10/02/2011 | Yazar: Seçin Tuncel

Lezbiyenler için Bir Yaşam Alanı Mümkün mü?  

Lezbiyenler için Bir Yaşam Alanı Mümkün mü?
 
115. sayımızda 'Burada Bir Köy Var, Yakında' adlı öyküsüyle “Bir Kadın (mı) Sevdim(?)” temalı 5. Kadın Kadına Öykü Yarışması’nda 2.’lik ödülü kazanan Destan Luise Kılıç’ı ağırlıyoruz. Tutsaklığı aşarak yarışmamıza katılan ve ödülünü alırken hapishanedeki kadınları kürsüden selamlayan Destan ile sizler için minik bir söyleşi yaptık.
 
 
Öykü yarışmamızdan nasıl haberdar oldun?
Öykü yarışmasına birkaç ay vardı. Kardeşim görüşüme geldi ve “Bir yarışma varmış, istersen yaz.” dedi. Öykü yazıyordum zaten ve konu ilgimi çekmişti. “Deneyebilirim en azından…” dedim. Öncesinde sayfa sayısını bilmiyordum; oturdum ve 18 sayfa yazdım. Sayfa sınırını epey aştığımı öğrenince, yazdığım öyküyü bir kenara koymak ve yeni baştan bir öykü yazmak zorunda kaldım.
Aslında öykü yarışması sayesinde, koğuştaki arkadaşlarım da yazmak istediler. Konu nedeniyle tartışma ortamı oluştu; nelerin yaşandığına ve sorunların neler olduğuna dair araştırmalar yaptık.
 
Kimlerden destek aldın bu süreçte?
Dışarıdaki arkadaşlardan ve ailelerden, yazı ve bilgi toplamalarını istedik. Okuduk ve tartıştık içerde. Bizim için de faydalı bir süreç oldu. Aslında yazmaya niyetli çok kadın vardı ancak hem sürenin az kalması hem de bilgisayar olmaması nedeniyle, çoğu arkadaş yetiştiremedi. Bir de hapishaneden birçok öykü çıkarsa, idarenin bizden şüphe duyabileceği endişemiz de vardı.
 
Bizim içerde yazmamız, dışarıya yollamamız ve yazıların bilgisayarda yazılması, uzun bir süreç… Posta ve yazım işlemleri için, hikâyeyi bir ay önceden yollamamız gerekli. Bu nedenle, “Hapishaneden öykü yollayan arkadaşlar, el yazısıyla yazabilir.” demeniz iyi olabilir çünkü çoğu arkadaşın ailesi bunu yapabilecek durumda değil.
 
Öyküyü postalarken herhangi bir sorun yaşadın mı?
“Müstehcen bulunur mu? Sansürlerler mi? Geri döner mi yazdıklarım?” diye bekledim aslında ama bir sorun çıkmadı. 
 
Öykünün kahramanları nereden çıktı?
Hapishanedeyken “kadın köyü” projeleri üzerine düşünürdüm. Özellikle sığınma evlerinde kalan kadınlar ile ilgili… Suçlu değilken, sanki suçlularmış gibi apartman dairelerine kapanmak zorunda kalıyorlar. Suçlu olan onlar değil! Apartman dairesine tıkılmak ve orada saklanmak zorunda kalanlar onlar olmamalı!
 
Lezbiyenlerin de özgür bir yaşam alanına ihtiyaçları var. Kendilerini özgür hissedebildikleri ve eşitlikçi olan bir yaşam kurmaları lazım… Komünal bir köy belki: her şeyi kendin ekeceksin ve biçeceksin, hayvanların olacak, hatta elektriğini bile kendin üretebileceksin… Öyküm, kendi içerisinde bir yaşamı ve döngüsü olan, kendisi başlı başına bir “dünya” olan bir yer hayalimden çıktı. Öyküyü yazarken, “Türkiye’deki lezbiyenler için bir yaşam alanı oluşturulabilir mi? Bunun çabasına girilebilir mi? Ne gibi zorluklarla karşılaşılabilir?”sorularını sordum kendime. Önce iki kadın buna karar veriyor… Daha sonra dört kişi oluyorlar… Altıncı senelerinde 24 kadın oluyorlar ve o köyde giderek çoğalıyorlar. Baskına gelen erkekler oluyor ve kadınlar onlarla mücadele ediyorlar. Basında antipropaganda da yapılıyor elbette… “Türkiye’de bu projenin yapılabilirliği nedir?” diye sorum kendime.
 
Homofobi Karşıtı Buluşma’yı takip edebildin mi?
Geniş bir etkinlik dizisinin bir kısmına katılabildim. Çok güzel programlar ve güçlü insanlar vardı. Bu kadar insanın bir araya gelip burada konuşması bile, çok büyük bir ilerlemenin göstergesi bence.
Kürtler’e “Kürtçe’yi evinizde rahat rahat ve istediğiniz gibi konuşun ancak okulda filan bunu talep etmeyin.” deniyor. Eşcinsellere de aynı şey yapılıyor. “Siz evinizde istediğiniz gibi yaşayabilirsiniz ama dışarıda bunu göstermeyin.” deniyor. Bu, onlara göre bir özgürlük oluyor ama bu özgürlük değil! George Orwell’ın Hayvan Çiftliği kitabındaki ”Tüm hayvanlar eşittir ancak bazıları daha da eşittir.” cümlesi gibi… “Tüm insanlar eşittir ancak heteroseksüeller daha da eşittir.” demek gibi bir şey bu!
İnsanların beraber yürümesi ve birbirine destek olması önemli çünkü buna ihtiyacımız var. Artık parçalı bir şey yapılamıyor çünkü sistem gerçekten çok güçlü. Bu güçlü sistemin karşısında, gerçek bir güç oluşturabilmek için çalışmalıyız.
 
Hapishane sürecinle ilgili okuyucularımıza bilgi aktarmak ister misin?
Ben mimarlık bölümü öğrencisiydim. İki yıla yakın tutuklu kaldım. İlk mahkememe ancak onuncu ayda çıktım; neyle suçlandığımı da zaten yedinci ayda öğrendim. İki yılın sonunda “Biz sizi çok tuttuk.” dediler ve bıraktılar. Türkiye’deki adalet sisteminin ve siyasi sürecin mağdurlarındanız diyelim.
 
Ödülünü, hapishanedeki kadınlara ithaf ederek aldın. Onlara buradan bir şeyler söylemek ister misin?
Ben tam özgür değilim; bir yanım içeride kaldı. 15-18 senedir içeride yatan kadınlar var. Hiçbir adli suçtan bu kadar yatan kadın yoktur. Özellikle siyasi kadınlar yatıyor içeride. Gerçekten bu kadınların hepsi çok güzel kadınlar ve orada kalmayı hak etmiyorlar. Oradan çıkmış olsam bile, bir yanım içeride. Onların yoldaşlıkları ve dostlukları olmasaydı, o öykü çıkmazdı. 


Kadın Kadına Öyküler “Her Yerde”
 
Kaos GL'nin düzenlediği ve teması "Her Yerdeyiz" olarak belirlenen 6. Kadın Kadına Öykü Yarışması'na katılım başladı. Öykülerin 15 Nisan 2011’e kadar gönderilmesi bekleniyor. 


Etiketler: kültür sanat
nefret