25/12/2014 | Yazar: Koray Başar

Kimi sağlık çalışanları tıbbi bir zorunluluk, yasal bir hak olan cinsiyet geçiş sürecini haddini bilmeme, şımarıklık hatta günah olarak kabul etmektedir

Kimi sağlık çalışanları tıbbi bir zorunluluk, yasal bir hak olan cinsiyet geçiş sürecini haddini bilmeme, şımarıklık hatta günah olarak kabul etmektedir

“Öleceğimi bilsem, belki doktora gitmeyi düşünürüm”

Devlet tarafından verilen kimlik kartında cinsiyetinizi belirten bir bölüm yoktur. Ancak başka hiçbir ülkede olmayan bir uygulama ile doğduğunuzda hangi cinsiyete sahip olduğunuza göre, pembe ya da mavi bir kimlikle cinsiyetiniz ifade edilir. Erkek ya da kadın olmanın renklerle bilinen bir ilişkisi yoktur; bu ayrım ne evrensel bir durumdur, ne de tarihi çok eskilere dayanmaktadır. Kimliğini görünceye kadar kişinin cinsiyetiyle ilgili kanaatimizi görünümü, giyimi, hal ve tavırlarına dayandırırız. Böyle dışarıdan değerlendirdiğimizde erkek ya da kadın olduğunu düşündüğümüz herkes, doğduğunda bizim tahminimizle aynı cinsiyetin özelliklerini taşımıyor olabilir. Açıkça söylemek gerekirse, çevrenizde gördüğünüz erkeklerin hepsi, doğduklarında “oğlunuz oldu” sözleriyle karşılanmamıştır. Bedensel cinsiyeti ile kendini tanımladığı cinsiyeti örtüşmeyen transbireyler, benimsedikleri cinsiyet kimliği doğrultusunda giyinir, davranır ve toplum tarafından öyle değerlendirilmeyi bekler.
Doğduğu cinsiyetten farklı bir cinsiyet kimliğine sahip olma, hayatın çok erken dönemlerinden itibaren ipuçları verse de, kişinin bunu dışavurmaya, söze getirmeye başlaması zaman alabilir. Zira toplumun geneli, ailesi, öğretmenleri, akranları nasıl bunun yanlış olduğunu düşünüyorsa birey de kendinde bir bozukluk olduğunu düşünebilir. Dahası çevrenin baskısı, ayrımcı tutumları, öldürmeye kadar varabilen şiddeti kişiyi her an hoşnutsuzluk hissedeceği bir cinsiyete hapsedebilir. Deneyimi olmayanların anlaması, empati yapabilmesi için, kendilerinin bir sabah başka bir cinsiyetten bir bedenle uyanmış olduklarını, tüm çevrelerinin de bundan sonra hayatlarını bu şekilde geçirmeleri için ısrar ettiğini hayal etmeleri işe yarayabilir.
 
Psikiyatri transbireyleri akıl hastası olarak kabul etmemektedir. Zira bedensel cinsiyet ve cinsiyet ifadeleri ile ilgili arzuladıkları değişiklikleri gerçekleştirmeye başladıklarında ya da “herkes hangi üreme organına sahip doğduysa cinsiyet kimliği o yönde olmalıdır” zihniyetinin katı bir şekilde hakim olmadığı bir çevrede toplumun geri kalanından farklı değillerdir. Ruhsal bozukluk sınıflandırmalarında bu duruma yer verilse de, kişinin cinsiyet kimliği değiştirilmesi gereken bir belirti gibi ele alınmaz, bedensel cinsiyetle örtüşmemesi kişinin kendisiyle ilgili karar verebilecek yetkinliğinden kuşku duyulmasına neden olmaz. Transbireylerde tıbbi uygulama, bedensel cinsiyeti benimsenen cinsiyet kimliğine uygun hale getirecek şekilde hormon tedavileri ve cerrahi girişimleri içeren cinsiyet geçiş sürecidir. Psikiyatrın süreç öncesi değerlendirme, sürecin planlanması ve izlenmesinde temel sorumlulukları vardır. Süreç uluslararası meslek örgütlerince geliştirilen bilimsel kılavuzlar doğrultusunda, yasal düzenlemeler çerçevesinde yürütülmektedir.
 
Transbireylerle ilgili önyargılar, içine itildikleri şiddet ortamında verdikleri tepkilerin “travesti terörü” manşetleriyle topluma aktarılmasından beslenmektedir. Çocukluk dönemlerinden başlayarak, var olma mücadelesi veren bu bireyler, görmezden gelinme, hor görülmenin ötesinde, kimlik özelliklerine dayanılarak sağlık, eğitim, çalışma ve barınma gibi temel insan haklarından mahrum bırakılmaktadır. Hukuk ve güvenlik uygulayıcıları tarafından kamusal alanda sadece ‘var’ olduklarında teşhircilik, öldürüldüklerinde tahrik etmekle itham edilirler. Transerkek ve transkadınlar kimlik özellikleri nedeniyle ayrımcılığa ve bu zeminde işlenen nefret suçlarına maruz bırakılırlar. Uzun bir süredir ayrımcılık ve nefret suçları ile ilgili yasal düzenlemeler yapılması için diğer gruplarla birlikte mücadele vermekteler. Bu haklı politik talep iktidar sahiplerince alaya alınır, görmezden gelinirken transbireylere yönelik şiddet artarak devam etmektedir.
 
Sağlık kuruluşları transbireylere yönelik ayrımcılığın sergilendiği diğer bir platformdur. Birçok transerkek ve kadın, ayrımcı tutumlara maruz bırakılmak endişesiyle gerekli olduğu halde sağlık kuruluşlarına başvurmamaktadır. Başvurduklarında kimi kurumlarda hizmet verilmemekte, kimi sağlık çalışanları tıbbi bir zorunluluk, yasal bir hak olan cinsiyet geçiş sürecini haddini bilmeme, şımarıklık hatta günah olarak kabul etmektedir. Herhangi bir kimlik özelliğine dayanarak hekimlik uygulamalarını gerektiği gibi yerine getirememek görmezden gelinemeyecek bir etik sorundur. Sağlık çalışanlarının bu konudaki duyarlılığı 20 Kasım Nefret Suçları Mağduru Transbireyleri Anma Gününde TTB, Türkiye Psikiyatri Derneği, Cinsel Eğitim Tedavi ve Araştırma Derneği tarafından yapılan basın açıklamasında ifade edilmiştir. Kurumsal ve yapısal ayrımcılıkla mücadele meslek örgütlerince yürütülürken, sağlık çalışanlarının transbireylerle etkileşimlerinde tutumlarını gözden geçirmeleri gereklidir. Kişinin cinsiyetini kimlik kartının rengiyle değil de benimsediği, varoluş mücadelesi verdiği haliyle kabullenmeleri, başkalarınca belirlenen şekilde değil, kendi sahiplendikleri isim ve unvanlarla hitap etmeleri bile önemli bir adım olacaktır.
 
Bu yazı ilk olarak hekim postası’nda yayınlanmıştır. Birinci bölümü için.
 
* Lezbiyen, gey, biseksüel, transgender ve interseks
 
Dr. Koray Başar, Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı, Tıp Fakültesi, Hacettepe Üniversitesi, Ankara.

Etiketler: yaşam, cinsellik
nefret