07/12/2008 | Yazar: Erkan Altay

Erkan Alçam


Erkan Alçam
Fatih Altaylı, açık sözlü, sivri dilli, kendinden emin, samimi ve bir o kadar da soru işaretli… Sözleri ve yazılarıyla gündemden düşmeyen Altaylı, Kaos GL’ye özel olarak eşcinsellik, medya ve siyaset konuları altında; transeksüel olarak doğsaydı şu anda ne durumda olacağından, Lambdaistanbul’un kapatılma kararına; medya kaos’undaki ayrımcı dilden, AKP ve CHP politikalarına kadar uzanan açıklamalarda bulundu. Muhabirimiz Erkan Alçam’ın söyleşisiyle Fatih Altaylı’dan bugüne kadar hiçbir yerde duymadıklarınız.

Fatih Altaylı deyince akla ilk olarak açık sözlü, baskın bir karakter ve agresif bir kişilik geliyor… Hep böyle miydiniz, yoksa gazeteci olunca mı değiştiniz?

Birincisi agresif değilim. Son derece neşeli, gırgır şamata bir adamım. Sadece haksızlığa karşı tahammülüm yoktur. Çocukluktan beri haksızlığa karşı ağır isyanlarım vardır. Bu sokakta da böyle, gazetecilikte de böyle, siyasette de böyle… Normal hayatımda gereğinden fazla barışçı bir adam bile sayılabilirim aslında…

Azınlık hakları size göre neye karşılık gelir… Azınlık haklarının sınırları nerede başlamalı, nerede bitmeli?

Şimdi azınlık hakkı derken hangi tür azınlıklardan bahsedildiğine bakmak lazım. Eğer Türkiye Cumhuriyeti’ndeki anayasada ve uluslararası anlaşmalarda kastedilen azınlıklardan bahsediliyorsa başka bir şeydir. Toplum içindeki kendisini azınlık hisseden gruplardan bahsediliyorsa başka bir şeydir. Ben her şeyden önce azınlık kavramına katılmam. Bana sorarsanız toplum içindeki bir kişi bile bence azınlık değildir. Her bireyin kendince bir önemi vardır ve o bireylerin bir araya gelerek oluşturdukları sayıların o kişinin hakları açısından fazladan bir avantaj sağlayacağına inanmam ben... Bir kişinin hakkı neyse bir milyon kişinin teker teker hakları birbirlerinden farklı olmamalıdır. Sayısal çoğunluk haklılık ya da daha fazla hak talebini geçerli kılmaz. Önemli olan orada bireysel özgürlüklerdir ve insanlar, kitleler, vatandaşlar sayıları kaç olursa olsun bireysel özgürlüklerini sonuna kadar kullanma hakkına sahip olmalıdır. Türkiye’de anayasal düzen açısından ve uluslararası anlaşmalar açısından bakıp da Türkiye’deki azınlıkların haklarından bahsederseniz o hukuki bir tartışma konusudur ve ayrı bir başlık olarak açmak gerekir. Orada Türkiye’deki azınlıkların kendilerini azınlık hissetmelerinin temelinde ne yattığını, Osmanlı’nın anayurt olarak neleri bırakıp neleri daha sonra anayurt olarak gördüğünü ve anayurdun o dönemin koşullarına ya da o dönemin siyasi anlayışına uygun olarak ulus devletin malı haline getirilmesini tartışmak lazım. Çünkü baktığınız zaman kolay bir iş değildir bir ulusun kendine bir anayurt bulması… Türklerin Anadolu’daki mevcudiyetine baktığınız zaman ilk gelişlerinden bu yana baktığınızda 1200 yıllık bir süreçtir ve işin aslı Türkler bu toprağın çiçeği değildir. Başka toprağın çiçeğidir buraya ekilmiştir ve tutmuştur. Ama bu toprakta yetişen başka çiçekler de vardır o süreç içerisinde… Cinsel azınlık konusuna gelince… Cinsel azınlığın ne olduğu konusu son derece tartışmalı… Cinsiyetleri böldüğümüz zaman kadın-erkek diye klasik bölünme var… Bir de onun üstüne insanlığın varoluşundan beri var olan ama toplumsal kabulü zaman zaman öne çıkıp zaman zaman geriye itilen farklı cinsel algılamalar var. Sizin de derginizin adında olan gey-lezbiyen gibi… Ben bunların birbirinden çok da farklı oldukları kanaatinde değilim. İnsanların ailesini seçmesi gibi cinsiyetlerini de seçme şansı yok… Ben erkek olarak doğmuşum ama kadın olarak da doğabilirdim. O yüzden ben cinsel olarak hiçbir grubu azınlık olarak görmem.

