05/02/2010 | Yazar: Ali Erol

“LGBTT bireylerin örgütlenme hakkının kısıtlanmasının hiçbir dayanağı olamaz.

“LGBTT bireylerin örgütlenme hakkının kısıtlanmasının hiçbir dayanağı olamaz. Dernekler Daire Başkanlığı ve İzmir Valiliği, Türkiye’de ne yazık ki alışkın olduğumuz türden ideolojik bir tutum içindeler.”

Siyah Pembe Üçgen İzmir Derneği’ne açılan fesih davasının ilk duruşması 9 Şubat Salı günü İzmir Adliyesinde, saat 09:15’te görülecek.
 
Avukat Elif Ceylan Özsoy ile dava sürecini konuştuk.
 
Türkiye’nin son LGBT derneği de öncekiler gibi kapatılmak isteniyor. Mülki amirlerin derdi ne sizce?
Mülki amirlerin hepsi Ankara, Bursa, İstanbul ve İzmir’de istisnasız LGBTT derneklerin kapatılmasına yönelik girişimlerde bulundular. Bu durum bende merkezi bir tavır hissiyatı uyandırıyor. Ankara, Bursa, İstanbul ve İzmir’deki LGBTT derneklerinin tüzükleri de aynı. Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Travesti ve Transeksüel kelimelerini görünce, tüzükleri derhal Ankara’ya gönderdiklerini ve Ankara’da bulunan Dernekler Dairesi Başkanlığı’nın hazırladığı rapordaki tavsiyesine göre Valiliklerin hareket ettiklerini düşünüyorum.
 
İzmir Valiliği yetkisini kullanırken daha önce Ankara, Bursa ve İstanbul mülki amirlerinden farklı bir yol izledi mi? Siyah Pembe Üçgen İzmir Derneği’nin kapatılması talebinde bulunurken hangi aracı kullandı?
İzmir Valiliği farklı bir yol izlemedi. Tüm bu saydığınız Valiliklerle tamamen aynı şekilde davrandı. Ancak çok önemli olarak İzmir Valiliği tüzüğümüzü onaylamak ya da düzeltilmesini istemek için kendilerine yasanın verdiği 60 günlük süreyi aştılar. Biz tüzüğü teslim ettikten, 90 gün sonra tüzüğümüzün 2. Maddesinin düzeltilmesi taleplerini ilettiler. Bu konuya ilişkin dilekçemiz mevcut İzmir İl Dernekler Müdürlüğünde.
 
Dernekler Daire Başkanlığının İzmir Valiliğine sunduğu rapordan bahseder misiniz? Cumhuriyet Savcılığı derneğe dava açtığına göre bu raporu olduğu gibi kabul mü ediyor; savcılığın iddiası ne tam olarak?
Dernekler Daire Başkanlığı SiyahPembe’nin amaçlarını düzenleyen tüzüğün 2. Maddesinin Türk medeni Kanunu 56. Maddesi, Anayasa 33/3 ve 41. Maddelerine Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 11/2 örgütlenme hakkının kısıtlanabileceği durumların kapsamına girdiğini ve değiştirilmesi gerektiğini belirtiyor. Ancak bu 2. Madde a-z’ye uzanan oldukça uzun bir madde ve hangi paragrafının hangi nedenle aykırılık teşkil ettiğine ve ne şekilde değiştirilmesi gerektiğine ilişkin bir bildirimleri olmadı.
 
Cumhuriyet Savcılığının iddianamesi ise; Valilik dernekten tüzüğünü düzeltmesini istemiş ancak Dernek bu düzeltimi yapmamış, bu nedenle kapatılmalıdır üzerine kurulmuş diyebiliriz en basit anlatımla.
 
