09/10/2015 | Yazar: Sevda Boyalıkuş

"Tahmin edeceğiniz üzere, ben yalnızım. Başkalarının mutluluklarından rahatsız değilim; bu mutlulukların benim yaşam alanımı daraltmasından ve bana belli bir yaşam standardı dayatmasından rahatsızım"

"Tahmin edeceğiniz üzere, ben yalnızım. Başkalarının mutluluklarından rahatsız değilim; bu mutlulukların benim yaşam alanımı daraltmasından ve bana belli bir yaşam standardı dayatmasından rahatsızım"

Fark ettiniz mi bilmiyorum, şu aralar heteroseksüeller arasında evlenip çocuk sahibi olma trendi inanılmaz yaygın. Yaşıtlarım, sınıf arkadaşlarım, Facebook’tan tanıdıklarım, yakın-uzak akrabalarım, meslektaşlarım... Herkes “dünya evi“ne giriyor, meşru sınırlar içinde seviyor-seviliyor, cinsel ilişki yaşıyor, çocuk dünyaya getiriyor. Bu bileşenlerden en az biri eksik olursa ideal mutluluk olmazmış gibi lanse ediliyor. Kendi ailemde de, yakın arkadaş çevremde de “bebek-çocuk-torun-yeğen-düğün-gelin“ kelimelerine iyiden iyiye alerji duymaya başlayacağım bir süre sonra.

Tahmin edeceğiniz üzere, ben yalnızım. Başkalarının mutluluklarından rahatsız değilim; bu mutlulukların benim yaşam alanımı daraltmasından ve bana belli bir yaşam standardı dayatmasından rahatsızım. “Sünnet ol/askere git/evlen/gerdeğe gir/çocuk sahibi ol/çocuğunu da evlendirip bu döngüye sok/yaşlan ve öl“ şeklinde bir döngünün etrafımdaki herkeste olmasından, üstüme üstüme gelip bana kendimi eksik hissettirmesinden bunaldım.

Bir süre sonra evli insanları arkadaş çevremden şutlayacağım, hatta bu bunaltıcı heteroseksizmi birazcık daha abartırlarsa heteroseksüellerin çoğunlukta olduğu ortamlardan uzak duracağım. Tek tek iyi insanlar olduğunu düşündüğüm, hatta ara sıra “Benim de heteroseksüel arkadaşlarım var“ diye espri yaptığım arkadaşlarımın, bir araya gelip çoğunluğu oluşturunca çekilmez hale geldiğini görüp hayal kırıklığına uğramaktan sıkıldım.

İlişkilerim uzun sürmüyor. Hatayı kendimde arıyorum, psikologlara gidiyorum, ilişki terapistlerine gidiyorum. İnsanlarla (daha ziyade hemcinslerimle) cinsellik haricinde de bir şeyler paylaşabileceğim ortak ilgi alanları bulmaya çalışıyorum. Üstüme başıma ve davranışlarıma çekidüzen veriyorum. “Sürekli sızlanan yalnız ve ezik gey“ yerine, inisiyatif alan ve etrafındakilerle sosyal bağlar kurmaya çalışan bir özne olmaya çalışıyorum. Olmuyor.

Bir sürü insanın okuduğu Kaos GL internet sayfasında böyle bir yazıyı okumanızı istemezdim; ciddi siyasi şeyler yayınlanıyor burda, LGBTİ politikası üretiyoruz; ama bir dakika?! Hani “Kişisel olan, özel olan politiktir“ diye bir söz vardı? LGBTİ’lerin yalnızlaştırılması, kendi kendilerine dertlenmeleri, yardıma ihtiyaç duymaları politik değil midir? Toplumsal muhafazakârlaştırılma kıskacında, kendi başımıza kalıp, kısık ve kesik sesle feryat etmemizin politik bir anlamı yok mudur? Politik öznelerin daha önemli işleri mi vardır? “Solcular, Kürtler ve Aleviler canıyla başıyla uğraşıyor, sizin derdiniz beklesin“ mi alacağımız cevap? Yalnız kaldığında, derdini çoğu zaman ailesine bile anlatamayan LGBTİ’lerin, bir çıkış yolu arama çabaları hep sonuçsuz mu kalacak?

Çok olanın sözünü dinlettiği, kafa sayımından ibaret hale gelen yarım yamalak temsili demokrasi içerisinde bize yer yok. Karınca kararınca çabalarla, bebek adımlarıyla, emekleyerek, LGBTİ’lere yaşam alanları açmaya çalışıyoruz. Aktivizmi yaşamımızdan ayırmıyoruz; ama yalnızlığımızı hafifletebiliyor muyuz? Ben buraya yazayım, itiraf olsun. İlişkilerim 6-7 haftadan daha uzun sürmüyor. Cinsellikle kısıtlı olduğundan değil. Ya derinlemesine tanıyamıyoruz, ya da birbirimizi tanıdıkça soğuyoruz, veya kültür ve perspektif farkı oluyor, en kötüsü de “araya mesafeler giriyor“. Her seferinde özeleştiri ve içebakış, yüzleşip hesaplaşma, “Ben nerde hata yaptım?“ soruları...

Çabuk mu tüketiyoruz birbirimizi? Önkoşullar koyarak ya da belli kırmızı çizgiler çekerek, olacağı varsa da imkânsız hale mi getiriyoruz? Sevmek mi daha zor, “sevilmeyi beklemek” mi? Yalnızlık mı daha zor, toplumsal muhafazakârlaşma baskısının yol açtığı esaret mi? Dışlanmaya direnmek mi daha zor, kalp kırıklarını ve hayal kırıklıklarını tamir etmek mi?

Yazıyı pek iyimser bir şekilde bitiremiyorum; çünkü iyi değilim. Boynum bükük, gönlüm buruk, yaşama sevincim bir dayanağa muhtaç. Derdimi-sevincimi, uykumu ve tenimi, bedenimi paylaşabileceğim biri olsa yanımda… Evlilik-aile-çocuk gibi enstrümanlar heteroseksüellerin olsun, yalnız kalmamaya talim eder durumdayım. Yalnız kalışlarımda telefona sarılıp arkadaşlarımın kafasını ütülüyorum ve etrafıma negatif enerji yaydığım düşünülmesin diye iyice içime kapanıp kendime dönüyorum. Bu koşullar altında heteroseksüel toplumdan bir şey rica edecek halim yok; ama bizim LGBTİ’lerden ricam, birbirimizi yalnız bırakmayalım, kırmayalım. Birbirimize sarılalım. Birimizin canına bir şey olunca hepimiz üzülüyoruz, ağlıyoruz. Birbirimizi tüketmeyelim, birbirimizin değerini kaybetmeden önce anlayalım.


Etiketler:
İstihdam