En Kolayı İnkâr

Türkiye bir inkâr toplumu. Türk kültürü ve ananesinden bahsedilerek LAMBDA hakkında ilk önce kapatma kararı çıkarılmış. Türk kültürü ve ananesi nedir? Baktığımızda orada çok tartışmalı ve bazılarının hiç hoşuna gitmeyecek mevzular var. Osmanlı belgelerini okuduğunuz zaman padişaha götürülen ‘oğlan’lardan bahsediliyor. Şimdi bu Türk kültürünün içinde mi değil mi? Bugün sorduğunuz zaman içinde mi dışında mı kimse doğru bir şey söylemiyor. Var mıydı yok muydu? Bir kitap var bende Murat Bardakçı tarafından yazılmış ve hangi tür eşcinseller ile nasıl ilişkiye girileceğine yönelik tarif kitapları olduğu yazıyor. Osmanlı’da… Ama en kolayı inkâr… Türkiye’de ensest ve pedofilide patlama var sanılıyor. Her zaman vardı, haber olmaya başladı. Pedofili ve ensest gibi şeylerden zarar görenler de bunun bir insanlık suçu olduğunu öğrenip artık açıklamaya ve bununla ilgili suç duyurularında bulunmaya başladılar… Hâlbuki her zaman vardı ama ortaya çıkmaya başladı bence… Eşcinseller de her zaman fazlaydı ama görünürlükleri arttı ve yine insanlar daha fazla olduklarını sandı. Türkiye sosyal inkârcılıktan vazgeçmeli… Ama bana sorarsanız Türkiye’de heteroseksüel olmayan kesimin pek de azınlık olduğunu düşünmüyorum. Bunun varlığını kabul edenler az olabilir ama yaygın olduğunu düşünüyorum…



Bizim İçin Cinsel Kimlik Önemli Değil

Size göre bir eşcinselin ve travestinin hayatı boyunca maruz kaldığını düşündüğünüz zorluklardan bazıları nedir?

Valla herhalde sizden daha fazla eşcinsel ve travesti görüyorum. Çünkü akşam buradan geç çıkıyorum ve ne yazık ki cadde üzerinde sıkça bulunuyorlar. Hayatlarının kolay olmadığını biliyorum. Özellikle travestilerin ciddi sıkıntı çektiklerini görüyorum Türkiye’de… En azından bizim binamızda eşcinsel arkadaşlar ile ilgili bir sorun bulunmuyor. Kimi sektörlerde ciddi sorun… Ama kendi açımızdan söyleyebilirim bizim eşcinsellikle ilgili pozitif ya da negatif bir algılamamız yok. Bizimle çalışan herhangi bir insanın cinsel kimliği bizi ilgilendirmiyor. Ama elbette ki yaptığımız işin türünden ötürü aşırı marjinal bir yaşam tarzını cinsiyetten bağımsız olarak yaşam tarzı ile ilgili kısıtlamalarımız var. Ama bunlar da tabi ki işini aksatmaması ile ilgili…

Şunu da görüyorum ki özellikle travestilerin, Türkiye’de toplumsal tavır açısından, iş yapabilme açısından, herhangi bir meslek edinebilme açısından önlerinde çok ciddi sorunlar var. Hepsi sokağa itilmiş vaziyette. Sanmıyorum ki Türkiye’de travestilerin sokağa çıkıp seks işçiliği yapmak gibi bir özlemleri olsun… Onların da bundan memnun olduğunu sanmıyorum. Ama ne yazık ki onların büyük bölümüne pek az başka seçenek bırakılıyor. Yani kimse onları yanlarında çalıştırmak, onlarla birlikte görünmek, onların müessesini herhangi bir düzeyde temsil etmesini istemiyor. O yüzden de ciddi sıkıntıları olduğunun farkındayım. Aşırı şiddete de maruz kalıyorlar. Normal sıradan insanların onlara bakışı aşırı kötü… Arabayı üstlerine sürenler var… Bir kaza olmuştu. Adam arabayla 3-4 travestiye çarpmıştı ve sanki köpeğe çarpsa biraz daha az üzüntü ve vicdan azabı duyar bir hali vardı.

Polis yolda yürüyen travestilere teşhircilikten ceza kesiyor ne düşünüyorsunuz?

Olacak şey değil. Saçmalık… Kanunlar önünde herkes eşit olmalıdır.
[ pagebreak ]
Akp Kötünün İyisi

AKP karşıtı bir tavır sergiliyorsunuz… Fakat alternatif de görmediğinizi sık sık dillendiriyorsunuz… Peki, bu durumda, iktidara alternatif kötünün iyisi olarak seçebileceğimiz bir şık yok mu, ne yapmalı?

