15/08/2018 | Yazar: Emre Korlu

Başkalarından saklaman gerektiğini hissettiğin bir boynun vardı.

Başkalarından saklaman gerektiğini hissettiğin bir boynun vardı.

Lora, mahkûmiyetim hain insanların elinde şimdi. Beni bu zalim ülkeden kurtarman için bütün gücümle, tam otuz yıldır, ismini haykırıyorum.

VIX. yüzyılın içimde bıraktığı en büyük acı, kalbimde senin için büyüyen o güçlü duygunun bedenime yansıttığı ağrıdır. Kraliçe Elizabeth, sana olan aşkımı bilseydi altın çağına erişen bir ülkenin beni sensizliğin karanlığına nasıl çektiğini de görecekti, bundan eminim. Dilini yeni yeni kazanan bir İngiliz olarak, sana yazıp yazıp üzerini karaladığım öyle dizelerim oldu ki şimdi bana özlem duygusunun bencilliğinden nasıl bahsettiğimi sorsan, Pele kadar iyi bir sanatçı olmasam da titreyen sağ elimi yüreğimin üzerine koyup ”Susadım,” derim, sana susadım.

Çoğu zaman, seninle o hep hayalini kurduğum bahçenin ortasında, yuvarlak beyaz masanın başında otururken fincana bulaşan kahve kokusunun bende yarattığı etkiyi sana anlatırken buluyorum kendimi. Sonra bunun bir düşten ibaret olduğunu anlıyorum. O an; inan bana Lora, o an neden bu kadar yıl ayrı kalabildiğimize şaşırıyorum. Saçlarının esmer gölgesine düşen bir Ortaçağ'da kraliçe Elizabeth'in çöküşüne bakıp ağlarken, elinden tutup seni kendime doğru, yürüdüğün karanlıktan, nasıl da çekip alamayışıma hüzünleniyorum.

Evlilik teklifimin ardından arkana hiç bakmayıp o uzun yoldan yürüyüşünü unutmam için sanırım bir ömür daha hediye edilmeli bana. 1601 yılının sonlarına doğru giydiğin elbiselerin desenlerini bile ezberimde tutardım, Lora. Sen çok büyük ihtimalle beni sıradan bir âşık zannederdin. Görmeni istediğim bir kalbim vardı.1602 yılının baharında bir anlık cesaret ile tuttuğum elini hızlıca çekip elimden, ”Hayır!” deyişinin sancısını hafızamdan silmem mümkün değildi. Seninle ilgili hatırladığım ve sonu hüsran olsa da tekrar yaşamak istediğim o kadar an oldu ki...

Eser: Gerda Wegener

Başkalarından saklaman gerektiğini hissettiğin bir boynun vardı. Üzerine giydiğin elbise boyundan dantelli olurdu her zaman. Öyle yakışırdı ki sana ve seni her gördüğümde heyecanımı saklayamazdım, çünkü Lora sen hangi yüzyılda olursa olsun birinin başına gelebilecek en güzel şeydin. Yüzündeki kaygı ifadesi konuşsan, ölmekten korkacağın bir şey gibi dururdu gözlerinde.

O endişedendi eminim, bana her fırsatta, ”Hayır!” yanıtını verişlerin...

Sanata düşkünlüğünü epik şiirden kaçıp bana her sığınışında daha da iyi anlıyordum. Gülümsediğinde şu cümleler dökülüyordu ağzından, ”Seni şımarık şair kalfası kendini Ceadmonn ile bir tutamazsın,” diyordun. Seninle gülmeyi seviyordum ve pencerenin altına her gelişimde bahçenden beyaz güvercinlerin gökyüzüne doğru havalanışını...

Hiç saçlarına dokunamasam da o tel tel siyahlarına, seni kaybettikten yıllar sonra, yüzlerce şiir yazdım. Shakespeare'ın zenginliğe duyduğu zaafın aksine ben senelerce yalnızca sana duyduğum aşkın zenginliğiyle yaşadım. Sonra tıpkı William Blake gibi Tanrı ve peygamberle konuştuğumu iddia etmeye başladım, delirdim Lora.

Yaşamım boyunca tek bir günü silmek istedim beynimden ve tüm bedenimden. Ömrümün en parlak yıldızı; bir ölünün tekrar dirileceğine duyduğum inancın yıllarca ağlamaktan yorgun düşen gözlerimi kör ettiğine tanık olmanı isterdim.

İsmini bir cesede sattıklarında ve elbisesini yırtıp seni çırılçıplak bırakıp cadı ilan ettiklerinde yeşil gözlerinden hayatını çalıyorlardı. Boynundaki danteli çıkarmamaları için direnip, zalimlere diz çöküp yalvarıyordun. Sürüklüyorlardı seni Lora, sana bunu yapanların sırtına attığım tekmelerin ardı arkası kesilmiyordu. Benim de sonradan öğrendiğim gibi yanlış yaratılan bedeninin hesabını ruhundan soruyorlardı ve lanetliyorlardı seni.

Senin gibi bir meleği yakmak için uğraşıyorlardı.

Yanımdan geçip gittin; ellerimi arkamdan bağlayıp sana ulaşmamı engellediler. Yağmur yağsın diye Tanrı'ya dua ettim, ancak beni duymadı. Beni hiç duymadı. Yanan ateşi söndürmeye yetecek kadar gözyaşım olsaydı Tanrı'yı susturup, bu ülke sel altında kalsın temennisiyle ölürdüm, Lora.

Ölürdüm ve senin diri diri yakılışına izin vermezdim.

“Sevgili Lora, bu satırları sana yaşamadığım o asırdan, hissettiğim karşılıksız aşkla yazdım.”

*KaosGL.org Gökkuşağı Forumu’nda yayınlanan yazılardan yazarları sorumludur. Yazının KaosGL.org’ta yayınlanmış olması köşe yazılarındaki görüşlerin KaosGL.org’un görüşlerini yansıttığı anlamına gelmemektedir.


Etiketler:
nefret