01/03/2010 | Yazar: Remzi Altunpolat

LGBTT’lerle Solun Ahvali: Bir Girizgâh[1]

LGBTT’lerle Solun Ahvali: Bir Girizgâh[1]
 
  “güneşe ve erkekliğe büyüyen vücudum
düşüvericek ellerinizden ve
bir gün elbette
zeki müreni seveceksiniz
(zeki müreni seviniz)”
Arkadaş Z. Özger
 
Hasta Tutsaklara Özgürlük Platformu’na katılan İstanbul LGBTT[2] (Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Travesti, Transeksüel) Oluşumu ve EHP’li LGBTT’lerin platformun karar mekanizmasında yer almak istemeleri, Halk Cephesi/Yürüyüş çevresinin buna itirazı üzerine bazı feminist ve sosyalist yapıların platformdan çekildiklerini deklare etmeleri, sonrasında Yürüyüş dergisinin eşcinselliğin- tabiki biseksüalite ve transeksüalitenin de - “cinsel sapkınlık” ve “hastalık” olduğunu ileri sürerek, LGBTT’lere destek olanları çürümekle (!) itham etmesi[3] üzerinden yaşanan tartışmalar, solun LGBTT’ler ve LGBTT Hareketi ile ilişkisini tekrar gündeme getirdi.
 
Aslında yeni bir şey söylemiyordu Yürüyüş; eşcinselliği bir yandan “çürümüş burjuva toplumunun bir semptomu” olarak gören Reel Sosyalizm deneyimlerinden beslenen, diğer yandan halkın değerlerini yüceltmek adına erkek egemen ideolojiyi yeniden üreten, Türkiye soluna uzun süre hâkim olmuş bir zihniyetin tezahürüydü dile getirilenler. Üstelik Reel Sosyalizmin geride bırakılmasından sonra da kimi sol/sosyalist çevreler eşcinselliği hastalık olarak görmeye devam etti. Sosyalistliği artık çok su götürür Doğu Perinçek’in, 1999 yılının başlarında 4 gün boyunca Cumhuriyet gazetesinde yayınladığı, sonradan Eşcinsellik ve Yabancılaşma[4] adı ile kitaplaştıracağı yazı dizisi bu bakış açısının en bütünlüklü olarak ortaya koyulduğu metinlerden biriydi. Yıllar sonra I. Uluslararası Homofobi Karşıtı Buluşma’da (2006) gösterilen, yönetmenliğini Oktay İnce’nin yaptığı Devrim Beni Aramadı adlı belgesel filmde, Ankara Konur Sokak’ta stant açan sosyalist gruplara eşcinsellik hakkında ne düşündükleri sorulduğunda Halkın Kurtuluş Partisi stant sorumlusu olduğu anlaşılan bir kadının[5] eşcinselleri, çürüyen kapitalizmin ürünü hastalıklı kimseler olarak tariflediği, devrimden sonra tedavi için ileri tıbbî teknolojilerin kullanıldığı Küba’ya gönderileceklerini ifade ettiği görülüyordu.
 
Eşcinselliği hastalık/sapkınlık/çürümüşlük olarak gören ve kapitalizmle ilişkilendiren yaklaşımı bütün bir sola teşmil etmek mümkün değil elbette. Hakkını teslim etmek gerekirse özelikle Troçkistler en başından beri bunun dışında bir tutum sergiledi.  1990’lı yıllardan itibarense, bazı sol/sosyalist yapılar cinsel kimlik özgürleşmesini en azından slogan düzeyinde benimserken bazıları bu konuda suskun kalmayı yahut yok saymayı tercih etti. Dolayısıyla heteroseksizm[6] ve homofobi[7] sol içerisinde sorunsallaştırılarak kapsamlı bir mücadele başlığına dönüştürülemedi. LGBTT’lerin sorunları “şimdi gündemimiz bu değil” denilerek muhayyel bir devrim sonrasında gerçekleşecek çözüme ertelendi. LGBTT’lerin politik taleplerini, sınıf hareketini bölen salt kimlik temelli talepler olarak değerlendirmekten öteye giden; heteroseksit-ataerkil kapitalizmle mücadelede sınıfın merkeziliğini inkâr etmeyen ancak sınıfın da homojen bir mevhum olmadığını, bu bağlamda sınıf hareketi içerisinde LGBTT’lerin taleplerinin özgüllüğünü gören alternatif bir söz siyaseti üretilemedi.
 
