12/04/2013 | Yazar: Sinem Hun

Dünyanın ‘bir kısmı’ LGBTI konusundaki zincirlerini adım adım kırarken bir kısmında oldukça karanlık bir tabloyla karşı karşıyayız.

Bu sözler 26 Mart 2013 günü[1] Fransa Kadından Sorumlu Devlet Bakanı ve Hükümet Sözcüsü Najat Vallaud-Berkacem’in ağzından döküldüğünde ne kadar haklı olduğunu tartmak için şöyle bir geriye gittim: Cinsiyet kimliği ve cinsel yönelim hakkı ve LGBTI bireylere karşı ayrımcılığın önlenmesine dair ilk uluslararası belge niteliği taşıyan 2010 yılında Avrupa Konseyi’nin aldığı tavsiye kararı[2], ardından 2011’de Birleşmiş Miletler ’in (BM) Günye Afrika ve Brezilya başkanlığında aldığı karar[3], ardından BM’nin 68 yıllık tarihinde ilk kez hazırlattığı LGBTI raporu ve şimdi de bu yılın Temmuz ayında BM Genel Kurul’unca alınacak karar öncesi Fransa, Katmandu ve Brezilya’da yapılan seri haldeki bölgesel konferanslar… Cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği hakkı başta olmak üzere LGBTI bireylerin ayrımcılığa uğramama, şiddete ve nefret suçuna maruz kalmama ve evlilik, evlat edinme, miras vb. gibi tüm medeni haklarının kurumsallaşma ve hukukileşme sürecinin uluslararası veçhesi gerçekten de Fransız Bakanın söylediği gibi son üç yıldır tarihi bir dönemeçten geçiyor.
 
26 Mart’ta Fransa ve Polonya’nın ev sahipliğinde Temmuz 2013’te LGBTI bireylerin ifade ve toplanma hürriyetleri ile ayrımcılığa ve şiddete maruz kalmamaları konularında alınacak BM kararı öncesinde yapılan ve AB üyesi ülkelerce bakanlık düzeyinde temsil edilen, geniş bir STK grubunun katılımıyla gerçekleşen bölgesel konferans işte bu tarihi sürecin bir parçası olarak okunabilir. Son birkaç yıldır bu türden uluslararası toplantılara katılmama rağmen devlet temsiliyetlerinin bakanlık düzeyinde bu kadar yoğun olduğuna, hükümet yetkilerinin olumlu anlamda konuşmaya bu kadar istekli ve eksikliklerin itirafı noktasında bu kadar açık sözlü olduklarına ilk kez şahit oldum dersem abartmış olmam herhalde.
 
BM Genel Sekreteri Ban-Ki Moon’un video konferans yoluyla iletilen cesaret verici konuşmasıyla başlayan konferans, iki panel ve simultane olarak organize edilen üç workshop’la devam etti. Dünyanın “bir kısmı” LGBTI konusundaki zincirlerini adım adım kırarken bir kısmında oldukça karanlık bir tabloyla karşı karşıya olunduğu sık sık hatırlatıldı. Dünyada 5 ülkede eşcinselliğin ölüm cezasına çarptırılan bir suç olarak görüldüğü, 60’dan fazla ülkede ise illegal olduğu üzerinde durulan bir veriydi. Her ne kadar BM’nin bu konudaki liderliği takdir edilse de özellikle İsveç, AB’den daha fazla liderlik beklediğini açık açık beyan etti. Ancak hem konferansın çıktıları hem de genel hava yakın gelecekte LGBTI bireyleri her anlamda koruyacak CEDAW’a (Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi) benzer bir uluslararası sözleşmenin vücut bulmasının ve LGBTI hakları konusunda BM nezdinde özel bir raportörün atanmasının hiç de hayal olmadığını açık ve net olarak gösterdi.
 
Son olarak, konunun meraklılarına Avrupa bölgesel konferansı çıktılarının 15-16 Nisan’da Oslo’da düzenlenecek olan Dünya Konferansında[4] diğer bölgesel konferans çıktılarıyla birlikte ele alınacağını ve bu Temmuz’da toplanacak BM kararının içeriğine ışık tutacağını belirtmekte fayda var.
 
Sinem Hun
Avukat/London School of Economics, İnsan Hakları Yüksek Lisans
 
[1] Maalesef bu konuda Türk medyasında dişe dokunur bir haber çıkmadığı için konuyla ilgili şu kaynağa bakılabilir:http://www.diplomatie.gouv.fr/en/french-foreign-policy-1/human-rights/sexual-orientation-and-gender/article/conference-on-the-rights-of-lgbt

[4] http://www.norway-un.org/NorwayandUN/Selected_Topics/humanrights/Gay-rights-are-human-rights/ 


Etiketler:
İstihdam