AKP zaten kötünün iyisi. Tüm Türkiye biliyor ki AKP kötünün iyisi. Neden… Biz bugün siyasete baktığımız zaman DTP (Demokratik Toplum Partisi) dışında özgün siyaset üreten parti yok. DTP kendini bir etnik parti olarak konumlandırmasa ve terör örgütünün uzantısı görüntüsü vermese bugün Türkiye’de ciddi alternatif olma potansiyeline sahip tek parti. Reel siyaset üreten, halk damarı olan, AKP gibi saha çalışması yürüten, bire bir seçmenle ilişki kurabilen parti o… CHP ne yazık ki deve desen deve değil kuş desen kuş değil bir parti. Sosyal demokrat olduğunu söylüyor fakat sosyal demokrasi ile ilgili en ufak bir açılımı yok. Sol olduğunu söylüyor sol ile en bağdaşmayacak siyaseti izleyen parti… Solun statüko ile her zaman sorunu olmuştur fakat CHP en statükocu parti…

Son yapılan çarşaf açılımı?

Bu açılımı çok doğru buluyorum. Bunu Deniz Baykal ile yaptığım görüşmelerde neden bunu yapmıyorsunuz diye sık sık söylemiştim. Türkiye’nin gerçeği var. Türkiye’de bu insanlar var ve bu insanların illa da rejim, Atatürk karşıtı, illa da ülkeyi yıkmak isteyen, şeriat düzeni isteyenler olması şart değil. Bunların bir bölümü gelenekten bir bölümü inançtan, her neden olursa olsun farklı kıyafetler giyebilirler…

Ulusalcılık Mhp’nin İşi

O zaman alternatif olabilecek duruma gelebilecek mi CHP?

Yani bu bir açılım, adımdır. Ama bu adımın parti kurullarında tartışılmadan, parti programı içerisinde bir değişiklik yapılmadan, partinin geçmiş politikası ile ilgili bir özeleştiri yapılmadan, partinin bir il başkanının bireysel inisiyatifi ile başlamış olması doğrusu bu hareketin inandırıcılığı ile ilgili ciddi şüphe uyandırıyor. Nasıl ki AKP’nin ucuz konut kampanyasını ayda 100 YTL taksitle seçime 3 ay kala başlatması ama ondan önceki kampanyalarda genellikle AKP milletvekillerinin ev alması toplum hafızasında yer ediyorsa CHP’nin yaptığı da toplum hafızasında yer etmiştir. Bu değişimi seçime 3 ay kala yaptığınızda insanın kafasında soru işaretleri kalıyor. Bakalım bu kalıcı mı, nereye kadar kalıcı, parti bu insanları ne maksatla alıyor ve nereye kadar parti içinde değerlendirecek? Bir başka soru CHP’nin kendi içyapısı… Bu yönelim sonunda daha çok sol parti olma niteliği mi kazanacak yoksa yeni bir AKP olma niteliği mi kazanacak görmek lazım. Türkiye’nin yeni bir AKP’ye ihtiyacı yok… Onun için bu bir süreçtir ama CHP’nin bu süreci başlatması CHP adına sevindiricidir. Bunun yanı sıra CHP ulusalcı politikalarından vazgeçmelidir. Ulusalcı politikalar bir sol partinin, bir sosyal demokrat partinin yapacağı politikalar değil. O politikaları bıraksın zaten onun doğru adresi var MHP. MHP yürüsün… Ulusalcılığa karşı olduğumdan değil fakat bir sol partinin ulusalcı olmasının çok da makul olmamasından dolayı söylüyorum… Yani siyasi yelpaze karışmış vaziyette o karışıklık içerisinde yelpazenin en fazla değişik unsurunu içinde barındıran parti AKP olduğu için hala kötünün iyisi AKP...



CHP yaptığı muhafazakâr açılımını eşcinseller için de yaparsa daha çok tepki alır mı?

Tam aksine takdir toplar diye düşünüyorum. Hiçbir zaman da eşcinselliğe karşıyız demedi. Fakat açılım yapsa iyi olur. Özgürlükçü bir partiye bu yakışır. Bizim CHP ile ilgili şikâyetimiz de bunu yapmaması zaten… Şu andaki türban açılımı için Türkiye’yi karanlık çağa götürmek istiyor diyorlar. Ben sanmıyorum ki eşcinsel açılımı yaptığında da, ‘Türkiye’yi eşcinselleştirmek istiyor’ desinler…

Eşcinsellikle ilgili bir soru üzerine Deniz Baykal, ‘‘Ben siyaseti cinsellik sorunu ile hiç karıştırmama anlayışındayım. Hiçbir şekilde aklımın kenarından birlikte siyaset yaptığım insanların cinsellik konumu, durumu geçmez. Bunu düşünmeyi bile saygısızlık sayarım.’’ dedi. Bu sözleri nasıl değerlendirirsiniz?

