10/11/2011 | Yazar: Umut Güner

Transeksüelleri zapturapt altına almayan çalışan polis sürekli taktik değiştirerek, farklı cezalandırma yöntemleri kullanarak translara hayatlarını zehir ediyor.

Transeksüelleri zapturapt altına almayan çalışan polis sürekli taktik değiştirerek, farklı cezalandırma yöntemleri kullanarak translara hayatlarını zehir ediyor. Olmayan fuhuş mücadele komisyonların toplantı kararları, kabahatler kanununa göre ödeyemeyecekleri para cezalarına mahkûm edilerek yaşamların diyetlerini ödemeye mahkûm ediliyorlar.
 
Türkiye’de özellikle Ankara’da transların örgütlenmeye başlaması ve Pembe Hayat derneğinin kurulması da benzer bir mağdur hikâyesi. Buse Kılıçkaya ve Selay Tunç 2005 yılında Kaos GL’ye geldiler. Taksiye bir arkadaşlarına giderken, polisin yollarını kestiği ve arabadan zorla indirerek, gereksiz yere gözaltına almaya çalıştığından şikâyet  ederek ne yapabiliriz diye sordular. “Örgütlenmek” dışında bir yol bilmeyen biri olarak, "örgütlenebiliriz" demiştim.
 
İşte, Pembe Hayat Derneği böyle kuruldu.
 
Tabiî ki Buse’lerin şikayeti ciddiye alınmadı, polislere mukavemetten ise dava açıldı. Sonuçta beraat ettiler. Ancak bu kavga burada bitmedi. Pembe Hayat Derneği içinde transeksüeller örgütlenmeye ve örgütlü bir şekilde polisten şikâyetçi olmaya başladıkça polislerin kini de nefreti de artmaya devam etti.
 
Daha ki 2010 yılında 17 Mayıs yürüyüşü sonrasında Buse, Selay ve arkadaşlarının arabasının yolu kesilene kadar. Hiçbir gerekçe göstermeden, keyfi bir şekilde arabadan inmeleri gerektiği söylenen trans arkadaşlar, neden arabadan inmeleri gerektiğini anlamaya çalışırken, polisin biber gazı ve işkencesine maruz kaldılar. Sadece arabadaki translar değil, o olayda trans arkadaşlarına destek olmayan giden Kaos GL ve Pembe Hayat’tan yaklaşık 30 kişi de aynı kötü muameleye ve işkenceye maruz kaldı. Ve 2010 yılında Homofobi Karşıtı Buluşmaya transların keyfi olarak gözaltına alınması damgayı vurdu.
 
Polisin Bağlar Caddesi’nde yarattığı terörden bizlere geri kalan bir tek cümle vardı, “Buse’ye vurun”…
 
Evet, 2005 yılından 2010 yılına 5 yıldır örgütlenen transların mücadelesinden polisin öğrendiği tek bir şey vardı. Buse’nin örgütleyici kimliğini kendine tehdit olarak görüyordu. 17 Mayıstan bir ay sonra gene Buse, Selay, Naz ve polis karşı karşıya geldiler, keyfi gözaltı, kabahatler kanunu ile karşı karşıya kaldılar. Dava Ekim’in son haftasında son buldu, Pembe Hayat Derneği başkanı Buse Kılıçkaya polise direnmek sucundan hapis cezasına çarptırırdı. Buse’ye birlikte yargılanan iki trans arkadaşımız Selay ve Naz da bu suçu beş yıl boyunca bir daha işlememek suretiyle beraat ettiler. Buse hukuki mücadelesine devam ediyor, cezaya karşı çıktı.
 
Muhtemelen bu polis-yargının transları zapturapt altına almak için kullanacağı yeni taktik olacak. Bütün translar bir kere de olsa polise direnmek suçundan yargılanacak ve bu yargılanma sonucunda polise direnmeme koşulu ile 5 yıllığına özgürlüklerine ipotek altına almış olacaklar.
 
Bu mücadeleye ise LGBT örgütler dışında herkes kendi meşrebince yaklaşıyor. En iyi ihtimalle herkesin üç maymunu oynadığı bir süreçteyiz.
 
Yukarıda yazdıklarım kötü bir film senaryosu değil veyahut sonunu sizin tamamlamanızı istediğim bir hikâye değil. Biz mücadele etmeye devam edeceğiz, insan haklarının kazanması için mücadele edeceğiz. Transların kimlikleri nedeniyle “suçunuz travesti olmak” diye tutuklanmasına karşı özgürlüklerimiz için mücadele etmeye devam edeceğiz. Trans kimlikleri yok sayamazsınız, suçlu ilan edemezsiniz, transları mağdurlaştırmanıza izin vermeyeceğiz!
 
twitter.com/umutguner1977
 

Etiketler:
İstihdam