17/12/2013 | Yazar: Erdal Partog

BDP Eş Başkan Yardımcısı Meral Danış Beştaş Feminist Politika Dergisinde Firdevs Hoşer’e verdiği röportajda LGBTİ hareketine kırgın olduğunu söylüyo

BDP Eş Başkan Yardımcısı Meral Danış Beştaş Feminist Politika Dergisinde Firdevs Hoşer’e verdiği röportajda LGBTİ hareketine kırgın olduğunu söylüyor. Bu kırgınlığının nedenini de şöyle açıklıyor. "LGBT bireylerle ilgili cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği diye nitelendirdiğimiz tartışma çok uzun bir tartışma. İki ay sadece bu fıkra tartışıldı. Bu bizim önerimiz. Ama komisyona özellikle Süheyl Batum tarafından bunu biz önerdik diye yansıtıldı maalesef. LGBT örgütlerine bu konuda kırgın olduğumuzu ve üzüldüğümüzü iletmek istiyorum sizin vasıtanızla"

Meral Danış Beştaş’ın bu açıklamasından hemen sonra bazı kesimlerden de LGBTİ hareketinin CHP'ye kaydığı yönünde açıklamalar gelmeye başladı. Hatta bazı kişiler bunu LGBTİ hareketinin CHP’ye kayması olarak niteledi.

Doğrusunu isterseniz bütün bu açıklamaları hepten anlamsız bulmuyorum ama bu açıklamaları yapan kişilerin LGBTİ Hareketini iyi analiz edemeyen kesimler olarak görüyorum. Çünkü bu eleştirileri dile getirenler olaya sadece kendi durdukları siyasi çizgi üzerinden tek taraflı bakıyorlar. Bu anlamda kendi bulundukları yerden haklı görünebilirler.

Ancak ortada bir kırgınlık varsa bu kırgınlığı dile getirecek kesimin LGBTİ hareketi olduğunu düşünüyorum. Fakat LGBTİ hareketi sorunlarını kırgınlık üzerinden tanımlamayacak kadar siyasi bir deneyime sahip bir gelenek artık... Bu anlamda LGBTİ Hareketi her sorununu açıkça konuşan ve LGBTİ haklarını pazarlık malzemesi hiçbir zaman yapmayan bir hareket görüntüsü çiziyor.

Ayrıca LGBTİ Hareketinin temsili siyaset ile olan ilişkisi de yeni bir şey değil, BDP bağımsız adaylar süreci başlamadan LGBTİ hareketi çeşitli siyasi partilerde LGBTİ hakları konusunda çalışmalarını zaten yapıyordu. Bu anlamda sadece Kürt hareketi ile değil aynı zamanda ÖDP gibi partilerle de LGBTİ hakları konuşuluyordu.

Ancak LGBTİ hareketinin bu çabaları geçmişte reel siyasette yeterince görünür değildi. Bunun da sebebi LGBTİ hareketinin bu konuda yeterince güçlü olmamasıydı. Ancak son beş yılda ve özellikle son iki yılda LGBTİ hareketi her bakımdan güçlendi. Bu güç ister istemez bazı siyasi kırılmalar da yarattı. Bu kırılmaların başında Gezi Süreci var tabii ki.

Gezi Direnişi’nden önce LGBTİ hareketini hasta ve burjuva kapitalist olarak nitelendiren bazı sosyalistler Gezi’den sonra geç de olsa LGBTİ hareketini kabullendi. Aynı zamanda Kemalist kesimler de LGBTİ görünürlüğünü göz ardı edemez oldu. Böylece LGBTİ hareketi 3. aşama olan siyasi temsil ve tanınma alanına hızla girmiş oldu.

Fakat LGBTİ Hareketinin BDP ya da Kürt hareketi ile olan ilişkisinin daha eski olduğunu söyleyebiliriz. Ancak bu eski ilişkiye rağmen bazı siyasi akımların BDP’den daha fazla LGBTİ politikalarını sahiplenmeleri son zamanlarda BDP’yi rahatsız etmişe benziyor. En azından LGBTİ hareketi ile ilgilenen BDP’lileri rahatsız ettiğini söyleyebiliriz. 

