20/12/2011 | Yazar: Tunca Özlen

Sosyalistlerin, sendikaların, odakların, baroların, Kürtlerin, Alevilerin, kadınların, LGBT hareketinin, engellilerin önlerinde duran görev, AKP’nin Anayasa yapabilme ehliyetini ve sürecin meşruiyetini daha fazla yurttaşın sorgulanmasını sağlamaktır

Herkesi Anayasa "Uzlaşma" Komisyonuna görüş bildirmeye teşvik eden çağrılar bir biri ardına gelmeye başladı. AKP’nin Anayasa yapabilme meşruiyetini ve ehliyetini sorgulamaya açmadan yapılan bu çağrıların, iktidarın demokratlık şovunun bir parçası olması kaçınılmaz.
 
AKP gibi gerici ve neo-liberal bir partinin temel toplumsal taleplere Anayasa’da yer vermeyeceğini bile bile, onu sıkıştırmak ve gerçek yüzünü teşhir etmek için, karşılayamayacağından emin olduğumuz talepleri yükseltelim deniliyorsa, tamam. Onun da yolu komisyona görüş bildirmekten değil, söz konusu talepleri mücadele ederek gündemde tutmaktan geçiyor.
 
10. yılına yaklaşan Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarının çıraklık ve kalfalık dönemi icraatlarının ustalık mertebesinde sürdürülmesinin bir yan ürünü niteliğinde olacağı anlaşılan yeni Anayasa’nın meşruiyetine gölge düşüren faktörleri göz önüne almadan görüş bildirmeyi doğru bulmuyorum. Bu yüzden:
 
Demokratik, laik, sosyal bir hukuk düzeninde yaşamanın tüm koşulları ortadan kaldırılmışken Cumhuriyet’in Nitelikleri bölümünü,

ABD ile yapılan ikili anlaşmalar, AB’ye üyelik süreci ve NATO üyeliğinin ülkemize maliyeti ortada iken Egemenlik bölümünü
 
Halkın oyları ile seçilen milletvekilleri zindanlarda iken Yasama Yetkisi bölümünü,
 
Ülkemiz fiilen KHK’ler ile yönetiliyor iken Yürütme Yetkisi bölümünü,
 
Deniz Feneri sanıkları tahliye edilmiş ancak siyasi davalardan yargılananların tutukluluk süreleri 3. yıllarına girmiş, HSYK vesayeti giderek derinleşirken Yasama Yetkisi bölümünü,
 
Bakan düzeyinde eşcinseller hastalıklı ilan ediliyor, polis seks işçilerine "Suçunuz travesti olmak" diyebiliyor, LGBT bireyler ikinci sınıf insan muamelesi görüyorken Kanun Önünde Eşitlik bölümünü, 
 
Her yeni güne bir başka gözaltı furyası ile başladığımız koşullarda Temel Hak ve Hürriyetler bölümünü,
 
Festus Okey’in ölümünde sorumlu polise en alt sınırdan ceza verilmişken Yabancıların Durumu bölümünü,
 
Dur ihtirana uymadığı gerekçesi ile yurttaşlar sokaklarda öldürülürken Kişinin Dokunulmazlığı bölümünü, 
 
Bakan Taner Yıldız "İşçiler gerekirse 16-18 saat çalışacaklar" demişken Zorunlu Çalıştırma yasağı bölümünü,
 
Kamuoyu tarafından tanındıkları için kaçmaları veya ortada delil yokken delilleri yok etmeleri mümkün olmayan aydınların zindanlarda tutulduğu bir ülkede Kişi Hürriyeti ve Güvenliği bölümünü,
 
Seçim kampanyaları kasetler üzerinden yürütülüyorken Özel Hayatın Gizliliği bölümünü,
 
Kapıların sabaha doğru 5’te polis tarafından çalınmasına, "acaba sıra kimde?" düşüncesine alışılan bir ülkede Konut Dokunulmazlığı bölümünü,
 
Fındık işçilerinin Karadeniz bölgesindeki kent merkezlerine girmeleri yasaklanmışken Yerleşme ve Seyahat Hürriyeti bölümünü,
 
Aleviler köylerinde camiler yükselir, ateist yurttaşlar üzerindeki mahalle baskısı her geçen gün ağırlaşırken Din ve Vicdan Hürriyeti bölümünü,
 
Yayınlanmamış kitaplar imha edilir, yazarları zindanlarda tutulurken Düşünceyi Açıklama ve Yayma Hürriyeti bölümünü,
 
TÜBİTAK ve TÜBA’daki kadrolaşma bu kurumları filen işlevsiz kılmışken, Emek Sineması’nın yıkılması gündemdeyken Bilim ve Sanat Hürriyeti bölümünü,
 
Tutuklu gazeteci sayısında dünya birinciliğini elimizde tutuyorken Basın Hürriyeti bölümünü,
 