Genel olarak çok doğru söylemiş. Biz de burada çalıştığımız hiçbir arkadaşımızın ne cinsel tercihini, mezhebini, ırkını sormayız. Ama parti politikası açısından toplum kesimlerinin sorun yaşayan bölümleri varsa bu sorunları çözmek de o siyasi partinin görevidir. Bu sorun ne yazık ki Amerika’da da yaşanıyor. Muhafazakârlaşma süreci orda da yaşandığı için… Bin tane değişik tartışma var. Bazı eyaletler evlilik konusunu da tartışıyor. Türkiye henüz o aşamaya gelmedi. Fakat açıkçası Türkiye’de bu sorunun çözümünü diğer sorunların çözümünden daha kolaylıkla yapılabileceğini düşünüyorum. Çünkü Türkiye’nin bu konuda siyaset dışındaki alanlarda daha fazla hoşgörüsü var.

Özgürlük herkes için varsa özgürlüktür

Bir yazınızda Batı’dan örnek vererek Muhafazakar kesimi eleştirmiş ve ‘‘Üniversite’de türbana hoşgörü gösteren batı, eşcinsel haklarına da aynı yaklaşıyor.’’ demiş ve ‘‘Beni sorarsanız ben hepsine hoşgörüyle bakıyorum. Sizin paçanız sıkıyor mu?’’ (07 Mayıs 2006 Pazar, Sabah) diyerek tepkinizi dile getirmiştiniz. Kısa bir süre önce de Hürriyet gazetesi genel yayın yönetmeni Ertuğrul Özkök ‘‘gay’e parti rozeti takar mısınız?’’ demiş, muhafazakar özgürlüğü ile eşcinsel özgürlüğüne adaletsiz bakış açısını ortaya koymuştu. Sizce türban ile eşcinsellik eşit derecede özgürlüğü mü hak ediyor?

Konuya açıkçası hiç bu açıdan bakmadım. Çünkü eşcinselliğin politik bir duruş olduğunu düşünmüyorum. Türkiye’de türban bir politik duruşu simgeliyor. Türbanlı kitlenin taleplerine baktığımız zaman türbanlı kitlenin genel özgürlük ile ilgili bir talebi yok. Yalnızca kendi özgürlükleri ile ilgili bir talepleri var. Bunu ilk defa ben söylemiyorum. Geçmiş dönemde Cemil İpekçi ile ilgili bir konu vardı. Biz AKP’li milletvekillerine mikrofon uzattık, ‘Bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?’ dedik. Tamamı bu konu ile ilgili görüş vermekten kaçtılar. Sanki Cemil İpekçi tukaka imiş gibi. Bana sorarsanız İpekçi tukaka da cinsel yöneliminden dolayı değil; siyasete yaklaşımını ticari bir meta olarak gördüğü için… Ama AKP’liler açısından cinsel yöneliminden dolayı tukaka. Şimdi Cemil İpekçi’nin ya da onun gibi yaşayanların, düşünenlerin özgürlüğü özgürlük değil ama türbanlıların özgürlüğü özgürlük. Öyle bir şey olmaz. Fatih Altaylı’nın düşünce özgürlüğü özgürlük değil ya da başka birilerininki değil ama türbanlılarınki özgürlük diyorlar. Bana sorarsanız aralarında bir fark yok. Eğer biz özgürlük talebi varsa bu genel bir özgürlük talebi olmalıdır. AKP ve bunun yanındaki bir grup geri zekâlı liberal, aptal. Liberalizm’in ne olduğunu bilmiyorlar. Liberal nerden geliyor, etimolojik kökeni ne? Liberal Liberty’ den gelir. Liberty nedir? Özgürlük demektir. Yani Liberty genel bir özgürlük demektir. Biz sadece ekonomide kendi yandaşlarımıza özgürlük verelim. Toplum hayatında yalnızca türbanlıların özgürlüklerini düşünelim. Böyle bir şey olmaz. Ertuğrul Özkök asıl bu soruyu AKP’ye sormalıydı: ‘Siz türbanlıların özgürlüğü için savaşıyorsunuz da, onların özgürlüğü için anayasa değiştirmeye kalkıyorsunuz da eşcinseller için ne yapıyorsunuz?’
Sorunun mantığı yanlış. Eğer, ‘Türbanlıları kabul ettiniz de yarın eşcinsel hakları için de bir yasa değişikliği önerisi yapacak mısınız?’ deseydi; O zaman farklı bir noktaya giderdi…

‘Türbanı savunan eşcinseli savunmuyorsa, eşcinseli savunan da türbanı savunmuyorsa bu işte bir samimiyetsizlik vardır.’ Noktasına mı gidiyoruz?

