş.

eleştirilebilecek tek şey stereotip meselesi olabilir diye düşünmüştüm filmden çıktıktan sonra ama "box braid artık marjinal sıfatına ne kadar girer?" sorusu kafamı kurcaladı. yani bi yanı kazıtılmış diğer yanı küt kesilmiş saçı da verebilirdi. bence asıl o zaman stereotip yönünden eleştirebilirdi. 

genel olarak güzel bir jest olmuş diye düşünüyorum. umuyorum bundan sonra da LGBTİ temalı olmayan filmlerde çeşitlilik filmin içinde de "hayatın içinden" vurgusu yapılarak verilir. 

anneanneme yeniden dönecek olursak, filmden çıktıktan sonra yorum yapmadı. olumsuz bulsa yapardı diye düşünüyorum. annem de yorum yapmadı gerçi, o niye yapmadı ona takıldım bak. neyse... güzel hareketler bunlar. Çağan Irmak da "Eşcinselleri sevmem, irrite olurum" diyen Osman Sınav gibi de devam edebilirdi ama etmedi. önce "Tamam Mıyız?" filmi, şimdi de "Nadide Hayat" içinde ufak bir jest. bu güzel hareketlerin devamlılığının olması dileğiyle.


Etiketler: kültür sanat
nefret