Ülkenin köklü demokratik kurumlarından Halkevleri’ne kapatma davası gündemdeyken Dernek Kurma Hürriyeti bölümünü,
 
Ankara’da Metin Lokumcu’nun polis şiddetiyle öldürülmesini protesto ederken gözaltına alınan yurttaşlar aylarca sadece mahkemeye çıkmayı beklemiş iken Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Düzenleme Hakkı bölümünü,
 
Deliller polis tarafından "sehven" sanıkların bilgisayar ve cep telefonlarına yükleniyor iken İspat Hakkı bölümünü,
 
Çocukların taciz edilmesi veya tecavüze uğramaları kendi rızalarına bağlanıyor, kadın cinayetleri %1400 artış göstermiş, hayatta kalabilen kadınlar 3 çocuk politikası ile eve hapsedilmekte iken Ailenin Korunması bölümünü, 
 
İlk öğretim okullarında ve liselerde zorunlu bağış uygulaması bir gerçeklik halini almış, üniversiteliler harç parasını ödeyebilmek için çalıştıkları inşaatlarda ölür, Kürtlere anadilde eğitim hakkı tanınmazken Eğitim ve Öğrenim Hakkı bölümünü,
 
12 Eylül değişikliği ile idarenin eylem ve işlemlerinin yargısal denetimi önemli ölçüde sınırlandırılmış iken Kamu Yararı bölümünü,
 
Kamu yararına yapılması gereken kamulaştırma işlemleri neredeyse sadece HES inşaatları için yapılıyorken Kamulaştırma bölümünü,
 
Ülkenin onuru olarak tarihe geçen TEKEL işçileri ve diğer kamu çalışanları zorla 4-B ve 4-C’li yapılmışken Çalışma ve Sözleşme Hürriyeti bölümünü,  
 
Gerçek işsizlik oranının %20’ye yaklaştığı, ataması yapılmayan öğretmenlerin intiharı seçtiği bir dönemde Çalışma Hakkı bölümünü,
 
12 Eylül değişikliği ile yandaş sendikaların önünün açıldığı, diğer taraftan işçi sınıfından yana tavır alan sendikalara üye olmanın işten atılmak için yeterli olduğu ülkemizde Sendika Kurma Hakkı bölümünü,
 
Milyonlarca kamu emekçisinin grev hakkı tanınmıyor, işçi grevleri yargı kararları ile kırılıyorken Grev Hakkı bölümünü, 
 
Asgari ücret 660 lirayken milletvekillerinin 11 bin lira maaş aldığı bir ülkede Ücrette Adalet Sağlanması bölümünü,
 
Van’da artçı depremler bile insanların ölmesiyle sonuçlanıyor, çadırlarda çıkan yangınlarda ve soğuk yüzünden çocuklar ölüyor, diğer yandan Suriyeli "muhalifler" için beş yıldızlı konteyner kentler kuruluyorken Konut Hakkı bölümünü,
 
Kentlerde genç işsizlik oranı %30’a dayanmış, 500 öğrenci zindanlara kapatılmış, gençlik kaderciliğe terk edilmişken Gençliğin Korunması bölümünü,
 
Milyonlarca yurttaşın hiç bir sosyal güvencesi yokken, yeşil kartın yerini prim sistemi alıyor, aylık 300 lira geliri olandan bile Genel Sağlık Sigortası adı altında para alınması planlanıyorken Sosyal Güvenlik hakları bölümünü, 
 
10 yıllık çalışmalar sonucu gün yüzüne çıkartılan Allianoi antik kenti yeniden toprağın altına gömülmüş, 2B uygulaması ile orman arazilerinin yağmalanmasının önü açılmış, iktidar 3. köprü ile İstanbul’un Boğazını sıkmaya hazırlanıyorken Tarih, Kültür ve Tabiat Varlıklarının Korunması bölümünü,
 
İnsanlık Anıtı tekbirler eşliğinde parçalanmış, Tophane’de Sanat Galerileri saldırıya uğramış, İdil Biret AKP yandaşı faşistler tarafından hedef gösterilmiş, Bedri Baykam sokak ortasında bıçaklanmış iken Sanatın ve Sanatçının Korunması bölümünü tartışmayı, bu konularda Anayasa "Uzlaşma" Komisyonuna görüş bildirmeyi reddediyorum.
 
AKP ne yaptıysa eskisini arattı, Anayasası da öyle olacak. Bu çorbada bizim de tuzumuz olmasın. Sosyalistlerin, sendikaların, odakların, baroların, Kürtlerin, Alevilerin, kadınların, LGBT hareketinin, engellilerin önlerinde duran görev, AKP’nin Anayasa yapabilme ehliyetini ve sürecin meşruiyetini daha fazla yurttaşın sorgulanmasını sağlamaktır. Ne de olsa hak verilmez alınır, zafer sokakta kazanılır.

Etiketler:
nefret