Ankara’da Kaos GL dernekleştiğinde, Cumhuriyet Savcılığı, Valiliğin kapatma talebini reddetmişti. Ardından yine Ankara ve Bursa’da da mülki amirlerin LGBT derneklerinin kapatılması talepleri Savcılıklar tarafından reddedildi. İstanbul’da, Valilik sonradan ısrarcı olsa da, Lambdaistanbul’un kapatılmasına dair ilk talep de Savcılık tarafından reddedilmişti. Öncelikle şunu merak ediyorum; İzmir Valiliği tam olarak ne istiyor ve kapatma talebini nasıl gerekçelendiriyor?
Cumhuriyet Savcısı hiçbir şekilde, derneğin tüzüğü gerçekten aykırı mı değil mi; örgütlenme özgürlüğünün kısıtlanacağı durumlara dahil mi değil mi gibi sorularla uğraşmamış bile. Bir başka deyişle, dernek, Valiliğin talebini yerine getirmemiş o halde kapatılmalı dışında bir irdelemesi yok ne yazık ki. Bu talebini Türk Medeni Kanunun 60. Maddesinin 2. bendine dayandırıyor. Türk Medeni Kanunu 60/2. Maddesi de Valilik derneğe şu maddeden “kanuna ve ahlaka aykırı” diye bildirim yaptıktan sonra Derneğin 30 gün içerisinde bu değişikliği yapması gerektiğine ilişkin bir düzenleme içeriyor.
 
Kısacası Cumhuriyet Savcılığı 2. Maddemizi değiştirmememize dayandırdığı fesih talebi ile dava açmış.
 
Peki, daha önce yaşanan benzer süreçlerin hukuken bir anlamı bulunmuyor mu? Kapatılma gerekçesi olarak gösterilen yasa maddeleri ve tüm bu derneklerin tüzüklerinin ilgili maddeleri madem aynı, her LGBT derneği sürecinde aynı şeylerin yaşanması ne anlama geliyor?
Daha önce de söylediğim gibi tüm LGBTT derneklerinin tüzükleri aynı ve bu derneklerin bulundukları illerin Valilikleri de Ankara’da bulunan Dernekler Daire Başkanlığı’nın düzenlediği rapora göre hareket ediyor.
 
Burada, İçişleri Bakanlığı’na bağlı Dernekler Daire Başkanlığının LGBTT derneklerine yönelik sabit, yerleşmiş ve bir o kadar da ayrımcı bir tutumunun söz konusu olduğu açık. Çünkü gerek Ankara’da Kaos GL’nin ve Pembe Hayat’ın yaşadığı yasal süreci gerek Bursa ve en son da İstanbul’da Lambda’nın yaşadığı sürece hâkimler.
 
Dernekler Daire Başkanlığının idari pozisyonu gereği, tüm bu bilgiler bir havuz gibi orada birikiyor çünkü merkez orası. Bu nedenle tüm bu yasal engellere rağmen Kaos GL ve Pembe Hayat’ın Ankara İl Dernekler Müdürlüğü kütüğüne kayıtlı dernekler olduklarını ve Lambdaistanbul hakkında Yargıtay 7. Hukuk dairesinin tüzüğün kanuna ve ahlaka aykırı olmadığına ilişkin kararından da haberdarlar.
 
İlginç ve manidar olansa tüm bu gelişmelerin ardından SiyahPembe’nin aynı tüzükle yaptığı başvurusuna İzmir İl Dernekler Müdürlüğüne yani İzmir Valiliği’ne tüzüğün kanuna ve ahlaka aykırı olduğuna ilişkin bir rapor düzenlemeleri ve ayrımcılıkta ısrarcı bir tutum sergilemeleridir.
 
Aslında belirttiğin gibi tüm bu benzer süreçlerin yasal bir anlamı olmalıydı. Yargıtay daire kararları genel-geçer bağlayıcılığa sahip olmasa da emsal teşkil ediyor. Yüksek Yargı’nın, kanunu Lambda davası vesilesi ile yorumlamasının, İdare; yani Dernekler Daire Başkanlığı ve İzmir Valiliği tarafından dikkate alınmaması Türkiye’de ne yazık ki alışkın olduğumuz türden ideolojik bir tutum. Benim kanaatime göre idarenin tutumu kısaca şöyle özetlenebilir; yasaklayamıyorsak da zorlaştıralım.
 
