02/06/2011 | Yazar: Deniz İlgin

Son yıllarda bilim dünyasında üretilen “bilgi” olağanüstü nitelikte.

Son yıllarda bilim dünyasında üretilen “bilgi” olağanüstü nitelikte. Hatta rivayete göre son otuz yılda üretilen bilgi, âdemoğlunun seksenlere değin ürettiği bilgiden fazla. Bu haliyle iki binli yıllara “bilgi çağı” demenin güdük bir dayanağı olduğunu söyleyebiliriz. Nitekim doksanlı yıllarda televizyon karşısında put kesilip büyük bir merakla takip ettiğimiz 2000’li yıllarda olası teknolojik gelişmeleri konu alan programlar yeni bin yıla ait heyecanı müjdeliyordu. Şüphesiz ziyadesiyle gerçekleşti anlatılanlar. Skala oldukça geniş, iki ayaküstünde doğrulan Asimo’dan yapay zekâya kadar. İki binli yıllarda bilgi teknolojilerindeki gelişmelerin en beklenmedik sonucu ise, kısa bir süre öncesine kadar Kuzey Afrika’da vuku bulan, internet üzerinden organize olan muhaliflerin mevcut rejim ve iktidarları sarsmasıydı.

Gelelim Türkiye’ye, şu sıralar medyada yoğun bir tartışma konusuna dönüşen internete yönelik yeni sansür uygulamasının nedeni aylar önce yaşanan Arap pratiğinin olası bir varyantına duyulan şüphe olabiliri mi? Bu her ne kadar safdil bir iddia gibi görünse de ortada tescillenmiş bir gerçek var. İnternetin misyonunu aşan şekilde rejimi/iktidarı tehdit edişi. Zaten hali hazırda Suriye’de devam eden Esad karşıtı gösterilerde öncelikle sansürlenip kapatılan sosyal paylaşım ağları değil miydi? Pek tabi Tunus’la başlayan isyan dalgasının Türkiye’yi kesin suretle etkileyeceği şeklinde bir kurguya taraf olup, pireyi deve misali sunmak da doğru değil. Zaten mesele de bu değil. İnsanların giderek daha fazla etkileşimde bulundukları sanal dünyada gerçekte sınırlanmış, sansürlenmiş, yasaklanmış yeni bir anlayışı inşa etmelerinin önünde yine aynı gerçeği sınırlayan anlayışın bulunuyor olması temel mesele. Yani yasak her yerde yasak. 

Bilgi artık biricik değil:
90 yıllar bizleri 2000’lere hazırlama noktasında kısmen başarılı oldu. Bugün yetişkin olan herkesin aşina olduğu aile boyu izlenen Bizimkiler dizisinin Sedat’ı “internetten cızzz ağabeycim” diyerek bütün problemlerin çözümü olarak gördüğü interneti yaşamımıza soktu. Öngörüsünde büyük oranda haklı da çıktı. Zira internet “cızzz” hızında zamanı eritip yeni bir yaşamsal alan haline geldi. “Sedat’ın bildiği biricik bilgi önce dar gruplarca daha sonra ilköğretim müfredatına dek yerleşip kamusallaştı. Bir bakıma bilgi biricikliğini kaybetti. İnternet denilen iletişim ağı ise bu husustaki baş aktördü. Nitekim hala da öyle. Ancak sansüre alışık olduğumuz gerçeğini bir tarafa bırakırsak geçtiğimiz haftaya değin yüzeysel olarak mevzu bahis olan internet yasağı Bülent Arınç’ın ifadeleriyle yeniden alevlendi. Peki, bu ne demek oluyordu? Yasağa temel dayanak olarak, muhafazakar bir ahlak anlayışının niyet okuyacak şekilde dillendirdiği indirgemeci “porno” ifadesi yeterli bir gerekçe mi? Bu haliyle evet. İki dönemdir iktidar olan AKP’nin “cinsellik eğitimi” konusunda herhangi bir eğitim vizyonu geliştirmemiş olması pornonun yasak için yeterli gerekçe oluşturduğuna delalettir. Bilginin her an değişeceği gerçeğini görmezden gelip, bilgi çağında yasağı ahlaki çürümeyi engellemenin garantisi olarak dillendirmek bilginin başka bir türüne meyletmek değil midir bir bakıma? Zaten iktidarın bu tutumunu haklı bulup, interneti “porno” gibi müstehcen ifadelerle anarak yandaş aramak hayli absürt duruyor.
 
Bir de Tayyip Erdoğan’ın sosyal paylaşım sitesi Facebook için söylediklerine bakalım; “Şimdi Facebook’ta falan, yahu bunlar çirkin teknoloji. Bu Facebook filan falan, bu tür sayfalar, bunlar çirkin, berbat. Herkes adına buralardan her türlü ahlaksızlık yapılabilir.” Facebook’un yedi yüz elli milyona yaklaşan kullanıcısı var ve tıpkı aynı organizmaya dahil hücreler gibi reflektif. Anında etkileşimde bulunup tepki verebiliyorlar. Sistemin mucizevîliği de bundan kaynaklı. Ters bir yorumlamayla yasaklanmış yedi yüz milyon kullanıcı söz konusu. Zira benim ulaşamadığım kişi bana ulaşamamış demek değil midir? Hali hazırda devlet okullarında kullanılan internet hattında yasaklı pek çok siteden biri Facebook. Yine ortada bir eğitim vizyonu sorunu var demektir bu. Hedef olarak 2023’ü gösteren AKP’nin bilginin yeni formu karşısındaki tavrının ne olacağını şimdiden sormak lazım gelir o halde.
Velhasıl “bilgi toplumunda” güdük söylemlerle değişime direnmek, bilgini tekinsizliğini kavrayamamak iktidarın talihsizliği.


Etiketler: medya
nefret