Hayır. Dediğim gibi savunması gereken total özgürlüklerdir. Türban özgürlüğü de, eşcinsel özgürlüğü de, konuşma özgürlüğü de bir özgürlüktür. Ya total özgürlük vardır ya da yoktur biraz özgürlük olmaz.

Bu İkiyüzlülükten de Kötü Bir Şey

Habertürk’teki programınızda Tayyip Erdoğan’ın türban konusu ile ilgili zamanında size, ‘Türkiye’de bu sorunu çözecek bir iktidar bulunmuyor.’ dediğini açıkladınız. Aynı şekilde Erdoğan 2002 seçimlerinden önce Abbas Güçlü’nün sunduğu Genç Bakış programında da eşcinselleri korumaya yönelik kanunlar çıkarılması gerektiğini söylemişti. Fakat icraat olarak iki söylemin de tersini gördük. Bu davranış biçimini nasıl adlandırırdınız?

Niye biz Tayip Erdoğan’ı eleştiriyoruz… Toplumun bazı kesimlerine verdiği sözleri hiçbir şekilde hatırlamazken bazı kesimlere vermediği sözleri bile yerine getirmeye çalışıyor. Tayyip Erdoğan parti programında ya da sözlerinde hiçbir zaman türban ile ilgili şunu yaparım bunu çözerim demediği halde anayasayı değiştirmeyi bile göze aldı. Kapatma davası riskine karşılık ki bunun sonucunda partisi kapanacaktı neredeyse. Sonuçta partisinin odak olduğu kabul gördü. Eşcinseller ile ilgili sözü de diğer tutmadığı milyonlarca sözden biri… Bu ikiyüzlülükten de kötü bir şey...


[ pagebreak ]
Türk Yargısı Eşcinselliği Ayıp Olarak Görüyor

Türkiye’de eşcinsellere ve travestilere yönelik nefret cinayetleri hakkında ne düşünüyorsunuz? En son Dilek İnce öldürüldü… Siz de birçok tehdit aldınız. Peki, bir insanın cinsel kimliği nedeni ile öldürülmesinin sizde yarattığı düşünce nedir?

Bu yöndeki hatırladığım en vahim olaylardan biri Deniz Tüney’in ölümüdür. Ajans sahibi bir eşcinseldi ve yolda arabasına aldığı biri tarafından öldürülmüştü. Eşcinselliğin gizli kapaklı yaşanmasından kaynaklanan, eşcinsellerin toplum dışına itilmesinden kaynaklanan nedenlerle ne yazık ki çok sayıda böyle olay meydana geliyor. Burada vahim olan bu cinayetlerden daha çok Türkiye’de yargının bu cinayetlere karşı aldığı tavırdır. Bazıları bu cinayetleri meslek haline getirmiş kişilerin en sonunda bu nefret cinayetlerini işleyebilecek hale gelmelerini Türk yargısı ne yazık ki hoşgörü ile karşılıyor. Cinsel taciz dışında, kişisel tercih sonucunda yapılan fiillerin nefret cinayetine dönüşmesinde Türk yargısının daha caydırıcı olması lazım. Ama ne yazık ki Türk yargısı eşcinselliği bir suç ve ayıp olarak gördüğü için bunun içerisinde şu ve bu şekilde yer almış insanları suçluyor ve kararlarını ona göre veriyor. Bir eşcinsel öldürüldüğünde o da hak etmiş noktasında bir yaklaşım sergiliyor ve bu da kabul edilebilir bir şey değil. Ne yazık ki Yargıtay da bu kararlarda mahkemelerin fikrini paylaşır bir tavır sergiliyor pek çok örnekte… Orada da bununla ilgili kararların daha üst makamlara taşınması gerektiğini ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne kadar gitmesi gerektiğini düşünüyorum çünkü hakikaten bu yargı tavrı insan haklarına aykırı. Avrupa’da nefret cinayetinde fazladan ceza verilirken ne yazık ki burada indirim uygulanıyor.

Yaşamınızın özellikle gençlik ve ergenlik döneminde isim takılan, alay edilen eşcinsellere tanık oldunuz mu?

