14/09/2010 | Yazar: Erdal Partog

Türkiye’de LGBTT Hareketi birkaç yıl sonra 20. yılını dolduracak.

Türkiye’de LGBTT Hareketi birkaç yıl sonra 20. yılını dolduracak. Doksanlı yılların başında emekleyen hareket bugün kendi sorunlarına daha kolay sahip çıkıyor ve bu sorunlara çözüm üretmeye çalışıyor. Kendi kimlikleri ile toplumda yer edinmeye çalışan LGBTT bireyler tabii ki sadece kimlikten kaynaklanan sorunlarla değil aynı zamanda ekonomik ve sosyal eşitsizlikten kaynaklan sorunlarla da mücadele etmek zorunda kalıyor. Kimlik temelli politikaları koordine etmekte daha başarılı olan LGBTT hareketi maalesef sosyal eşitsizlikleri önlemek, buna karşı sosyal politika temelli bir politika geliştirmek konusunda yetersiz kalıyor.
 
Hareketin sıkça karşılaştığı konuların başında sosyal güvenceden yoksun bireylerin yaşadıkları sorunlar oluşturuyor. Seks işçiliği yapmak zorunda kalan travesti ve transseksüel bireyler, şiddet ya da hastalık karşısında hayatını idame edemez konuma düşebiliyor. LGBTT örgütleri bu tip durumlarda genellikle dayanışma partileri ya da yardımları yaparak bu sorunları kendilerince gidermeye çalışıyorlar. Ancak bu sorunlar öylesine çok ve çeşitli ki birine yardım edeyim derken bir diğeri çıkıp neden bana da yardım etmiyorsunuz diyebiliyor.
 
LGBTT hareketinin sadaka mantığı içinde sık sık olmasa da yardım kampanyaları düzenlemesi yaşanan sorunları çözmediği gibi sosyal haklar konusunda LGBTT örgütlerine olan beklentiyi de arttırmaktadır. Sosyal eşitsizlikleri sadaka mantığı ile gidermenin mümkün olmadığı bir sistemde LGBTT örgütleri de yanlış uygulamalar ile devletin sosyal devlet olma isteksizliğini ister istemez desteklemiş oluyor. LGBTT bireyleri sosyal hakların her vatandaş için devlet tarafından sağlanması gerektiğini, hatta her birey için vatandaşlık gelirini talep edebilecek, temelli bir sosyal politika izlemek zorundadır. LGBTT örgütleri sadaka mantığı ile seslendiği kitleye yardım edemez.  Özellikle Türkiye’de son zamanlarda sadaka mantığı ile faaliyet gösteren STK’leri gördükçe LGBTT örgütlerinin tam da bunun karşısında bir pozisyon alması gerekir.
 
Tabii ki LGBTT Hareketi sosyal eşitsizlikler konusuna tamamen duyarsız bir hareket değildir. Ancak kimlik ve sosyal politika konusunda yeterince bağlayıcı örnekleri kendi gündemine taşıyamamıştır. Bu anlamda LGBTT hareketi sosyal eşitsizlik ile mücadelesini sosyal politikaları desteklemek ve sosyal politikaları derinleştirmek noktasında yeniden yapılandırabilir. Bunun için öncelikle LGBTT bireylerin sağlık, eğitim, barınma, ulaşım vb konularda yaşamış olduğu sorunları çözmek için sosyal devlet politikasını kimlik bağlamında hayata geçirmek için siyasette aktif bir şekilde müdahil olunmalıdır.
 
LGBTT hareketi ayrımcılık ve sosyal eşitsizlik karşısında sadece ayrımcılık temelli bir anayasal güvenceyi değil aynı zamanda sosyal eşitsizlik konusunda da anayasal taleplerini ortaya koymalıdır. Bu bağlamda LGBTT hareketinin bileşenleri ile ortak bir sosyal haklar bildirgesi oluşturmak ve bu bildirgenin bir sosyal devlet olmanın gereği olarak hayata geçirilmesine çalışmak sadece LGBTT bireyler için değil ayrımcılığa ve sosyal eşitsizliğe uğrayan her kesim ufuk açıcı olacaktır.
 

Etiketler: yaşam
nefret