Bundan dolayı da bazı BDP’liler LGBTİ hareketinin CHP’ye kayıp yanlış bir yol izlediğini düşünüyor. Oysaki sorun geçmişte LGBTİ Hareketinin BDP ile ilişkilenmesi sürecinde bu ilişkinin BDP tarafından nasıl ve ne kadar sahiplenildiği ve LGBTİ hareketi ile nasıl bir ilişkiyi benimsediğidir. LGBTİ hareketinin CHP’ye daha yakın görünüyor olması LGBTİ hareketinden kaynaklanan bir sorun değil, bizzat BDP’nin bu konudaki ketum siyasi çizgisinin, bu konuyu yeterince görünür kılamamasından kaynaklanıyor. Yoksa LGBTİ hareketi en başından beri BDP bağımsız adayları destekledi, bugün de HDP içinde bileşenler olarak desteğini koşulsuz sürdürüyor.

Daha eskiye gidecek olursak LGBTİ hareketi ile Kürt hareketinin somut ilişkisi seçimler bağlamında 2007 seçimleri ile görünürlük kazandı, ama bu görünürlük yeterince siyasi temsil anlamında BDP içinde kendine yer bulamadı. 

2007’de İstanbul 1. Bölgeden Ufuk Uras 3. Bölgeden Sabahat Tuncel açık ya da kapalı olarak LGBTİ hareketi tarafından desteklendi. Aynı şeyler birçok büyükşehir seçimlerinde yaşandı. 2011 seçimlerinde de bu destek artarak devam etti.

Bugün birçok LGBTİ aktivistinin büyük çoğunluğu bağımsız adaylara oy verdiğini çekinmeden söylüyor. Hatta birçok LGBTİ aktivisti bağımsız adayların kampanyalarında yer aldığını da söylüyor.

Yeni anayasa yapım sürecinde yaşananlara geldiğimizde ise, yeni anayasa yapım sürecinde LGBTİ hareketi en başından beri katılımcı bir çizgi izledi. Bunun için de anayasal taleplerini hem meclis dışında herkese açık kampanyalarla, hem de meclis içinde siyasi partilerle yürüttü. LGBTİ Hareketi bu çalışmaları yürütürken tabii ki BDP’nin desteğini aldı.

Ancak meclis içindeki LGBTİ çalışmaları, söz konusu yeni anayasa olduğunda bu çalışmaları sadece BDP ile yürütmek de oldukça anlamsız olurdu. Bundan dolayı mecliste yer alan diğer siyasi parti temsilcileri ile de doğal olarak görüşmek LGBTİ Hareketinin işiydi. BDP dışındaki bu partilerden AKP ve MHP LGBTİ hareketi ile hiç ilgilenmedi. Buna rağmen LGBTİ hareketi görüşmem demedi, yeniden yeniden görüşmek istedi. Ancak AKP ve MHP LGBTİ yasal talepleri konusunda hep uzak durdu. Fakat ana muhalefet partisi CHP içindeki bazı milletvekilleri bu konuda oldukça samimi davrandı. CHP, LGBTİ haklarının mecliste duyurulması için en az BDP kadar emek harcadı.

Bu anlamda LGBTİ Hareketinin yasal talepler konusunda ister BDP olsun ister CHP, yasal her partiyle bu konuları müzakere etmesi kadar doğal bir şey yoktu. Nitekim birbirinden farklı dört parti yeni anayasa yapmak için bir uzlaşma komisyonu kurmuştu. Eğer her parti kendi ideolojisini dayatmak isteseydi bu uzlaşma komisyonu da hiç olmazdı. Bu anlamda LGBTİ hareketi için kategorik karşıtlık değil ortaklık ve çözüm yeni anayasa çalışmaları sürecinde izlenmesi gereken yol oldu.

Tabii ki LGBTİ Hareketi anayasal taleplerini yeni dillendiren bir hareket değildi. 2003 Ceza kanunu değişikliği sırasında da benzer talepleri dillendirmiş ancak bu talepler AKP tarafından görmezden gelinmişti.

Fakat yeni anayasa uzlaşma komisyonunun yeni anayasa için harekete geçmesi ile LGBTİ hareketi bu defa daha organize bir şekilde meclisin yolunu tutabilmişti. Meclis anayasa uzlaşama alt komisyonunda LGBTİ yasal talepleri ilk defa meclis çatısı altında, mecliste bulunan dört siyasi parti temsilcisi tarafından dinlenmiş kayda geçirilmişti. Bu toplantıya BDP adına Altan Tan ve CHP adına ise Atilla Kart katılmıştı.