Ben Galatasaray’da ve sonra Boğaziçi’nde okudum. Böyle bir şeye tanık olmadım. Benim çevremde pek olmadı. Hala da birçok arkadaşımız var ama hiç buna takılmadık bile. Okul zamanlarımızda da vardı ama hiç böyle bir duruma tanık olmadık. Hemen hemen olduğum ortamların hiçbirinde böyle bir şeye tanık olmadım. Ama ortalama bir Türk ortamından bahsetmiyoruz tabi ki… Şunu da söyleyeyim ki eşcinselliğin kent kültürü olmadığını Anadolu’da köylerde de çok yaygın olduğunu biliyorum. Anadolu’nun tamamında son derece yaygın olduğunu ve daha gizli yaşandığını, bunu gizleyemeyenlere yönelik de zaman zaman şiddete varan olaylar olduğunu biliyorum.

Türkiye’deki LGBTT dernekleri hakkında bilginiz var mı?

Yalnızca Lambda’yı biliyorum. Derginizi de ilk defa gördüm bugün. Şunu söylemek lazım ki eşcinsellerin de kendilerinin marjinalleştirilmesine karşı çıkmaları lazım. Bana göre sıradan bir olay bu… Sıradan bir şeyi marjinalleştirmek çok sıkıntı yaratacak bir şey bence… Sosyal yaşam ile de ilgili olarak, Cemil İpekçi bunu çok hoş bir şekilde kabullendirdi toplumun büyük bir bölümüne bence… Ama iş daha en başta ailelerden saklayarak başlandığı için… Mesela benim ve eşimin çok yakın bir arkadaşımız var. Çocuk babasına söyleyemiyor sorun yaşıyor, gitti erkek arkadaşı ile beraber Belçika’da yaşıyor. Yalnızca toplum içinde değil de çekirdek aile içinde de çok sorun yaşanıyor. Bu yüzden çocuğuna şiddet uygulayanlar var. Eğitimi aileden de başlatmak lazım…

LAMBDAİSTANBUL hakkında İstanbul 3. Asliye Hukuk Mahkemesi, bilirkişinin dernek için lehte verdiği rapora rağmen, LGBTT derneğini genel ahlaka aykırı bulup kapatma kararı verdi. Yargıtay’daki temyiz aşamasında da bu karar reddedildi. Buradan yola çıkarak size göre ‘genel ahlak’ nedir?

Zaten reddedilmeliydi bu dava. Ben, Türkiye’de genel ahlak’ın ne olduğunu çok merak ediyorum. LAMBDA’nın kapatılmasına destek verenler Hüseyin Üzmez’e sahip çıkıyorlar. 70 yaşında bir adamın torunundan da küçük bir adama cinsel tacizde bulunması mı genel ahlak’a aykırı, ensest mi genel ahlak’a aykırı yoksa cinsel tercihi özgürce kullanmak mı genel ahlak’a aykırı? İnkârcılık burada da devreye giriyor. Cinsel yaşamı farklı olan insanların tavırları genel ahlaka aykırı ama buna karşılık her türlü ahlaksızlık genel ahlak’ın içinde… Böyle bir şey olabilir mi? Anadolu’da şahit olduklarımı yazmaya kalksam insanlar sokağa çıkamazlar. Köylerde oğlunun karısını hamile bırakan baba gördüm ben. Bu mudur genel ahlak, bunun kıstaslarını kim belirlemiştir?

Homofobiye İzin Vermem

Eşcinsellerin medyada temsili ile ilgili ciddi sorunlar var… Ayrımcı, homofobik dil, yanlı sunum vs. Sizce bunlar nasıl aşılır?

Bu inkâr düzeni değişmedikçe bunu aşmak çok zor. Benim içinde bulunduğum herhangi bir yayında böyle bir dil kullanılmasına ben hayatım boyunca izin vermedim. Arada kaçmış mıdır kaçmıştır belki. Ama ben bütün çalışma arkadaşlarımı da yazarlarımızı da hep uyarmışımdır. Kötü niyetli olmasa da yanlış anlaşılabileceği gerekçesi ile yazarlarımıza, ‘bu kelimeyi buradan çıkarsak’ dediğim olmuştur. Aynı şekilde yayınlarımızda bunu yapmışızdır. Geçtiğimiz günlerde gazetemize transfer için görüşme yaptığımız arkadaş bir eşcinseldi ve gazetemizde en iyi maaşlardan alacak biri olarak kendisini transfer ettik. Yani bizim böyle bir yanımız yok tam aksine özel bir gayretimiz var. Baktığımız zaman hiç kimsenin kadın ya da erkek olduğundan dolayı suçlanması mümkün olmadığı gibi gey ve lezbiyenlikten kaynaklanan bir suç, ayıp olmasını mümkün görmüyorum. Ama ne yazık ki medyada homofobik bir dil var.

