07/06/2011 | Yazar: Cenk Erdem

1978 yılında çektiği Halloween filmiyle bir efsaneye dönüşen, Christine, Sis, Şey, New York’tan Kaçış, Karanlıklar Prensi gibi unutulmaz filmlerin yönetmeni Joh

1978 yılında çektiği Halloween filmiyle bir efsaneye dönüşen, Christine, Sis, Şey, New York’tan Kaçış, Karanlıklar Prensi gibi unutulmaz filmlerin yönetmeni John Carpenter, 40 yıllık kariyerinde “Korku Ustası “olarak anılıyor ve 10 yılın ardından yaptığı ilk filmi “Koğuş” ile geri dönüyor.

Toronto Uluslararası Film festivalinde prömiyeri yapılan ve 3 Haziran’da Türkiye’de de vizyona giren “Koğuş”, Seattle'dan, Philedelphia'ya kadar film festivallerinin gözdesi olmuş, bizde de ilk olarak İstanbul Film Festivali’nde gösterilmişti...

Türkiye’de filmin dağıtımcılığını üstlenen D Productions’ın aracılığıyla Korku Ustası ile çok özel bir röportaj gerçekleştirmiş oldum.
 
Bu kez “Koğuş” filminde ürkütücü bir hayalet ve karanlık koridorlarla geri dönerken filmin senaryosuna bayıldığınızı söylüyorsunuz, peki senaryoyu sizce bu kadar güçlü kılan öğeler neler?
Ben filmin baş karakterine aşık oldum, filmdeki izolasyon duygusu, karanlık ve Koğuş’un gizemi çok güçlü…
 
Koğuş filmi akıl sağlığı üzerine oynuyor ve hastaneye yatırılmış genç bir kadına odaklanıyor, sizce bu haliyle psikopat bir katili konu eden herhangi bir filmden daha korkunç değil mi?
Ben ne kadar korkunç olduğuna bakmıyorum. Filmin korkunçluğundan çok ilginç bir öyküsü var. Film daha çok psikolojik bir dehşet olarak karşınıza çıkıyor…
 
Bugüne kadar birçok başka türde de filmler çekmenize rağmen “Korku Ustası” olarak anılıyorsunuz, peki sizin en beğendiğiniz korku filmleri hangileri?
1950’lerde büyüyen biri olarak, benim favori korku filmlerim hep gençliğimden.
En beğendiğim korku filmleri, ”Şey” filminin orijinali (The Thing From Another World), Sinek filminin orijinali (The Fly), Frankenstein’ın Laneti (Curse of Frankenstein) ve Quatermass Deneyi (The Quatermass Xperiment/ The Creeping Unknown)…
 
Jamie Lee Curtis’in efsanevi “Halloween” filminizde canlandırdığı Laurie Strode karakteri ikonik çığlık kraliçesi tanımını yarattı ancak peşinde bir psikopat vardı, peki “Koğuş” filminde bu kez peşinde bir hayalet olan Amber Heard'ün performansı için ne dersiniz?
Amber Heard'ün Koğuş filminde canlandırdığı karakter kendi kimliği üzerindeki bir gizemi çözmeye çalışıyor. Halloween’deki Jamie Lee Curtis’in durumundan çok farklı. Ama her ikisi de çok güzel ve çok yetenekli aktrisler…
 
“Halloween” ile yarattığınız efsane psikopat katil Michael Myers sizce de en büyük antikahraman diyebilir miyiz? Bir yandan da Rob Zombie’nin yeniden yarattığı Michael’ı nasıl buldunuz?
Michael Myers neden bu kadar sevildi bilmiyorum ama bana kalırsa korku filmlerinden çıkan en büyük antikahraman Elm Sokağı’nda Kâbus’tan Freddie. Ancak Rob Zombie’nin “Halloween” filmlerine hiçbir yorumum yok…
 
Tıpkı sizin “Halloween” filminizi unutulmaz kılan müziğinde olduğu gibi, sizce de korku filmlerinde müzik çok önemli bir rol oynuyor mu?
Müzik sinema filmlerinin izleyiciyi havaya sokan en temel malzemelerinden biri, özellikle korku filmi için müzik çok önemli. Bununla beraber, kimi zaman hiç müzik olmadığında daha da güçlü bir etki yaratılabiliyor.
 
Bir hayranınız olarak “Koğuş” filmiyle tekrar sinemaya geri dönmenizden çok mutluyum, peki yeni projeleriniz?
Bir kaç proje birden geliştiriyorum. NBA basketbol play-off maçlarını izlemek ve video oyunları oynamak gibi. Hayat güzel…
 

Etiketler: kültür sanat
nefret