Yasalar mülki amirlere bu yetkiyi veriyor denir. Peki mülki amirler yetkilerini kötüye kullandıklarında, diyelim başka yasaların verdiği özgürlükleri kısıtladıklarında, ilgili dava haricinde bir itiraz için kanunlar bir yol ve araç sunuyor mu?
Bu konuda Cumhuriyet Savcılıklarına şikâyet gibi bir yol izlenebilir ancak sonuç almak tahmin edeceğiniz üzere pek mümkün değil. Ayrıca Başbakanlık Kamu Görevlileri Etik Kuruluna da bildirilebilir ve bu konuda bir soruşturma yürütülmesi sağlanabilir.
 
9 Şubat’ta Siyah Pembe Üçgen Derneğine açılan davanın ilk duruşması görülecek. Bu dava için nasıl bir savunma hazırladınız; itirazınız ne olacak?
Bizim en temel itirazımız Valiliğin bu denetim yetkisinin Anayasa’ya aykırı olduğu.
03.10.2001 tarihinde yapılan AB’ye uyum değişiklikleri ile Anayasa’nın derneklerin kuruluşuna ilişkin 33. maddesinden Mülki Amirliğin tüzüğü ön denetim yetkisi kaldırılmıştır ve Dernekler Kanunu da bu anayasa değişikliğine uygun olarak düzenlenmiş ve mülki amirliğin ön denetim yetkisine yer verilmemiştir.
Ancak Anayasa’dan kaldırılan bu yetki Türk Medeni Kanununda yer almaya devam ettiğinden mülki amirlerin Medeni Kanunu dayanak göstererek devam ettikleri bu öndenetim Anayasa’ya aykırı hale gelmiştir. Biz öncelikle Türk Medeni Kanunu 60. Maddesinin Anayasa’ya aykırı olduğundan bahisle Somut Norm denetimi ile Anayasa Mahkemesine gönderilmesini talep ettik umarız kabul edilir.
Usulen de yukarıda da bahsettiğim üzere 60 günlük kanuni sürenin Valilik tarafından aşılmasına itiraz ettik.
 
Esasa yönelik itirazlarımız ise LGBTT bireylerin örgütlenme hakkının kısıtlanmasının hiçbir dayanağının olamayacağı gibi; Homofobi ve Transfobi kaynaklı nefret suçlarının bu kadar yoğun yaşandığı bir coğrafyada LGBTT’lerin örgütlenmesiyle değil homofobi ve transfobiyle uğraşılmasının gerektiğine vurgu yaptık.
 
Tüzük aynı zamanda Anayasa madde 41 ile korunan Türk Aile Yapısına da aykırı bulunması hususunda da; eşcinsellik ve ailenin de birine aykırılık teşkil edecek şekilde değil, ancak ve ancak eşcinsellerin de heteroseksüellerle eşit medeni hak ve kurumlara sahip olabilmesi yönünde ele alınabileceğini belirttik. Dilekçemiz oldukça uzun ama bu şekilde özetleyebildim umarım…
 
Öngörünüz ne yönde diye sorsam erken mi olur… Daha önceki talepler savcılıklardan döndü, Lambdaistanbul davası Yargıtay’dan döndü; Siyah Pembe Üçgen davasının seyri neye bağlı?
Aslında Türkiye’de yargısal sürecin gidişatını kestirmek hukukçu olmakla pek ilintili değil ne yazık ki… Hukuk bilgisi olması gerekenlerden ibaret ama ne kadar olmaması gereken varsa birer birer yaşandı. Dava aşamasına gelmemesi gerekirdi. Ben yine de iyimser bir yorum yapacağım; Mahkemenin fesih talebini reddedeceğini düşünüyorum.
 
Bir aktivist olarak ne dersiniz; sizce nasıl kırılacak bu kısırdöngü?
Bu kısırdöngü, LGBTT bireylere yönelik yasal düzenlemelerin yapılmasıyla mesela Anayasa’nın 10. Maddesine yani eşitliğin düzenlendiği maddeye cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği ibarelerinin eklenmesi ile bir nebze aşılabilir diye düşünüyorum ve en önemlisi de her alanda görünürlüğü arttırmakla…
 


Etiketler: insan hakları
İstihdam