LGBTİ hareketi olarak ne gibi taleplerin olduğu yaklaşık 20 dakika bu komisyona anlatılmıştı. Ayrıca başta SPOD olmak üzere diğer LGBTİ hareketinin bileşenleri birçok anayasa taslağını anayasa uzlaşma komisyonuna yazılı olarak göndermiş, bu taslaklar da meclis sitesinde yayınlanmıştı.

Bu anlamda BDP’nin yeni anayasa sürecinde ayrımcılığı düzenleyen maddeye cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği eklensin talebinin sadece BDP’nin savunduğunu söylemek diğer parti temsilcilerine haksızlık olacaktır.

Bu yüzden Meral Danış Beştaş’ın kırgınlığı altı dolu bir nedene dayanmamaktadır. Beştaş’ın LGBTİ hakları savunusu bizim işimizdi, CHP elimizden aldı demesi bunun sebebini de LGBTİ hareketinin CHP’ye kaydığı şeklinde okuması tamamen yanlış bir okumadır.

Çünkü söz konusu olan LGBTİ hareketinin emeklerdir. Eğer bu emekler olmasa siyasi partiler bu talepleri politik bir talebe de dönüştüremezdi. Bundan dolayı LGBTİ hakları savunusu tek başına bir partiye ait olmadığı gibi, tek başına CHP’ye de ait olmaz. Bu savunun asıl sahipleri tabii ki LGBTİ hareketi ve onların savunucularıdır.

Bu süreçten sonra HDP ve bileşenlerinin LGBTİ Hareketi ile ilişkilenme ya da LGBTİ Hareketini okuma işini daha fazla ciddiye alması gerekiyor. Yerel seçim sürecine girildiği şu dönemde her şeyi LGBTİ Hareketinden beklemek doğru değil.

CHP olayında LGBTİ Hareketi bir adım atarken CHP içindeki bazı kesimler iki adım atabildi. Bu da LGBTİ Hareketinin CHP’ye kaydığı yönünde bir algıyı ortaya çıkardı. Ancak CHP’nin bu alanı daha fazla sahiplenmesi LGBTİ Hareketinin CHP’ye kaydığı şeklinde okunamaz.

Çünkü bugün CHP üst merkez organlarında hiçbir açık LGBTİ yok. Yine BDP üst organlarında da yine açık LGBTİ biri yok ama HDP ve bazı bileşenleri içinde en üst merkez organlarında LGBTİ temsilcileri var. Bu anlamda BDP ve HDP’nin bazı bileşenlerinin bu gerçek temsilcileri görmeyip CHP’den aday adayı olan LGBTİ bireyleri görmesi, bunun üzerinden de LGBTİ Hareketine sitem etmesi doğru değil. Böyle bir bakış açısı CHP içindeki LGBTİ hak mücadelesi yürüten insanlara, HDP ve bileşenleri içinde yer alan LGBTİ arkadaşlara ve siyasi partilerden bağımsız siyaset yürüten LGBTİ hareketi ve aktivistlerine haksızlık olacaktır.

BDP’nin ve çiçeği burnunda HDP’nin bu durumdan alının akı ile çıkmasının yolu LGBTİ hareketi ile dolaylı değil doğrudan ilişkilenmesini bilmelidir. LGBTİ belediye başkanı ya da meclis üyesi adaylarını LGBTİ hareketi ve onların bileşenleri ile ortak belirlemelidir. Aynı zamanda İstanbul LGBTİ siyasi temsil platformunun yerel yönetimler konusundaki taleplerini hayata geçirmelidir. BDP, Diyarbakır belediyesinin LGBTİ dostu bir belediyeye dönüşmesi için çaba göstermelidir.

Aynı şeyleri CHP belediyelerinden istemek LGBTİ hareketinin en doğal hakkıdır. Önemli olan LGBTİ mücadelesinin haklı taleplerinin hayata geçirilmesidir yoksa büyük siyasi dengelere göre siyaset yapmak değildir.

Bütün bu adımları hangi parti atarsa o parti LGBTİ hakları konusunda örnek parti olacaktır. Bu anlamda BDP’nin ve HDP bileşenlerinin bunu başarmaması için hiçbir engel yoktur. Üstelik HDP ve bileşenlerinin CHP’ye göre oldukça fazla avantajı var. Yeter ki bu partilerde siyaset yapan erkekler LGBTİ haklarını savunmak için LGBTİ birey ya da kadın haklarını savunmak için kadın olmak gerekmediğini anlayabilsinler. O zaman zihinlerdeki engeller aşılmış olacak LGBTİ hareketi ile doğru ilişkilenme de başlamış olacaktır.


Etiketler:
nefret