25/07/2008 | Yazar: Kaos GL



Yunan asıllı Amerikalı performansçı, piyanist, şarkıcı ve "şeytanın gelini" Diamanda Galas’ın yeni albümü ‘Guilty Guilty Guilty’ coverlardan oluşuyor... Out’tan ayaküstü Galas söyleşisi…

"Gay İkonu" tabiri size uyar mı?

Bir kadın için daha büyük bir onur olamaz. Düzcinsel bir ikon olmaktan iyidir. Benim birçok erkek arkadaşım da gey, kardeşim de öyle. Ayrıca nefret ettiğimiz bir takım ibneler var ki, bu payenin onlara verilmesi de iyi olmazdı. Mesela Elton John benim yaptığım her şeyi yapsaydı, depresyona girerdim. Geçenlerde bir arkadaşım Elton John’un konserde playback yapan tek piyanist olduğunu söyledi. Tevekkeli Madonna’yi bu kadar kıskanıyor. Madonna şahane playback yapar, ama bir piyanist değil. Elton John’un Madonna’ya hiç benzemediği için banyoda saatlerce poz yapıp ağladığına eminim.

Sizin deyiminizle, yeni albümünüz "trajik ve cinaî aşk şarkıları"ndan oluşuyor. Albümdeki sarkılan nasıl seçtiniz?

Eğer bir şarkı beni vurursa, gece gündüz aklımdan çıkmazsa, iş bitmiştir. Ayrıca şarkı dediğin hep hayatındaki birilerini getirir aklına. Görüşmek isteyip de arayamadığım bir sürü eski erkek arkadaşım var; bu şarkılar, onlarla iletişim kurmamın da bir yöntemi.



AIDS konusunda Katolik Kilisesine saldırdığınız "The Ptague Mass"ı yapalı 25 yıl olmuş. Bu konuda Amerika’nın bugün vardığı yer ne sizce?

Speed’leri çekip hamamlarda düzüşen bir sürü genç oğlan var. 18 yaşımda olsam beni de speed almaktan alıkoyacak bir allanın kulu da olamazdı. İsteyen yogasını falan yapabilir, ama bu da Amerikan tipi hayatın bir parçası. Diyorlar ki, "uyuşturucu kullandığınız için AIDS virüsünü hak ediyorsunuz". Kilise "prezervatif kullanmayın" derken de aynı şeyi yapıyordu. Götünüzü siktiriyorsanız ölmeyi de hak etmişsiniz diye düşünüyorlar. Hamile kalıp da çocuğunu aldırmak istediğinde Meksika sınırında kan kaybından ölen kadınlar için yeni bir haber değil bu.

Bir katedralde kanlar içinde sergilediğiniz "The Plague Mass" konserini tekrarlamak ister misiniz?

Çok istiyorum, ama iyi müzisyenlerle canlı çalmak lâzım, kimse de bunun için para vermiyor. Hâlâ Avrupa’da Amerika’dan daha çok iş yapıyorum. Amerika zor bir yer, sesimi duyurabilmem için daha kırk fırın ekmek yemem gerekir, ama deniyorum. Koca bir Avrupa turnesinden sonra Kuzey Carolina’ya dönüyorum ve hödüğün teki bana diyor ki : "Uzun zaman oldu, mola vermek istemez misin?" Ben de dönüp "kafayı mı yedin" diyorum: "Biz çoook uzun yaşarız." Yunanistan’da kadınlarla erkeklere yaşlanana kadar saygı dahi duymazlar.

Etiketler: kültür sanat
nefret