Kızım Eşcinsel Olsa Sorun Olmazdı

Eşcinselliğin tedavi edilebilen bir hastalık olduğuna dair yapılan TV programları hakkında ne düşünüyorsunuz? Dünya standartlarında eşcinselliğin yeri ve rencide etme duygusunun dayanılmaz hafifliği bağlamında soruyorum…

Gülüyorum. Ne yazık ki böyle bir şey var… Bu işin temel nedenlerini bilme noktasında değilim. Ama bunlar beni ilgilendirmiyor da… Aileler var. Çocuklarını tedavi ettirmeye çalışıyorlar. Benim kızım eşcinsel olsaydı benim için sorun olmazdı diye düşünüyorum.

Transeksüel Olsam Taksimde Köşe Başında Bekliyor Olurdum

Türkiye’de transeksüel olarak doğsaydınız… Hayatınızda neler farklı olurdu?

Herhalde Taksim'de köşe başında bekliyor olurdum. Bilmiyorum. Türkiye’de ne yazık ki transeksüellerin konumu genellikle böyle oluyor. Turgay Ciner’in odasına etekle girebilecek olsam Türkiye’de çok şey değişmiş olurdu, burada bunu da konuşmuyor olurduk aslında.

Bağlı bulunduğunuz grup içerisinde, Eşcinsellere yönelik haber yapan bir dergi çıkarmayı, ya da yeni çıkacak gazetenizde eşcinsellerin de sesini duyurabileceği bir alan ayırmayı düşünür müsünüz?

Gazetede bunu düşünmedik. Ama dergi ile ilgili hiç de fena bir fikir değil. Neden olmasın?

Çeşitli Mitler vardır… Eşcinseller modadan çok iyi anlar, duygusallardır, duyarlıdırlar vs. Peki sizin inandığınız mitler var mı, ‘Gazeteci olunmaz doğulur.’ gibi…

Hiçbir şey doğulmaz olunur. Meslekler açısından tabii… Mesela dün Murat Bardakçı ile bunun sohbetini yapıyorduk. Maria Callas’ın operasını dinlemiştim. Böyle bir ses olur mu dedim… O da hem Allah vergisi hem de çalışmak ile dedi. Callas’ın günde 18 saat boyunca çalıştığını, hayatı boyunca sigara içmediğini, konserlerinden sonra iki kadeh şampanyadan başka ağzına içki sürmediğini söyledi. Temelinde her şeyin tanrı vergisi bir yetenek de vardır mutlaka ama pek çok şey de çalışma ile ilgili… Bence eşcinsellerin daha çok moda ve sanat ile ilgili alanlarda kendini göstermesinin nedeni eşcinsellerin yeteneklerinden çok o alanda dışlanmamalarını nedeni ile de olabilir… Temel olarak özgürlüğe inandıkları için mesela sanatta ne kadar özgür olursanız o kadar çok yaratırsınız eşcinseller de daha özgürlükçü bir tavra sahip oldukları için sanatta, modada daha iyi bir yere taşıyabiliyor da olabilirler bunu…

Siyasi Parti Lideri Olsam Yürüyüşe Katılırdım

Özellikle son yıllarda yazları İstanbul Taksim’de oldukça coşkulu onur yürüyüşleri düzenleniyor… Bu yürüyüşlere yurtdışında ünlüler de destek veriyor. Hülya Avşar, Sisi’yi konuk aldığı kendi programında, önümüzdeki yılki yürüyüşe katılabileceğini yarım ağızla da olsa söyledi… Siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz, yürüyüşe katılıp destek vermeyi düşünür müydünüz?

Katılmak istemem. Bu kadar eleştirilere maruz kalırken yeni bir yakıştırmaya maruz kalmak istemem. Normalde katılmak lazım tabi. Siyasi parti lideri olsam katılırdım belki gönül rahatlığıyla. Düşünmedim açıkçası… Belki o gün aklıma eserse kalkar yürürüm sizin yanınızda… Galatasaray’ın katıldığı turnuvaya gitmiştim Amsterdam’da, o da tam gay pride’ a denk geldi. Ben Amsterdam’ı hiç bu kadar neşeli ve şenlikli görmemiştim. İnanılmaz görüntüler vardı. Tam yerine geldik demiştik. Bir lezbiyen teknesi geçiyordu. Üstünde de inanılmaz güzel kızlar vardı. Yanımda da dünyanın en önemli şirketlerinden birinden genel müdür vardı. Teknenin üstündeki güzel kızlar için, ‘Yazık kaybetmişiz bunları!’ diye espri yapmıştı.

