03/10/2013 | Yazar: Tunca Özlen

Kürtlük ile homofobik olmak arasında kurulan determinizm, ırkçılığın en saf haline tekabül ediyor.

AKP iktidarının heteroseksist politikalarına yönelik tepkinin güçlenmesiyle birlikte son yıllarda LGBT görünürlüğünde yaşanan artış, farklı alanlarda daha önce kendisini göstermemiş LGBT’lerin örgütlenmesinin ve kendilerini bir gerçeklik olarak dayatmalarının önünü açtı. Bu bağlamda, kendilerini “ülkücü, milliyetçi” olarak tanımlayan LGBT’lerin örgütlenmeye başlamaları, ülkücü tabanı kendilerini kabul etmeye çağırmaları oldukça dikkat çekici.
 
Twitter’da açtıkları “Ülkücü LGBT” hesabı şikâyetler üzerine kapatılan ve “Milliyetçi LGBT” adıyla yeni bir sayfa açarak yollarına devam eden grup, belli ki faşistlerden büyük tepki alıyor. MHP tabanına verilmek istenen, “bizi böyle kabul edin ülküdaşlar” mesajının yaygın bir nefret ile karşılanması şaşırtıcı değil. Eşcinselliği Türklüğe, Müslümanlığa, manevi değerlere aykırı düşen, “ithal edilmiş” bir yaşam tarzı olarak gören ırkçı anlayışın içinden çıkan bu çatlak sesin tam olarak ne dediği ise, tartışmaların gürültüsünde boğuldu gitti.
 
Söz konusu örgütlenme, LGBT varoluşunu kökten reddeden faşist düşünceden kopuşun bir evresine tekabül etseydi, şüphesiz sevindirici olurdu. Ancak “Ülkücü LGBT” oluşumunun kalkış noktasına bakıldığında, özellikle LGBT kimliği ile Kürt kimliğini birleştiren oluşumları hedef seçmeyi ön planda tutacağı, asıl yarılmayı MHP tabanında değil LGBT kamuoyunda yaratmaya çalışacakları, özünde LGBT’leri faşizme yedeklemeye yönelik bir girişim olduğu anlaşılmakta.
 
“O kadar LGBT dostuysanız, LGBT çocuklarınıza sahip çıkın öldürmeyin. Ahmet Yıldız (Diyarbakır) R.Ç. (Diyarbakır)” ve “Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nden aile baskısıyla kaçmış, İstanbul, Ankara ve İzmir’de kendini satan çok sayıda LGBT var” tweetleri, sayfalarına son baktığımda hala duruyordu. Kürtlük ile homofobik olmak arasında kurulan determinizm, ırkçılığın en saf haline tekabül ediyor.
 
Pek çok örnekte aileleri tarafından reddedilmeleri, seks işçiliğine itilmeleri veya kurşunların hedefi olmaları, Kürt LGBT’lerin açılmaya başlamasının dramatik bir sonucu. Onları açılmaya teşvik eden bir unsur da, Kürt ulusal hareketinin bu konudaki pozitif tutumu. Ayrıca açılmanın beraberinde getirdiği riskleri yalnızca Kürt LGBT’ler yaşamıyor, muhafazakârlık ve homofobi toplumun pek çok kesiminde hâlâ oldukça güçlü. “Ülkücü LGBT’ler” büyük bir riyakârlıkla, parçası oldukları camianın meseleye bakışını, başkalarının acıları üzerinden gizlemeye çalışıyor.
 
Varoluşlarını gizlememe kararı alan ülkücü LGBT’lerin ideolojik bir kırılma yaşamasının önüne ancak Kürt düşmanlığı ile geçilebileceği düşünülüyorsa, ortada büyük bir hesap hatası var demektir. Kendilerine yönelik inkâr politikasına karşı çıkan LGBT’lerin diğer ezilen kesimlere yönelik dışlayıcı bir perspektifle hareket etmesi, LGBT kurtuluş mücadelesinin ruhuna aykırı. Gizlilik zincirini kırmaya çalışan ülkücü LGBT’ler, eninde sonunda bu çelişkinin ağırlığı karşısında ya faşizmden kopacak, ya da bizzat faşizm tarafından tasfiye edilecektir.
 
Bir TKP’li ve Gökkuşağının Kızılı üyesi olarak ülkücüler arasındaki LGBT uyanışını önemsiyor, faşizmin LGBT hareketine sızması ihtimali karşısında ise uyanıklığımı koruyorum. Zira biliyorum ki, faşizmi saflarından kopardığımız ezilenlerin eşitlik ve özgürlük tutkusuyla ezeceğiz.  

Etiketler:
İstihdam