07/08/2013 | Yazar: Mehmet Efe Fırat

Alt-kültür sınırlarını aşıp da bir karşı-kültür oluşturmak niyetindeysek, bu rekabet ve tüketim toplumunun belleksizliğine, acımasızlığına inat şimdi Parisli Amca’nın son yolculuğunda birlikte olmak vakti...


İlk sevgili güldü yitik anılardan
Mutsuz, yalnız
Sessiz kınamanızı, utançlarda küçülmüş
Aldım, geri döndüm.
Gelsem,
Siz yine orada mısınız? / Behçet Necatigil
 
Osep Minasoğlu, nam-ı diğer Parisli Amca son günlerini geçirdiği Bomonti Fransız Fakirhanesi’nde 6 Ağustos günü hayata veda etti. 26 Şubat 1929 İstanbul Samatya doğumlu Osep Minasoğlu, 84 yaşında hayata veda ettiğinde kariyerinin zirvesinde sürdüğü göz alıcı bir hayat ve sayısız fotoğrafın yanında, Kaos GL’ye yazdığı mektupları da yalnız bıraktı. Tayfun Serttaş’ın 2009 yılında Aras yayıncılıktan çıkan Stüdyo Osep kitabıyla yaşam öyküsünü dinlemiştik Osep’in. Müstehcen ve mahrem bulunabilecek anılarını ise Parisli Amca imzasıyla ölümsüzleştirmişti Kaos GL sayfalarında. İlk aşklarını, sevişmelerini, hasretliklerini ve hüzünlerini; 1950’li yılların İstanbul ve Paris gey hayatına dair nice anıyı okuma şansımız olmuştu sayesinde. Osep Minasoğlu, son günlerini Fransız Fakirhanesi’nde geçirmiş olsa da vakti zamanında mesleğinde nam salmış, hatrı sayılır paralar kazanmış, gün görmüş bir kimseydi. Yazılarını okuduğum kadarıyla zeharif-i dünyaya esir olmayacak denli tevazu sahibi ve kuruşları biriktirip saklamak yerine dağıtıp saçacak kadar paylaşmayı seven bir mizaca sahip olduğunu düşünmüştüm.  Mektuplarında –tereddütsüzce– Kaos GL okurlarıyla paylaştığı anılarının gerçekliği, Parisli Amca’nın kibirden uzak samimi ve açık mizacını yansıtıyordu.
 
Kendisini hasta yatağında ziyarete gitmiştim. Kendisiyle ilgilenen hemşire “Zor ve huysuz bir hasta, besin hortumunu söküp duruyor bu yüzden ellerini bağladık” dediğinde şaşırmış, ürkmüştüm. Oysa odasına girip de Kaos GL’den  geldiğimi söylediğimde sevinçten ve heyecandan canlanmış, kısık sesiyle defalarca duraksamadan “teşekkürler, iyi ki geldin, teşekkürler”den başka  bir şey dememişti. Bir anlık sessizlikte, pikenin altında yatağa bağlı olan elini oynattığında iki elimle elini kavramış, tutmuştum. Bir kaç saniye boyunca bağlı eli iki elimin arasında birbirimize baktık, sadece “teşekkürler” diyordu –bu defa kesik kesik, daha düşük bir tempoyla. Sanki odaya ilk girdiğimde heyecanlanmıştı da, şimdi sakinleşiyordu. Eli ellerimin arasındaydı ve o, huzurluydu . Ben o an daldığım düşünce kuyusunu unutamam: Osep Minasoğlu, 1929’den bu yana memleket topraklarının çıkarttığı tek ve biricik eşcinsel değildi, dostları ve aşkları olmuştu. Yaşıtı olan, kendisinden genç nice eşcinsel vardı. Peki ya onlar neredeydi, ne haldeydi? Bizim hareket de, camia da genç, epey genç... Öyle ki, zaman zaman toy, acemi ve dahi ergen... Alaimisema’nın o muzip yüzlerini düşündüm hızla, aktivizm yaptığım, gezip tozduğum dostlarımı düşündüm. Parisli Amca gözde, göz önünde bir şahsiyetti, arkadaşları da aşkları da çoktu. Oysa şimdi kim bilir neredeydiler... Hayatta olan aile efradı da pek azdı. Sanki dedim kendi kendime, bugünü hissetmiş olmalı. Kuşakları, yaşları aşıp da bulmuş buluşmuş Lambda’yla, Kaos GL ile...
 
Kendini sınıfsız, sınırsız, milliyetsiz, cinsiyetsiz koca bir ailenin mensubu yapmış. Ermeniliği, eşcinselliği, ‘bohemliği’ idi belki de yaşlı Osep’in bizim “aile büyüğümüz” olmasını sağlayan, mütevazı mizacının yanında. Örselenmişliği, dışlanmışlığı, tutunamayışıydı belki de gökkuşağına sarılışının sebebi, ya da kader. Çoğu zaman ‘başa bela’ bir camiamız var derim; oysa hayat dolu bir hareket/camia tarifi sıklıkla yapılır söz konusu LGBT’ler olunca, doğrudur da. Hayat doluyuz lakin türlü çekişmeler ve ‘madilikler’ ile birbirimizin kanını-soluğunu emmeyi de pek severiz. Belki de şunu es geçiyoruz, kesin olan bir şey varsa o da hayat değil, ölüm. Demem o ki, denklemi  tersten okumaya gayret ederek hayatı sürmekte, örgütlenmekte fayda var: “Her fani ölümü tadacaktır”, ya hayatı? LGBT’ler hayatı da dolu dolu tadabilmek, tadına varabilmek için bir aradalar, bir ‘aile’ler.  Şimdi bu aile, bildiğimiz kadarıyla, en yaşlı ferdini yitirdi. Alt-kültür sınırlarını aşıp da bir karşı-kültür oluşturmak niyetindeysek, bu rekabet ve tüketim toplumunun belleksizliğine, acımasızlığına inat şimdi Parisli Amca’nın son yolculuğunda birlikte olmak vakti... Parisli Amca’ya eşlik edenin yalnız ve kuru bir veda değil de, renkli ve canlı bir vefa olduğunu göstermek vakti.
 
Osep Minasoğlu’nun cenazesi 10 Ağustos Cumartesi günü saat 12.00’da Beyoğlu Üç Horan Kilisesi’nde düzenlenecek törenle Balıklı Ermeni Mezarlığı’nda toprağa verilecek.
 
“Eğer adım Osep değil de Osman olsaydı, eğer İstanbul’a dönmek yerine Paris’te kalsaydım, veyahut aşkı özgürlüğü değil de, parayı gözetseydim her şey şimdi çok daha farklı olabilirdi. Ancak bu kadar güzel olur muydu, ona emin değilim. Hepinize çok çok teşekkür ederim. Ne kadar teşekkür etsem, azdır...”  Osep Minasoğlu, nam-ı diğer Parisli Amca 
(Kaos GL / Sayı: 108 / Eylül - Ekim 2009)

Etiketler: yaşam
İstihdam