Eşcinsel olsanız açıklar mıydınız?

Ben her şeyi açıklayan bir adamım. Bilmiyorum açıklardım herhalde. Bir psikiyatri dergisinde okumuştum. Eşcinsellik ergenlik çağında ve 60 yaşından sonra rahat açıklanabiliyormuş. Belki açıklardım belki de açıklamazdım. Hiçbir fikrim yok bu konuda…

Eşcinsel aşkı ile kadın- erkek aşkı arasında fark görüyor musunuz?

Kendi durduğum yerden bakınca görüyorum. Bana göre kadın daha güzel bir erkeğe göre. Erkekler kıllı falandır. Yatakta kılları dökülür. Bir kadın daha hoş. Erkek de güzel bir yaratık herhalde. Ben değilim belki ama güzel erkekler de var dünyada… Duygusal bağlamda eşcinsellerin aşkı daha şiddetli yaşadıklarını düşünüyorum. Onlar arasında daha bir bağlılık, kıskançlık oluyor. Kadın- erkek ilişkisinden daha kıskanç oluyorlar genelde. Neden kaynaklandığını bilmiyorum ama onların kendi arasındaki aşkı daha şiddetli yaşadıklarını biliyorum.

Eşcinsellerin evlenip çocuk evlat edinmesi ile ilgili düşünceleriniz nelerdir?

Evlat edinen çocuğun cinsel yöneliminin gelişmesi için bir etkisi yoksa olabilir tabi… Bence mutsuz bir heteroseksüel çiftin çocuğu olarak yaşamaktansa bir çocuk eşcinsel bir çift ile yaşamaktan daha mutlu olabilir diye düşünüyorum. Lezbiyen bir arkadaşım gey birinden sperm aldı ve çocuk doğurdu. Çocuğun kafasının karışabileceğini düşündüm. Ama her şey insanlar için…

Sizce insanların hayatta düştüğü en büyük 3 hata nedir?

Ben hep şunu söylerim genç arkadaşlarıma. Birincisi uyuşturucu gibi bağımlılıklardan uzak durmak lazım. İnsanın en önemli varlığı olan aklını engelleyen bir şey. İkincisi ben evliliğe çok inanırım. Evlilikte mümkün olduğunca insanların hatadan uzak durması lazım diye düşünürüm. Bir de iş seçiminde bir hata insanın hayatı kararır. Ben sanayici ya da bankacı olacağım deseydim çok mutsuz olurdum sanırım… İnsanların kendi karakterlerine, yapılarına uygun bir iş seçmeleri gerekir. İsmet İnönü’nün bir lafı vardır, ‘Bir insan ömrüne sığan bir iş hayret vericidir.’ der. Hakikaten de öyledir. O yüzden hiçbir konuda kesin konuşmamak lazım. İnanılmaz değişimler, yaşanılabilir, görülebilir. Başka bir laf da, ‘Hayat boştur içine sıçarsan dolar’ diye o da bir anlamda doğrudur. Hayatınızı rutin içinden çıkarırsanız boş olmadığını ve aslında ne kadar acayip şeyler olabildiğini görürsünüz. O yüzden de insanın yaptığı hiçbir şey beni şaşırtmaz ve insanların yaptığı şeylerden dolayı da kimseyi kınamam, kimseye kızmam, küsmem. Her şey insanlar içindir.

Yazılarınızın sonunda ‘Ne Zaman Adam Oluruz’ diyorsunuz… ‘Adam’ cinsiyetçi bir kelime olmuyor mu?

O bir özdeyişten gelme… Ne bileyim Tansu Çiller’e de söylenen bir şeydi… Yanlış yerleşmiş… ‘Adam olacak çocuk bokundan bellidir’ ile ‘Bu adam olmaz’ın ortalamasından çıkmış bir şey… Bende de zaman zaman o duygu oluyor bu cinsiyetçi bir şey mi diye… Ama cinsiyetten bağımsız diye düşünmek lazım… Ama bu soruyu ben de kendime soruyorum. O manayı verecek bir alternatif üretmek lazım belki de…

Eşcinsel mücadelenin başarıya ulaşması için önerileriniz nedir?

Bence temel olarak bunun tüm özgürlük mücadelelerinin parçası olduğunu düşünmek gerekir. Özgürlükler bütün olarak varsa vardır, bütün olarak yoksa yoktur. Özgürlükçü hareketlerin ortak tavır alması lazım.

2. ve 4. Fotoğraf: Rahşan Gülşan
Etiketler: medya
İstihdam