11/03/2015 | Yazar: Eyşan Bozkurt

Sokakta yürürken bütün gözlerin bir saniye de olsa üzerimde olduğunu fark etmeye başladım.

Artık görünür oluyordum ve işaret etmeye başladılar. Sokakta yürürken bütün gözlerin bir saniye de olsa üzerimde olduğunu fark etmeye başladım.
 
Beden geçiş sürecine başladığım andan bu zamana kadar birçok soruyla ve hayat deneyimleriyle karşılaştım. Bazı sorulara nasıl cevap vereceğimi bilemezken, dinlediğim deneyimler çok içimi yaktı açıkçası... Herkes okuduğu, gördüğü, bir yerlerde izlediği ya da dinlediği öykülerden sorular yöneltti: “Sen de bunları yaşıyor musun?”, “Nasıl güçlü olmayı başarıyorsun?”
 
İki senedir kendi içimde savaşıyordum aslında bu geçiş süreciyle ilgili. Uyku tutmadığında, sabah kalktığımda geçmeyen dakikalarda daha doğrusu boşluğa düştüğüm  her zaman “Acaba başlasam mı?”, “Okul bitsin, öyle yapayım”, “Dışarıdan gelen tepkilere karşı nasıl direnirim?” gibi cümleler geçiyordu hep aklımdan.
 
Farkında olmadan biri girmişti hayatıma canı istediğinde uzaklaşıp, canı istediğinde yakın davranıyordu. Beni bağlamıştı kendine... “Dışarıdan gelen tepkilere nasıl direnirim?” sorusun cevabını bulmuştum burada. Güç kazanmaya ve umudum tekrardan yeşermeye başlamıştı. Keşke onsuz başlasaydı her şey...
 
Sevdiceğim “dönme” olduğumu acımadan vurdu yüzüme tokat gibi… Sevdiğimi söyledim, “hayır” cevabını kalbimi kırarak, canımı acıtarak verdi bile bile ya da istemeyerek… Ayıpladı, ahlaksız gördü. Konuşmak için yalvardığımda ise tacizle suçladı. Sevdiceğimin yakın arkadaşı geldi yanıma, “Duyduğum bütün transların ilk aşkı böyle oluyor. Yanlış kişi, üzülme boş ver” dedi. “Yanlış kişi” kelimesini hep düşündüm. Ne demek olduğunu bulamadım bir türlü. Hâlâ sevdiceğim diyorum, çünkü ben ona aşık olmadım sevdim, çok sevdim…
 
Geçiş süreci böyle devam ederken duvara tosladım. Artık görünür oluyordum ve işaret etmeye başladılar. Sokakta yürürken bütün gözlerin bir saniye de olsa üzerimde olduğunu fark etmeye başladım. Bu durum, benden çok yakın çevremi rahatsız etti. Bazıları direk ilişkisini kesti, bazıları sinsice davranıp başka görüntüler vererek bitirdiler arkadaşlığını. Yine de mutluyum “ailem” terk etmedi en azından. Üzülmüyorum artık, Ulrike’nin dediği gibi öfkeliyim sadece...
 
Zaman, hiçbir şey yaşanmamış gibi akıp giderken, tek başına ayakta durmanın yollarını aradım. Hiç kimsenin olmadığı yerlere gidip, uzaktan seyretmeye karar verdim. Bu sefer gerçekten buldum dedim kendime. Şunu kazıdım aklıma artık, Cezmi Ersöz’ün kitabının adı gibi: “Suçtur Umutsuzluğa Kapılmak” 

Etiketler:
İstihdam