Türkiye’deki LGBTT hareketi ise, en başından itibaren anti-kapitalist bir ton taşıdı ve penceresi her zaman sola açık oldu. Bu anlamda LGBTT hareketi salt cinsel özgürlük mottosuyla yola çıkmadı, eşitlikçi bir toplumu hep birlikte inşa etme talebini defalarca dillendirerek böylesi bir birlikteliği örebilmenin yollarını aradı. 1 Mayıs alanından savaş karşıtı mitinglere, yoksulluğa ve ekonomik krize karşı eylemliliklerden Tekel direnişine desteğe kadar sınıf hareketiyle birlikte yürüdü, kendisini hiçbir biçimde soldan ayrıştırmadı. Hala da bundan vazgeçmiş değil. Öyleyse sosyalistler bu sese kulak vermeli; LGBTT’leri kapitalizme eklemlenmiş bir tür asalaklar güruhu olarak görmekten vazgeçerek, LGBTT’lerin de heteroseksüeller kadar çeşitlilik gösterdiğini anlayabilmelidir. Sosyalistlerin, yanlış bilinç ve rıza üretimi dolayımıyla eleştirdikleri hâkim medyanın yarattığı ve öne çıkardığı stereotipler üzerinden LGBTT’leri kavrayarak sistemle aynı yere düşmeleri söz konusu olamaz. Zira LGBTT’lerin ezilerek ayrımcılığa uğraması, temelini çekirdek ailede bulan toplumsal cinsiyete dayalı iş bölümüne göre şekillenmiş kapitalist toplumun bir niteliğidir ve genel olarak egemen sınıfların perspektifini yansıtır.[8] Bu bağlamda kapitalizmin dışarıda bıraktıkları olarak LGBTT’ler solun/sosyalistlerin tarihsel ve toplumsal müttefikleridir.
 


[1] Bu yazıda kısaca değindiğim hususları daha sonraki yazılarımda daha ayrıntılı olarak ele almayı umut ediyorum.
 
[2]Lezbiyen:Cinsel ya da duygusal anlamda kadınlara yönelimi olan kadın; kadın eşcinsel.
Gey:Cinsel ya da duygusal anlamda erkeklere yönelimi olan erkek; erkek eşcinsel.
Biseksüel: Her iki cinse de cinsel ve/ veya duygusal yönelimi olan kadın ve ya erkek.
Travesti: Toplumsal anlamda, karşı cinse ait kıyafetlere, görünüme ve tavırlara bürünmekten hoşlanan kişi.  Genellikle, travesti dendiğinde daha çok kadın kılığındaki erkekler akla gelse de travesti kelimesi aslında hem erkek hem de kadın için geçerlidir.
Transseksüel: Doğuştan gelen biyolojik cinsiyetine karşın kendini karşı cinsiyete ait hisseden kişi. Hem erkek hem de kadın için geçerlidir. Yani kişi biyolojik olarak erkek olduğu halde kadın olmayı; biyolojik olarak kadın olduğu halde erkek olmayı isteyebilir. Kişinin davranışlarından çok iç dünyasında kendisini karşı cinsten biri gibi görmesi, hissetmesidir. Bu nedenle transseksüel kelimesi daha çok ruhsal eğilimler için belirleyicidir.
Ayrıntılı bilgi için bkz. LGBTT Hareketi Üzerine Sözlük Çalışması, (der.) Esra Aşan, http://www.feminisite.net/news.php?act=details&nid=514, erişim tarihi: 25.01.2010.  
 
[3] “Direnemeyen Çürüyor”, Yürüyüş, sayı: 237 (03.01.2010)
 
[4] Doğu Perinçek, Eşcinsellik ve Yabancılaşma, Kaynak Yayınları, İstanbul, 2000.
 
[5] Erkek egemen ideolojinin/zihniyetin bir kadın tarafından nasıl yeniden üretilebildiğini göstermesi bakımından bu örneği özellikle zikretmek istedim.
 
[6] Heteroseksizm: Toplumu erkek-kadın dikotomisi üzerinden kurgulayarak ancak ve sadece kadın ile erkeğin birlikteliğini doğal, normal ve meşru olarak kabul eden tarihsel ve toplumsal bir iktidar biçimi ve ondan neş’et eden ideoloji. LGBTT Hareketi Üzerine Sözlük Çalışması…
 
[7] Homofobi:Eşcinsellere ve eşcinselliğe yönelik ön yargı, korku, hoşnutsuzluk, ayrımcılık ve dışlama içeren yaklaşım. a.g.y.
[8] C. Ilga KARA “Erkek Egemen İdeoloji ve Eşcinsellik”, Virtüel Ortak Kitap Dizisi I, Mart 1991, s. 59; Peter MORGAN, Eşcinseller ve İşçi Sınıfı, çev: Deniz Aytaç, Sosyalist İşçi Özel Eki, s. 23.


Etiketler: yaşam
İstihdam